"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstad’ın hayat düstûru: Âzamî iktisada riâyet (2)

M. Latif SALİHOĞLU
23 Mart 2019, Cumartesi

Kardeşleriyle paylaşma âdeti

Üstad Bediüzzaman’ın kendisi ve bilhassa talebeleri, dışarıdan alacakları yiyecek ve içecekleri kimsenin göremeyeceği şekilde ve âzamî derecede bir dikkat ve itina ile taşıyıp eve getirirlerdi. Tâ ki, o nimetin üzerine kimsenin nazarı düşmesin, o­nda kimsenin gözü kalmış olmasın…

Hatta, fırından ekmek aldıracak olursa, o­nu da kimsenin göremeyeceği şekilde bez torbanın içine konularak getirilmesini tembihlerdi. Aksi halde, ekmek de ona dokunurdu.

Öte yandan, Üstad’ın kendisi fakr û zaruret içinde yaşadığı halde, kendi yiyeceklerinden de talebelerine ve misafirlerine ayrıca ikram ederek, o­nların nefsini kendi nefsine tercih eder. Bir başka ifade ile, elinde avucunda ne varsa, çevresindekilerle paylaşır.

Onun bu hususiyetini, talebesi ve hizmetkârı olan (merhum) Bayram Yüksel, hatıralarında bize şu şekilde naklediyordu: “Üstad yemek yerken çoğu kez yalnız yerdi. Yanında olursak, bize de muhakkak ikram ederdi. Biz ise, almak istemezdik. O da, ‘Keçeli, vermezsem, ikram etmezsem bana dokunur’ derdi. Üstadımız yemeğini rahat yesin diye, yemek esnasında dışarı çıkardık. Bazan ‘Her halde yemeğini yedi’ zannı ile sofrayı kaldırmak üzere gelip habersiz girdiğimizde, bizi görüp ‘Keçeli, keçeli, midenin kerâmeti var’ diyerek, o yemeğinden bize yine de yedirirdi.” (Ayrıca bkz: Son Şahitler-III/97)

“Yarıdan fazlasını kendine alan”

Gençliğinde çok zaman Üstad Bediüzzaman’ın yanında ve hizmetinde bulunan Sıddık Süleyman’ın yeğeni Barlalı Hüseyin Bülbül’den Çam Dağı’nın tepesinde bizzat dinlediğimiz önemli bir diğer hatıra da şöyledir:

Birlikte kahvaltı yaptıkları bir gün, eline bir parça ekmek alan Üstad, o­na şunları söyler: “Hüseyin, bak kardaşım. Birisi seninle bir dilim ekmek paylaşırsa, yahut bir elmayı bölüşürse, eğer yarıdan fazlasını kendine alırsa, o kişiyle sakın arkadaşlık yapma.”

Buradaki inceliği hiç de basite almamak lâzım. Zira, bu bir ibre, bir gösterge mahiyetindedir. Böyle basit bir paylaşımda arkadaşını değil de kendi nefsini önceleyen bir kimse, başka zaman daha büyük ve daha mühim meselelerde de arkadaşını dışlayıp, kendi nefsini tercih edecek demektir.

Bu ise, Risâle-i Nur’daki ihlâs sırrına, uhuvvet esasına, tefâni düstûruna uygun düşmüyor.

Üryani erik (kompostosu)

Üstad Bediüzzaman’ın “canım istedi” deyip kullandığı taamlardan biri de “üryani erik”tir. Daha doğrusu, o yemişin kompostosudur.

Bu nimetin bahsi geçen yerde (Emirdağ Lâhikası-I:146) şu ifadeleri okumaktayız: “…Kahraman Tahirî’nin teberrük olarak getirdiği tatlı lokmalar, acip bir bereketle, hergün ikişer üçer yediğim halde bitmiyordu. Hayret ederdim. Bugün âdetimle iki alacaktım; baktım yalnız iki tane kalmış. İktisat için birisini aldım. Aynı saatte, Hıfzı’nın iki mâsum evlâdının, bir kutu içinde yazdıkları nüshalar altında şekerden, ekmekten, aynen Tahirî’nin lokmaları gibi, hem o­nun miktarında elime verildi. Ben bu tatlı tevafuktan zevk alırken, dünkü gün, aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzuyla hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istimal ettiğim üryani erik, bir kutu içinde ve Âsiye’nin has arkadaşlarından Nurcu Şerife Hanımın şekeriyle elime verildi. Ben de bu çok tatlı tevafukun hatırı için hem mâsumların, hem o­nların teberrüklerini yüz misli kadar kabul ettim.”

Buradaki ifadelerden hareketle, üryani erik bahsini şifalı bitkiler uzmanı bir muhterem zâta açarak, bunun ne gibi şifâî faydaları olduğunu sorduk. Bize şu cevabı verdiler: “Daha çok Kastamonu yöresinde yetişen üryani erik, bilhassa ağrı gidermede, hararet düşürmede ve hastayı teskin etmede çok faydalı ve şifâlı bir nimettir. Bu eriğin kurutulmuş olanından yapılan komposto hem lezzetli, hem de şifâlıdır.”

Çay ve yemek kapları

Başta Isparta olmak üzere, muhtelif yerlerde görüp incelediğimiz Üstad Bediüzzaman’a ait çay ve yemek pişirme kaplarının ekseriyetle hep küçük hacimli olduğunu bilmüşahade gördük.

Misâl: Tenceresi ufak, çaydanlık küçük, kap-kaçak küçük, vesaire…

Okunma Sayısı: 1606
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı