Sorumluluk makamında olan siyasilere sesleniyoruz: Lütfen, artık kendinize gelin. Seçimlere de, lûtfen bir hizmet yarışı, bir demokrasi maratonu nazarıyla bakın. Yıllardır yapageldiğiniz şu dışlama, ayrıştırma, ötekileştirme huy ve alışkanlığından da vazgeçin artık. Aksi halde, şu ajite edici davranışlar, günün birinde bumerng gibi döner, sizi vurur.
***
Hemen her seçim devresinde kerratla yazdık, söyledik; mecburiyetle yine söylemek durumundayız ki: Vatandaşları yatıştırma mevkiinde olanların, ayrıştırıcı, hele hele kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunması son derece yanlış ve bir o kadar da sakıncalı, tehlikelidir.
Evet, bilhassa sorumluluk makamında olduğu halde, fütûrsuz, patavatsız giden devletlûlere söylüyoruz: Beyler! Cidden yanlış yapıyorsunuz. Sakıncalı ve bir o kadar da tehlikeli davranışlar sergiliyorsunuz. Farklı fikirde olanlara karşı göstermiş olduğunuz sabırsızlık ve tahammülsüzlükle, hem millete, hem de toplumun artık içine sindirerek kabullenmiş olduğu demokratik cumhurî nizama büyük zarar veriyorsunuz. Sistemi tamire çalışacağınıza, tahrip ediyorsunuz. Eksikleri gidermeye gayret göstereceğinize, bünyeyi daha da yıpratmaya, zedelemeye yönelmiş bir vaziyet sergiliyorsunuz.
Sahi, neden muhalif fikirde veya tercihte gördüğünüz partilere, ya da vatandaşlara düşman gözüyle bakıyorsunuz? Niçin en itici, en dışlayıcı ifadelerle milyonları rencide ediyorsunuz? Size oy verenlere neredeyse “Cennet”i bile vâdederken, oy vermeyenleri niçin “hainlik”le, “illet-zillet”likle suçlama cihetine gidiyorsunuz? Buna hakkınız var mı?
Demokrasinin sizdeki tarifi bu mu?
Eğer bu ise, hiç seçim-meçim falan yaptırmayın. Hainlere, illetli olanlara neden seçilme şansını veriyorsunuz? Atın gitsinler...
* * *
Cidden aklın, mantığın, vicdanın, insafın, hatta havsalanın alacağı şey değil.
Yahu, şu “Cumhurî Demokrasi” denen şey, farklı fikir, farklı siyasî görüş, farklı tercih hakkı demek değil midir? Ya da siz bunu böyle görmüyor ve bu mânada anlamıyor musunuz? Yoksa, bunlara hür ve medenî dünyadan farklı anlamlar mı yüklüyorsunuz?
Sahi, nedir bu yaptığınız? Sizin gibi olmayanlara, yahut seçimlerde sizi tercih etmeyen insanlara demediğinizi bırakmadınız yahû!
Yakın geçmişteki seçim ve referandumlarda “vatan haini, millet düşmanı, terör yandaşı...” diye diye dışlayıp ötekileştirdiğiniz bu milletin bir yarısını, şimdi de “illet-zillet” içinde olmakla itham ediyorsunuz.
Sorumluluk makamında-mevkiinde olanların, bu derece sorumsuzca, patavatsızca davranması asla kabul edilemez ve etmeyiz.
Onun için “Yeter artık; lütfen, kendinize gelin” diyoruz. Seçimlere de, lûtfen bir hizmet yarışı, bir demokratik maraton nazarıyla bakın. Yıllardır yapageldiğiniz şu dışlama, ayrıştırma, ötekileştirme huy ve alışkanlığından da vazgeçin artık. Aksi halde, şu itici, ajite edici davranışlar, günün birinde döner ve bumerang gibi sizi vurur...
Bıçağın artık kemiğe dayanmak üzere olduğunu görerek, üzerimize düşen ikaz vazifesini yapma ihtiyacını duymaktayız. Lütfen, burada yazdıklarımızı bu nazarla okuyun.
Millet seçim yorgunu
Öte yandan, geçim derdiyle kıvranmakta olan milletin, bir taraftan da “seçim yorgunu” haline geldiğini de hatırlatmış olalım. Bakın, beş sene zarfında altı kez seçim, yahut referandum yapıldı. İşte, bu yorucu seçim maratonunun kısacık bir dökümü:
2014 Mart’ında mahallî seçimler oldu.
2015 Haziran’ında genel seçimler yapıldı.
2015 Kasım’ında genel seçim tekrarlandı.
2017 Nisan’ında Başkanlık referandumu.
2018 Haziran’ında genel seçimlere gidildi.
2019 Mart’ında mahallî seçimlere gidiliyor.
Son söz: Bu tabloyu da göz önünde bulundurarak, lütfen bu milleti daha fazla yormadan, germeden, sıkıntıya-strese sokmadan sürdürün seçim kampanyalarınızı...