"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üzmez ve üzücü Malatya Hadisesi - 1

M. Latif SALİHOĞLU
16 Ekim 2014, Perşembe 00:01
Hayatının son deminde “şuyuu vukuundan beter” bir dâvâ ile yargılanıp hapse atılan Hüseyin Üzmez, ağırlaşan hastalığı sebebiyle tahliye edildikten birkaç gün sonra tedâvi gördüğü hastahanede önceki gün son nefesini verdi.

Dinî ve millî duyguları şuursuzca ve fütûrsuzca siyasete âlet edilen kesimler tarafından yaklaşık elli sene müddetle âdeta bir “mücahid” olarak karşılanıp alkışlanan Üzmez ve pek üzücü Malatya Hadisesi ile ilgili evvelki yıllarda yazdıklarımızın bir özetini sizlere takdim ediyoruz.

* * *

14 Mayıs 1950’den itibaren demokrasi ile idare edilmeye başlanan Türkiye’de, 22 Kasım 1952 tarihinde, bilhassa dindar camiada büyük sarsıntılara yol açan önemli bir hadise yaşandı: Malatya'da Hüseyin Üzmez ismindeki bir lise talebesi, meşhur gazeteci Ahmet Emin Yalman'ı üstelik Başbakan Menderes'in de misafireten kaldığı otelin önünde silâhla vurarak yaraladı... 
Bu hadise, başta Milliyetçiler Derneği olmak üzere, Türkiye'deki dindar cemaatlere mal edildi. 
Devlet kurumları derhal harekete geçti. Peşpeşe tevkifler başladı. İslâm Demokrat Partisi lideri Cevat Rifat Atilhan, Büyük Doğu'dan Necip Fazıl, Serdengeçti'den Osman Yüksel ve Avni Özmansur gibi dindar zatlar, ağır ceza mahkemelerine sevk edilerek cezalandırıldı.  Bir süre sonra da İslâm Demokrat Partisi resmen kapatıldı. 
İşte, bu tarihteki elim ve sıkıntılı hadiselerden sonra, Türkiye'de "İslâmcı" ve "milliyetçi" olarak bilinen çevreler, Demokratlara adeta düşman oldular. Bu kitle, hemen her seçimde farklı veya muhalif bir siyasî kulvarda yürümeyi tercih ettiler. 
Öyle ki, 27 Mayıs İhtilâlinde Demokratların devrilmesini dahi ilk başta büyük sevinç ve coşkuyla karşıladılar. 
Şimdi, o tarihteki gelişmelere biraz daha yakından bakmaya çalışalım.

* * *

1950'li yıllarda Demokratları sıkıntıya sokan, Demokratlarla dindarların arasını bozmaya, hatta dindarları Demokratların aleyhine sevk etmeye matuf mürettep bazı hadiselerin vukua geldiği anlaşılıyor.
 Bunlardan biri, bilâhare üzerinde duracağımız—ayrıca, Risâlelerde de bahsi geçen—Ticanîler Meselesidir. 
Önemli bir diğer vukuat ise, 1952 yılı sonlarında yaşanan—ve yine Risâlelerde zikri geçen—Malatya Hadisesidir. 
Şimdi, gerek fikir ve siyaset âleminde ve gerekse dinî cemaatler mâbeyninde büyük dalgalanmalara sebebiyet veren bu "Malatya Hadisesi" ve bağlantılı olarak zincirleme yaşanan gelişmelere projeksiyon tutmaya çalışalım.

Karar: Yalman vurulsun

Tarihçe–i Hayat ve Emirdağ Lâhikası gibi risâlelerde beş–altı yerde bahsi geçen "Malatya hadisesi", 22 Kasım 1952'de meydana geldi. 
Başbakan Adnan Menderes'le birlikte Malatya'ya giden Vatan gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Üzmez isimli lise talebesi tarafından tabanca ile vurularak yaralandı. 
20 yaşındaki lise son sınıf talebesi Üzmez, "Allah düşmanı" dediği Yalman'ı, tam da Başbakan Menderes'in yanı başında vurdu. Yalman'a altı el ateş etti. Yalman'ın öldüğü zannedildi. Ancak, yaralı halde kurtuldu ve kısa süre sonra iyileşerek yeniden sağlığına kavuştu. 
Üzmez, tutuklanarak hapse konuldu. 20 yıl cezaya çarptırıldı. Öldürmeye teşebbüs suçundan 10 yıl hapis yattı. Çıktıktan sonra hukuk tahsilini tamamlayarak avukat oldu. Fikir ve siyaset hayatına atıldı. MHP ile MSP arasında gidip gelerek mekik dokudu.

(Bir sonraki yazıda, kaldığımız yerden devam edelim.)

***

Perde gerisine dair

Lâhikalarda bir gezinti

Bu bölümde  Malatya Hadisesi’nin zikredildiği Nur Külliyatına dahil muhtelif Lâhika mektuplarından kısa bir derleme takdim ederek, söz konusu hadisenin arka plânını öğrenmeye çalışalım.

 * * *

Emirdağ Lâhikası, s. 401: Halbuki bu otuz sene zarfında beş mahkeme aynı kitaplara beraat vermişler. Hem Malatya Meselesi münasebetiyle yirmi mahkeme de alâkadar olmuştular. O yirmi mahkeme "Bir suç bulamıyoruz" demişler.

  * * *

Emirdağ Lâhikası, s. 425: Medar-ı ibret ve hayret ve şükrandır ki: ...Adliyeler, beşi kat’î beraat ve umum kitapları suç yok diye iadeye karar vermeleri ve geçen Malatya Hadisesi münasebetiyle yine gizli düşmanlarımız hükûmetin ve adliyenin nazar–ı dikkatini bizlere çevirmeye çalıştıkları halde, yirmi üç mahkeme demişler ki: "Suç bulamıyoruz."

  * * *

Emirdağ Lâhikası, s. 373: (Hulûsi Bey) Aziz Üstadım. ...Malatya seyahatimde oradaki ...Büyük Doğucuların bu fakiri kendi zümrelerine katmak hususundaki tekliflerine, "Büyük Doğuculuk siyasî bir teşekkül müdür?" diye sordum. "Evet" dedikleri için....

  * * *

Emirdağ Lâhikası, s. 321: Kat’î haberlere göre Afyon Mahkemesi "Nurun altı yüz bin fedakâr talebesi var" demesine binaen, Malatya Hadisesi bahanesiyle, hiç olmazsa Nur Talebelerinden altı yüz faal ve muktedir olanlarını mahkemeye vermek plânı varken....

   * * *

Tarihçe–i Hayat, s. 577: Üstad Bediüzzaman, İstanbul’daki muhâkemesinin berâetle neticelenmesini müteâkip Emirdağ’a geldi... Bu sıralarda Malatya Hâdisesi vukua geliyor, dindarlar aleyhinde bir sürü yalan, iftirâ, tezvir propagandası başlıyor.

  * * *

Tarihçe–i Hayat, s. 586: Afyon Mahkemesi tarafından kitaplar serbest bırakılmadan, Malatya Hâdisesi münâsebetiyle bâzı vilâyet ve kasabalarda taharrîler yapıldı, mahkemeler açıldı. Ezcümle, Mersin’de, Rize’de, Diyarbakır’da Nurlar ve Nurcular aleyhine dâvâ açıldı. Neticede mahkemeler berâet verdi.

Okunma Sayısı: 6428
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı