Türkiye, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948'de kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni 1 Nisan 1949’da kabul ederek imzaladı.
Aşağıda ilk beş maddesini sıraladığımız söz konusu Beyannâme’ye imza atan Türkiye'nin, bu maddelere tatbikat noktasında hakkıyla riayet ettiği ne yazık ki söylenemez.
Önemli ölçüde mesafe alınmasına rağmen, ülkemizde insan temel hak ve hürriyetleri yer yer çiğnenmeye, dün olduğu gibi günümüzde de maalesef devam ediliyor.
Dileğimiz, bu konuda medenî ülkeler arasında yer almak ve kabul edilmiş maddeleri sadece sözde ve kâğıt üzerinde değil, özde de hakkını vererek tatbik sahasına koymak.
İşte, Türkiye'nin bundan 70 sene evvel kabul etmiş olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’nin ilk beş maddesi:
1. Madde: Bütün İnsanlar hür haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdan sahibidirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
2. Madde: Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasî veya diğer herhangi bir akide, millî veya içtimaî menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin iş bu beyannamede ilân olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.
3. Madde: Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.
4. Madde: Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekilde yasaktır.
5. Madde: Hiç kimse işkenceye, gayr–i insanî ve haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulmaz.
VEDÂ HUTBESİ
Bundan 70 yıl kadar önce düzenlenen İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi ile bundan 1400 sene kadar evvel (8 Mart 632) irad edilmiş olan Vedâ Hutbesi karşılaştırıldığında, Beyannâme’nin içinde Vedâ Hutbesi’nden iktibasen alınmış dikkat çekici bazı mesajların olduğunu görmek mümkün.
Hazret-i Muhammed (asm), Hicret’in 10. senesi 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa hitaben söylediği sözlerin çok az bir kısmı, meâlen aşağıdaki gibidir:
Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz!
Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız!
Kimin yanında bir emanet varsa, onu sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.
Dikkat edin, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır.
Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Kadınlar size Allah'ın emanetidir. Onların nâmusunu kendinize Allah'ın emriyle helâl kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakkı vardır.
Ey insanlar! Cenâb-ı Hak, her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yok. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.
Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerinde, siyahın da kırmızı tenli üzerinde üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.
Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, kitabullah olan Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyyemdir.
* * *
Resûl-i Ekrem (asm) buyurdu: Ey insanlar! Yarın beni soracaklar sizden, ne diyeceksiniz?
Sahabe-i Kiram birden şunu söylediler: Allah'ın elçiliğini ifâ ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz.
Bunun üzerine Habib-i Ekrem (asm) şahâdet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu: Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab!