"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyaset topuzu ıslâh değil, ifsâd eder

M. Latif SALİHOĞLU
01 Nisan 2015, Çarşamba
Teşhis doğru yapılmadığı taktirde, tedâvi de doğru ve isabetli olmaz.

Yanlış teşhisle yapılacak tedâvi, iyileştirme yerine, kişiyi ölüme daha çok yaklaştıracağı kuvvetle muhtemel.

İslâm dünyasının halihazırdaki perişaniyetinin birinci sebebi, işte bu teşhisteki hata ve dolayısıyla uygulanan yanlış tedâvi yöntemidir.

İslâm milletinin kalp hastalığı, zaaf-ı diyânettir. Kezâ, türlü dalâlet cereyanlarıyla kalblerin bozulması, akılların fesâda uğraması ve imânın zedelenmiş olmasıdır. (Bkz: Lem'âlar, s. 107)

İşte, bu fecî hastalık ve zaaflara karşılık başvurulan çare, şimdilerde ne yazık ki kànun yerine kuvvettir, şefkât yerine şiddettir, izâhâtla ıslâhat yerine siyaset topuzudur.

Oysa, bunlar bu zamanda kargaşayı gidermeye, sancıları dindirmeye, sarpa sarmış işleri düzeltmeye yetmiyor.

O halde ne yapmalı, ne gibi usûl ve esaslara müracaat etmeli ki, ifsad ateşi söndürülsün, ıslâh meşâlesi yakılsın; düğüm bağlamış meseleler vüzûh peydâ etsin? İşte, bu mühim meselenin en güvenilir izahı ve bu hayatî suâllerin muhtasar bir cevabı: 

“...Bunun çare-i yegânesi nurdur, nur göstermektir ki, kalbler ıslâh olsun, imanlar kurtulsun. 

“Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenâdır. 

“Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslâh etmez. O vakit, küfür kalbe girer, saklanır, nifaka inkılâp eder. ...Siyaset topuzu, ne şekilde olursa olsun bakmamak lâzım geliyor.” (Age, s. 107)

Mücahid(e)ler karşı karşıya geldi

Birçok İslâm ülkesi, sömürge rejiminden sonra (1950-60...) kanlı darbelere sahne oldu ve 30-40 yıl müddetle türlü diktatörlüklerle idare edildi.

Bu diktatörlere karşı kendi çapında mücadele eden mücahid ve mücahideler, maksatlarına tam vâsıl olduklarını zannediyorlardı ki, kendilerini bambaşka bir atmosferin içinde buldular. 

Tam da “Çok şükür, kurtulduk” derken, maalesef, hem yeni yönetimlerle, hem de birbirleriyle karşı karşıya gelmiş oldular ve hâlen de aynı durumdalar. Halen, birbirinin canına okumakla, yek diğerinin kanını dökmekle netice alacaklarına, maksatlarına nail olacaklarına inanıyorlar. Zavallılar...

Esasen, günümüz itibariyle hemen hepsinin de müracaat ettiği yegâne metod, kuvvettir, şiddettir, siyaset topuzudur. Bu da, ittihad yerine ihtilâfı, muhabbet yerine adâveti, ıslâhat yerine ifsâdatı besleyip körüklüyor.

Oysa, ittifak ve ittihad, ancak ilim ile, hilim ile olur; böyle cehl’ile, böyle vahşet ile olmaz, olamaz.

* * *

Peki, dış dünyada vaziyet böyle iken, acaba İslâm ümmetinin bel bağladığı ve ümitle baktığı Türkiye’de durum nasıl?

Türkiye, her şeye ve her türlü aksiliğe rağmen, diğerlerine nisbeten yine de bir adım önde görünüyor.

Bunun birinci sebebi, İttihatçı ve Kemalist diktatörlüğe rağmen, yaklaşık yüz yıldır tam bir azim ve kararlılık içinde sürdürülmekte olan mânâ-yı hakikisiyle hürriyet, adâlet, meşrûtiyet, cumhuriyet mücadelesidir.

Üstad Bediüzzaman ve talebelerinin, ilim ve fikir meydanında zafer üstüne zafer kazanan hürriyet ve meşrûtiyet kahramanı olduklarını teslim etmek gerekiyor.

Şayet, onların bu meyandaki azimli, kararlı ve şuurlu hizmet ve faaliyetleri olmasaydı, Türkiye’nin durumu, halen şiddetli krizler ve sarsıntılar içinde kıvranıp duran Yemen’den, Libya’dan, Suriye’den, Irak’tan, Mısır’dan, Afganistan’dan beter olurdu.

Allah etmesin, eğer burası karışırsa, diğerlerinin belki de on misli daha büyük felâketler, fâcialar vuku bulur.

İftihar edilmesi ve bihakkın sahip çıkılması gereken bu meziyetleri hatırlattıktan sonra, şimdi madalyonun diğer yüzüne, yani elem ve ıztırap veren yüzüne de bakalım ki, kendimizi kandıracak bir iyimserlik vartasına düşmüş olmayalım.

Türkiye’de uzun yıllar başörtüsü serbestiyeti için çetin mücadeleler verildi. Arada pes edenler, bu işi gündeminden çıkaranlar da oldu; lâkin, ihlâslı ve gayretli çabalar da aralıksız şekilde devam edegeldi. 

Allah şahit, bu meyandaki şanlı mücadele bizim gündemimizden hiç çıkmadı. Halen de çıkmış değil; çünkü, tam serbestlik henüz sağlanabilmiş değil.

Yine de, bilhassa son iki-üç yıldır kısmî bir serbestlik sağlanmış durumda. Yani, tam ve umumî mânâda bir başörtüsü serbestliğinden bahsetmek mümkün olmadığı gibi, gelinen noktanın hukukî teminatı dahi yoktur. Durum, kelimenin tam mânâsıyla muallakta ve adeta pamuk ipliğiyle bağlı vaziyette duruyor.

Bunun sebebi, bu meselede siyaset topuzuyla hareket edilmiş olmasıdır.

Siyaset topuzu, baskıyı nisbeten hafifletti. Ancak, baskı ve tehlike tümüyle ve uzun vadede ortadan kaldırılmış değil. Temenni edelim ki, baskı ve zulüm bir daha hortlamasın, hortlatılamasın.

* * *

Şuurlu bir mücadele ve ilme dayanan bir ıslâhat metoduyla gidilmediği, siyaset topuzuyla meselenin halli cihetine gidildiği için olacak, kısmî serbestliğin sağlandığı aynı zaman aralığında, bu kez bir başka sebeple başörtülüler ve başörtüsü için hürriyet mücadelesi verenler karşı karşıya geldiler.

Ne aciptir ki, aynı stilde örtünenler, aynı Kur’ân ve Siyer dersine iştirak edenler, birbirlerine karşı âdeta hasmâne bir tavır takınmış durumdalar. Üstelik, tam da bu meselelerde kısmî serbestliğin sağlandığı zaman diliminde.

Bu elim vaziyet gösteriyor ki, kalplerde ve zihinlerde galebe çalan silâh, ilmî izahla ıslâhat değil, siyaset topuzuyla elde edilen bir muzafferiyettir. Bu ise, kalpleri ıslâh etmez, ifsad eder; kâfirliği münafıklığa çevirir. Sayısı çoğalan münafıklar, başörtülüler gibi Kur’ân ve Siyer dersine iştirak edenleri, hatta hâlis Kur’ân şâkirdlerini dahi birbirine rahatlıkla düşürür ve ne yazık ki düşürüyor.

***

@salihoglulatif: Dinî serbestliğin nisbeten sağlandığı bir zaman diliminde dindarların karşı karşıya geliyor olması, din adına kullanılan silâhın Nur değil “siyaset topuzu” olduğunu gösterir. Çünkü, bu topuz kalpleri ıslâh etmediği gibi, münafıkların sayısını çoğaltır, onları dindarlara musallat ettirir.

Okunma Sayısı: 2657
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • vefa umurca

    7.4.2015 15:14:09

    yazının devamı. bu uyarılar böyle düşünülmeli yani net bir şekilde uyarı. reddedilen varsa o kendisi redetmiş olduğu için red edilmiştir. Ftullah gülen ne dedi ben nur talebesi değillim. tamam güle güle . şimdikiler daha uyanık, ben nur talebesiyim diyor. ama siyaseten aynı düşünmüyorum. tamam güle güle siyaseten aynı olanların yanında nur talebesi olarak kalasın inşallah. daha nedenir? ama yok onlar diyor ki sizde siyaseten böyle düşünün. demekle kalmıyor. onlara yandaş olanların medyalarında röportajlar veriyorlar . sizde çıkıp bu kişilerin masum olduğunu iddia ediyorsunuz. tez zamanda yeni asya yolunu sakata düşürecek bu fikirlerden uzaklaşın göreceksiniz ki doğrunun tarafında olun. % 80 meşveret bunu diyor. doğrumu yazdıklarım var mı eğri ozamn hadi herkes kendinden başlayarak düzelsinki, tarih tekerrür etmesin ayrılık büyük değil minik parçalarda olsun. Amin Amin Amin

  • vefa umurca

    7.4.2015 15:13:44

    herkesin doğru olan yorumlarına amin diyorum. evet, yeni asyada 2 sene öncesine kadar,( kimseye ki alınan meşveret kararıdır. uygulamakla mükellefsin.) kimseye şu partiliysen bizden değilsin denmemiştir. denemezde, ancak iktidara yakın olup nimetleriyle hem hal olanlar tam tersi ile mukabele etmiş ve dirlik ve düzeni bozmak için bir çok çabaya girmiştir. bu durumda Hz. Ali efendimizin başına gelenin doğru bir durum olduğunu iddia edenleri , onlar siyaseti kullanarak meşveret ve şurayı yok ederek ,bizi bunu beceremeyenlere benzetmeye çalışmakla suçlarım. bunu bilmeden onları destekleyenleri ise bir an önce doğrunun yanında durmaları için uyarırım. devamı var

  • Hüseyin İLHAN

    1.4.2015 23:19:18

    Ehli iman ve hizmet kardeşine tahammül edemeyenlerin siyasi tarfgirlikle rabbimizin men ettiği,resulülah efendimizin 'kızım fatıma olsa,aynı hükmü uygularım dediği,bir HAK GASPLARINDA,milletten kuruş kuruş alınan vergilerin HARAMSARAY ile heba ve israfında sessiz kalmaları ve onları koruyan,kucaklayan,sarmalayan halleri acı acı ve hazindir.RABBİM GAFLETTEN,GÜNAHLARA ORTAKLIKTAN UYANDIRILMALARINI NASİBETSİN.

  • Hüseyin İLHAN

    1.4.2015 23:16:28

    Hala hükümeti savunan kardeşlerim,yapılan haksızlıklar,hırsızlıklar,yolsuzluklar.çıkartılan fitne-fesadlar,risalei nurları TAHRİP,KISITLAMA,TEKEL ALTINA ALMA sizi uyandırmıyormu.Şahit olduğum ve bizzat bildiğim garabet icraatları diğer partiler yapmış olsa bu istismarcılar ne derdi biliyormusunuz,Girdikleri KUL HAKLARINDAN HALA DERS ALAMIYORMUSUNUZ.İMAN VE ADALET ANLAYIŞINIZ BU KADARMI ZAAFA UĞRADI.TEESSÜF.

  • Recep

    1.4.2015 20:52:13

    İlk yorumu yapan Hilmi Bey'in çok haklı tesbitine de katılmadan edemeyeceğim."Siyaset topuzunu öne çıkaranlar onu cemaat bünyesinde kardeşlik (!) cemaat mensubu (!) ölçüsü yapanlar veya siyasi kanaatı bu minval üzre kullananlar düşünsün." diye önemli bir serzenişi var.Nur talebeleri siyasi içtihatları en birinci derecelendirme ölçüsü yapıp ,karşı siyasi fikre destek olanları adeta hanetle suçlamamalıdırlar.Buna risale-i nur'un meslek ve meşrebi cevaz vermez.Sizi tenzih ediyorum.Hürmetlerimle.

  • Recep

    1.4.2015 20:43:34

    Hükümet bu yasağı kaldırmak ve bu sorunu çözmek zorundaydı.Bunun için elinde bulunan yönetim enstrumanlarını kullandı.Eğer halka bir baskı yapmış olsaydı bu"topuz" etkisinde olurdu.Ancak halka bir baskı yapılmadı yani topuz kullanılmadı.Sadece "Eski Türkiye" tabir edilen halkın değerleriyle çok bağdaşmayan vesayetlerin önemli güç olarak devletteyer aldığı eski bürokratik düzen önemli ölçüde değişti.Artık siyasi seçilmiş hükümete etki edebilecek bürokratik vesayet kurumları ve buradaki kişiler değişmişti.

  • Recep

    1.4.2015 20:38:01

    Başörtüsü konusunda çok şükür ki çok büyük merhaleler katedildi.Yapılan işler bence az değildir.Ancak siyaset topuzuyla hareket edilidiğini ve hukuki teminatı olmadığını ifade ediyorsunuz.Bunun hukuki teminatı aslında Anayasada kişisel haklar ve özgürlükler kısmında var.Eskiden de vardı.Ancak Anayasa mahkemesi sizin de çok iyi bildiğiniz üzere hukuka tamamen aykırı olarak bir iptal kararına çok tuhaf bir gerekçe yazmıştı.İşte bu tuhaf gerekçe yasağın mesnedi oldu ve yasağı uygulamak isteyen bir kısım bürokratik elitlere kanunsuz bir gerekçe oldu.Neyse ki bu yasakçı bürokratik elitler emekli oldu veya tasfiye edildi de yerine gelen yasağın anayasa ve temel insan haklarına aykırı olduğunu bilen ve kabul eden bürokratların da kararları ve uygulamaları ile bu yasak önemli ölçüde kalkmış oldu.

  • Recep

    1.4.2015 17:57:22

    Bir de en önemlilerinden şu "Risalelerin sadeleştirmesi" girişimlerinden vazgeçmeleri ve vazgeçtiklerini de nur talebelerine duyurmaları gerekiyor.Bu tür musibetlerin kalkması ve bu kavganın bitmesi için bu manevi bir dua yerine geçer.Biz hep barış taraftarı olduk ve bundan sonra da bi iznillah,inşaallah öyle olmalı.Çünkü biz üstadımızdan müsbet hareket dersi aldık. Başörtüsü konusuna kısmetse devam ederim.

  • Recep

    1.4.2015 17:56:41

    Ağabey,sizinle Akhisar'da konuştuğumuzda Türkiye'deki kavga konusunda en baştan beri tarafsız olunması konusunun çok doğru ve isabetli ve zararsız olduğunu ifade etmiştim.Biz şüphesiz ki iki tarafın da sulh olmasını isteriz.Ancak bir tarafta siyasi bir hükümet diğer tarafta ise sivil toplum kuruluşu olarak cemaat var.Sivil toplum kuruluşunun çok doğru bir strateji izlediğini ise hiç düşünmüyorum.Zira İslamiyet selm ve selamettir.Sivil toplum kuruluşundaki arkadaşların bu kavgadan vazgeçmeleri ve tekrar eski uzlaşmacı,barışçı .böyle olduğu için de itibarlı görünümlerine ve pozisyonlarına geri dönmeleri gerekiyor

  • Garib Doğu

    1.4.2015 14:19:02

    Rivayetlerden gelen şu kudsi emre ittiba edilseydi,bugünkü neticeler hasıl olmazdı.O emir de şu: ''O zamana yetiştiğiniz zaman,siyaset canibiyle mukabele edilmez;ancak manevi kılıç hükmünde i'caz-ı Kur'anın nurları ile mukabele edilebilir''Evet, bu emre uyduk mu? İ'caz-ı Kur'anın nurları ile mukabele ettik mi?Temel tarzı bunu mu aldık,yoksa siyaset topuzu ile mi hareket ettik.Emri nebeviyi dinlemeyenlerin muvaffak olması mümkün mü?...İrşad-ı nebevi ile haraket etmemiz gerekiyor.Yoksa başımız beladan kurtulmaz.Aynı zamanda çok derin bir iç muhasebe yapmak durumundayız....

  • İ.Hilmi Ünlü

    1.4.2015 12:49:51

    Hayırlı sabahlar. Günaydın. Siyaset topuzunu öne çıkaranlar onu cemaat bünyesinde kardeşlik (!) cemaat mensubu (!) ölçüsü yapanlar veya siyasi kanaatı bu minval üzre kullananlar düşünsün.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı