"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yatıştırmaya mecburuz

M. Latif SALİHOĞLU
26 Şubat 2018, Pazartesi
Yakın arkadaşlar şahittir.

16 Nisan Referandumundan hemen sonra, onlarla şu fikrimi paylaştım: Türkiye’de yeni bir sisteme, dolayısıyla yeni bir döneme geçildi. Cumhurbaşkanlığı Sistemi kabul edildi. Bütün fikriyat ve hissiyatıyla siyasî ikbal ve iktidar hesabı içinde olanlar, seçim sürecinde ne yapar-eder, sonucu kendi lehine çevirmeye çalışır. Hatta, iç savaş, yahut dış savaş çıkarmayı dahi, nihaî hesabının etkileyici bir parçası, bir unsuru haline getirmenin gayreti içine girer.

* * *

İşte görüyoruz: Türkiye, Suriye topraklarında süresi ve sonucu belirsiz bir “savaş hali”nin tam orta yerine düştü, yahut düşürüldü. Dahilde ise, alabildiğine bir siyasî zıtlaşma, kutuplaşma ve gerilim hali başını almış gidiyor. Allah, sonunu hayretsin.

Burada bize düşen öncelikli vazife, mümkün olduğunca bu içtimaî tansiyonu indirmeye, gerilimi dindirmeye, kin ve husûmet ateşini düşürmeye çalışmaktır. Zira, mevcut menfi hava içinde “müsbet iman hizmeti”ni yapmak, fevkalâde zor ve zahmetli bir hale gelmiştir.

* * *

Seçim takvimi yaklaştıkça, dahilî çekiş ve didişme bir kat daha ziyadeleşiyor. Gerginlik tırmanıyor, kin ve adâvet duygusu şiddetleniyor. Yatıştırma noktasında bulunanların dahi bir kısmı, yangına körükle, benzinle gider gibi ürpertici tavırlar takınıyor. Bu sebeple, “saldırganlık” yer yer itibar kazanıyor, “gaddarlık” siyasî prim olarak hesaplara geçiriliyor. 

Birbirine karşı cephe alan partiler, liderler, fanatik taraftarlar, hatta yer yer aynı partinin adamları-adayları, yek diğerini vurmak için cephanelikleri taşıyıp mevzilere yığınak yapıyor. Sükûnet tavsiyesinin pek tesir etmediği, hatta kàale alınmadığı fevkalâde elekt- rikli, yüksek gerilimli günlere gelip dayandık, ne yazık ki. “Allah, encamımızı hayreylesin” diyerek, yine de bazı hususları hatırlatmayı vatanî ve vicdanî bir vazife biliyoruz.

* * *

Biliyoruz ki, mü’min kardeşine karşı muhabbet beslemek, onun yüzüne tebessümle bakabilmek, her ne kadar kolay ve basit gibi görünse de, bu vaziyeti takınmak ve bilhassa bu hali sürdürebilmek hiç de kolay değil. Çünkü, bunun için en başta “düşman-ı gaddar” olan nefisle amansız bir mücadele vermek gerekiyor. Evet, asıl zorluk burada karşımıza çıkıyor: Nefisle mücadele...

Bunu hakkıyla yapan, hele hele bunu uzun soluklu şekilde sürdürebilen, gerçek mânâda yiğittir, pehlivandır, kahramandır...

* * *

Din kardeşine karşı muhabbet yerine adâvet beslemek için ise, kendini zorlayıp nefisle mücadele etmeye hiç hacet yok. Zira, bu iş çok kolay. Nefis ve şeytan, kişiyi böylesi bir meş’um yola sevk etmek için dünden razı. Hatta, bu hususta pek hazırlıklı, idmanlı durumdalar.

Kin ve adâvet işinin kolaylığı da esasen buradan kaynaklanıyor. Ne var ki, bu kolaylık için dehşetli bir maraz, bir hastalık ve bu lezzetli balın içinde öldürücü bir zehir vardır. Bu halin veciz bir tarifini Üstad Bediüzzaman’ın Uhuvvet Risâlesi’nden iktibas edelim: “Mü'minlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inad ve hased; hakikatça ve hikmetçe ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı maneviyece çirkin ve merduddur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.”

Bu hakikatli sözlere kimsenin itirazı olmaz. Hatta, fikren ve itikâden kabul de edilir. Lâkin, bunun gereğini yapmak bir nasip meselesidir.

* * *

Arada muhabbet ve uhuvvet bağları var iken ve bunları tahkim edip kuvvetlendirmek mümkün iken, yine de tutup kin ve adâvet yoluna sapmak, hakikat nazarında sakildir ve bir nevi aşağıya doğru yuvarlanmak gibidir. Evet, sakil şeyler aşağıda olur.

Aşağı yuvarlanmak kolay, yukarı doğru tırmanmak ise zordur. Bu zorluğu aşmak, aynı kudsî kaynaktan beslenenlerin elbirliği yapması, ittifak ve ittihad içinde hareket etmesiyle mümkün olur ancak. Ne mutlu, böylesi zorluklara talip ihlâs, hamiyet, muhabbet ve gayret sahiplerine...

***

@salihoglulatif:

Me'hazın kudsiyeti, çok bürhanlar kuvvetinde tesirat gösteriyor. Ne vakit dellâl (vesile-vasıta), vekil gölge etse, o me'hazdaki kudsiyetin tesiri kaybolur. (Mek: 307) Şu sebepler dünyasında, vesilesiz-vasıtasız hizmet yoktur. Vesile, vasıta, gayeye perde değil, ayna olmalı.

Okunma Sayısı: 3845
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Toygar

    26.2.2018 09:50:54

    Yanlış anlaşılmasın da.. "Cibali" kardeşler(?)e burada çok daha fazla görev düşüyor, farkında değiller. Hatadır, olur. Beşerdir, şaşar. Nur risalelerini okuyunca beşeriyetten istifa edilmiyormuş, gördük. Bir an önce hatalarının izalesine çalışmazlarsa, "hüküm ekseriyete göre verilecek" endişesini taşıyorum. Rabbim muhafaza etsin!

  • YAHYA YILDIZ

    26.2.2018 08:13:07

    Bu güzel, halis, harbi ve samimi yoruma aynen iştirak ediyor, bunu yazıya döküp hakiki Nur fedakarlarının hissiyatını dile getiren muhterem ve değerli Latif Salihoğlu ağabeyimize de Allah ebeden razı olsun....

  • Abdullah TUNÇ

    26.2.2018 07:34:37

    Referandumdan sonra geleceğe dair ön sezilerin aynıyla vuku bulması bir feraset ve basiret işidir.Aynı zamanda hadisleri doğru okumak ve değerlendirmektir.Tebrik ediyorum.Ortada bir yangın var! bu yangını söndürmek emniyet ve asayişi (Manevi olarak) sağlamak,kutuplaşmayı önlemek,uhuvvet ve muhabbeti tesis etmek için bütün milletin seferber olması,bu hususta azami bir gayret içinde olması gerekirken,maalesef,bu husustaki gayretler oldukça az.Lakaytlık ve nema lazımcılık yaygın.Kitleler arasında iletişim de zayıflamış.Bu içtima-i sıkıntı ve bunalımlardan kurtulmak için,olağanüstü bir çalışma ve faaliyetin içine girmek durumundayız.Bu hususta Yeni Asya görevini bihakkın aksatmadan yapıyor.Bütün menfi şartlara ve engellenmelere rağmen azimle kararlılıkla hizmetine devam ediyor.Bu yönüyle Yeni Asya ve camiası her türlü tebrik ve takdire şayandır. Rabbim onların üzerinden bir saniye bile hıfz ve inayetini eksik etmesin.Azimle,ihlasla,bu günler aşılacaktır inşaallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı