Osmanlı ve İslâm tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden II. Viyana Kuşatması, fiilen 14 Temmuz 1683’te başladı.
Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa kumandasındaki Osmanlı Ordusunun Viyana Kapıları’na dayanması ve şehre hâkim mevkideki 484 rakımlı Kahlenberg Tepesi’ne varıp burada karargâh kurması ise, iki gün öncesine, yani 12 Temmuz gününe denk gelir.
Temmuz ortalarında başlayıp tâ Eylül ortalarına kadar devam eden bu II. Viyana Kuşatması, ne yazık ki tam bir bozgun ve hezimetle neticelendi. Bu sebeple, İslâmiyetin Avrupa Kıt’ası’na doğru umumî fütûhatı büyük çapta duraklamış oldu.
Asırlar boyu devam edegelen bu durgunluk ve tevakkuf hali, tâ 1950’li ve daha çok 1960’lı yıllarda nihayete erdi.
Bilhassa, Nur Risâleleri ile Nur Talebelerinin bu tarihten itibaren Avrupa’nın ülkelerine muhtelif sebeplere gitmesiyle birlikte, Batı dünyasındaki fütûhât, bu kez kansız ve harpsiz-darpsız bir şekilde zuhûr etti. Bu tarzdaki mânevî fütûhât günümüzde de aynen devam edip gidiyor.
Kanunî bile başarılı olamadıydı
Eskiden Nemçe denilen Avusturya’ya giden Osmanlı akıncıları, Birinci Viyana Kuşatması’nı Eylül-Ekim 1529’da gerçekleştirdi.
Kanunî Sultan Süleyman’ın devr-i saltanatında yapılmış olan bu büyük seyr û sefer esnasında Viyana şehrini fethetmeye muvaffak olunamadı. Ekim ayında kuşatmayı kaldıran Osmanlı ordusu, ilk hareket yeri olan saltanat merkezine geri döndü.
II. Viyana Kuşatması ise, Sultan IV. Mehmet devrinde vuku buldu.
Bu kuşatmanın hezimet ile neticelenmesi sebebiyle, ordu kumandanı olan Kara Mustafa Paşa, aslında bir nevi kurban seçilerek Belgrad'ta idam edildi.
Bozgunun faturası çok acı oldu
Evet, II. Viyana Kuşatması esnasında Osmanlı ordusunun uğramış olduğu bozgunun faturası—Padişah IV. Mehmed'in fermânıyla—ne yazık ki hem Serdâr-ı Ekrem (Başkomutan), hem de Sadrâzam, yani Başbakan mevkiinde olan Merzifonlu Paşa’ya kesildi.
İstanbul’dan Belgrad'a (Sırbistan) giden resmî tebliğciler tarafından, orada bulunan Kara Mustafa Paşaya önce padişahın azil (vazifeden alma) fermânı tebliğ edildi. Asâletli Paşa, bunu hürmetle karşıladı ve aynen şu mukabelede bulundu: "Hakkımızda azilden başka bir emr û fermân var mıdır?" Tebliğci, "Belî paşam, vardır" diyerek ölüm fermânını uzattı. Merzifonlu, bunu da metanetle karşıladı ve fermanı öperek başına koydu.
Sıra infaza geldi. Cellâtlar hazırda bekliyordu. Paşa, hemen oracıkta abdest tazeledi, iki rekât namaz kıldı ve "Gelin, ben hazırım" dedi.
Cellâtlar salona gelirken de, halının kaldırılmasını istedi. Tâ ki, kafası kesilirken akacak kandan halı kirlenmesin, kanı toprağa düşsün diye...
***
@salihoglulatif:
-II. Viyana Bozgunu için kurban seçilen ve fermâna göre kafası kesilecek olan Merzifonlu Paşa, cellâtlara şöyle seslendi: Beni şöyle hoş tutun... Halıyı da kaldırın... Kanım zemine aksın; devletin halısı kirlenmesin...