"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstad’ın hayat düstûru: Âzamî iktisada riâyet (8)

M. Latif SALİHOĞLU
29 Mart 2019, Cuma

Rabbânî bereketin bir nümunesi

Şimdi de, Kastamonu Risâle-i Nur şâkirtlerinden Hilmi, Tahsin, Mehmed Feyzi ve Çaycı Emin’in müşterek fıkraları içinden seçtiğimiz rızıkta bereket ve inşiraha dair birkaç nümuneyi takdim ediyoruz: “Kardeşim Emin ile beraber Üstadımızın ziyaretine gittik. İkindi vakti beraber namaz kıldıktan sonra bize emretti ki: ‘Size yemek yedireceğim, burada tayınınız var.’ Mükerreren ‘Yemezseniz bana dokuz zararı olur’ dedi. ‘Çünkü yiyeceğinize karşı Cenâb-ı Hak gönderecek.’ Yemek yemekten affımızı rica ettikse de, emretti ki: ‘Rızkınızı yiyin; bana gelir.’ Emrini kırmamak için, lütuf buyurduğu tereyağı ve kabak tatlısını ekmekle yemeye başladık. Daha sofrada iken, ümit edilmeyen bir vakitte, bir tarzda ve aynı vakitte bir adam geldi. Elinde yediğimiz kadar taze ekmek, aynı yediğimiz miktar (fındık kadar) tereyağı ve diğer elinde bize verilenin tam misli kabak tatlısı olarak kapıyı açtı. Artık taaccüp edilerek, hiç bir cihette tesadüfe mahal kalmayarak, Risâle-i Nur şakirtlerinin rızkındaki bir bereket-i Rabbanîyi gözümüzle gördük.”

Altı ayda bir kilo peynir

“Üstadımızın bir okka (yani kilo) peyniri vardı. Ekser günlerde o peynirden hoşuna gittiği için, bir iki defa yiyordu. Hem bize de yediriyordu. Hem yemeksiz olduğu ekser vakitlerde o­ndan yediği halde, altı ay kadar devam ettiğini ve halen de, yüz dirhem kadar o peynirden bulunduğunu yakinen görüp tasdik ediyoruz... Evet, bereket hususunda şâyân-ı hayret bir hadisedir. Hem yarım kilo tereyağı, ekser günlerde fazlaca sarf olduğu halde, elli güne yakın devamı, şüphesiz bir bereket içine girmiş.”

Risâle-i Nur’a çalışınca…

“Yine aynen Ramazan Bayramı’nda Üstad’ın rızası olmadığı halde, bir kilo ince şeker getirmiştik. Ekseri yoğurt ve süt ve tatlı kabağa ve sair şeylere, bazan yirmi otuz dirhem kadar kattıkları halde, iki aydan fazladır o şekerden yüz dirhemden fazla kalması, elbette bereket sebebiyledir. Hem, bu havalideki şakirtler, herkes cüz’î-küllî hissetmiş ve itiraf ediyorlar ki: Risâle-i Nur’a çalıştığımız zaman, hem rızkımızda bereket ve suhûlet, hem kalbimizde bir inşirah ve ferah zâhiren hissediyoruz.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî: 32-37)

30 gün, 3 güne indirildi?

Uhdesinde bulunan gıda ve sâir yiyecekleri son derece ihtiyatlı ve iktisatlı bir şekilde kullanan Üstad Bediüzzaman, talebelerine de aynı hayat tarzı üzere gitmelerini tavsiye etmekten geri durmaz. Ancak, yanında bulunan bazı talebeleri, kendilerince bir formül bularak, iktisat düsturunu zaman zaman ihlâl ettikleri olmuştur.

Meselâ, kıymetli bir yiyecek olan bal nimetini, birbirlerine cömertçe ikrâm etmek suretiyle, iki-üç okkalık bir miktarı kısa sürede “kemâl-i âfiyetle” yiyip bitirmişler.

Bu lâtifeli hatıra İktisat Risâlesi’nde şöylece anlatılıyor: “Bu risâlenin telifi senesinde Isparta’da hücremde cereyan eden bir vakıa var. Şöyle ki: Kaideme ve düstur-u hayatıma muhalif bir surette, bir talebem iki buçuk okkaya yakın bir balı, bana hediye kabul ettirmeye ısrar etti. Ne kadar kaidemi ileri sürdüm, kanmadı. Bilmecburiye, yanımdaki üç kardeşime yedirmek ve o baldan iktisatla otuz-kırk gün üç adam yesin ve getiren de sevap kazansın ve kendileri de tatlısız kalmasın diyerek ‘Alınız’ dedim. Bir okka bal da benim vardı. O üç arkadaşım, gerçi mustakîm ve iktisadı takdir edenlerdendi. Fakat, birbirine ikram etmek ve herbiri ötekinin nefsini okşamak ve kendi nefsine tercih etmek olan, bir cihette ulvî bir hasletle iktisadı unuttular. Üç gecede iki buçuk okka balı bitirdiler. Ben gülerek dedim: ‘Sizi otuz-kırk gün o bal ile tatlandıracaktım. Siz otuz günü üçe indirdiniz. Afiyet olsun!’ dedim.

O vak’ânın yorumu...

Talebeleriyle aralarında yaşanan bu enteresan hadiseyi, cimrilik ve cömertlik ekseninde şu mânâda yorumluyor Hz. Üstad: 

“Benim halimi görenler, o vaziyetimi belki hısset telâkki etmişlerdir. Öteki kardeşlerimin üç gecelik vaziyetlerini bir civanmertlik telâkki edebilirler. Fakat, hakikat noktasında, o zâhirî hısset altında ulvî bir izzet ve büyük bir bereket ve yüksek bir sevap gizlendiğini gördük. Ve o civanmertlik ve israf altında, eğer vazgeçilmeseydi, bir dilencilik ve gayrın eline tamahkârâne ve muntazırâne bakmak gibi, hıssetten çok aşağı bir hâleti netice verirdi.”

Okunma Sayısı: 1511
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı