Z. Gündüzalp, yuvarlak lâfları sevmez; net konuşurdu.
Mehmet Kutlular’ın “İşte Hayatım” isimli kitabı, 2008 yılında yayınlandı.
O tarihten itibaren, zaman zaman “Keşke şu şu mahrem kısımlar olmasaydı” diyenler oldu; ancak, “Şu bölümde şöyle yalan-yanlış şeyler var” diyerek tekzipte bulunanlara rastlamadık.
Demek ki, bu “hatıra” türü kitabın tamamında yer alan bilgilerin sıhhat derecesi yüksektir.
İşte, biz de bu kanaate istinaden, sırası geldikçe ve münasebet düştükçe, o eserden bazı iktibaslar yaparak hakikatleri tebârüz ettirmeye çalışıyoruz.
Bugün iktibas edeceğimiz hatıra “Dördüncü Bölüm”de yer alan “Zübeyir Ağabey Yeni Asya gazetesi” başlıklı kısım. Kutlular, burada şunları anlatıyor:
Zübeyir Ağabey gazeteye çok önem veriyordu. Gazeteyi ve yayın politikasını yakından takip ediyor, şekillendiriyordu. “Hayır böyle değil, şöyle olacak” diye talimatlar veriyordu. Gazete ile ilgili her meseleyi de yakından takip ediyordu. Gazeteye az gelse de, meseleleri telefonla hallediyordu.
Süleymaniye’de birlikte kaldığımız için, bu gibi konular problem teşkil etmiyordu; sık sık görüşme imkânımız vardı.
Zübeyir Ağabey yayıncılığın bir diğer kolu olarak kitap yayıncılığında da Mihrap Yayınevi’ni kurdurmuştu. Gerekçesi, “Gazetede çıkan yazılar heder olmasın. Çıkan güzel tefrikaları, makaleleri toplayıp kitap yaparız. Hem, gazeteler para kazanmaz, geçmişte her zaman zarar ederek gelmiştir. Yayınevi, aynı zamanda o zararı kapatacak bir gelir kaynağı da olur” düşüncesi idi.
Zübeyir Ağabey, evliya menkıbeleri dahil hislendirici, duygulandırıcı yazıların da gaze- tede yer almasını isterdi: “Avam, biraz da bu hisle meselelere yaklaşır. Onların hislerini, duygularını harekete geçirmek lâzım” derdi. Hatta, Tarihin Şeref Levhaları gibi tutulan eserlerimizin tarzını, Ahmet Şahin’e bizzat Zübeyir Ağabey tarif ve telkin etmişti.
Yayıncılık meselelerinde Zübeyir Ağabey, hep Üstad’ın mu- tedil ve hikmetli tarzını devam ettirdi ve öyle olunmasını istedi. Aşırılıktan, mümkün mertebe kaçınıyorduk; hâlâ da öyleyiz.
Zübeyir Ağabey siyasî meselelerde de kat’iyen yuvarlak lâflar kullanmazdı. Hatta 1960 İhtilâlinden sonra 1961’de partiler kuruluyordu; Adalet Partisi kurulmuştu. O zaman Mende- res’in oğlu da dahil, bir kısım eski Demokratlar, Yeni Türkiye Partisindeydiler. Baskıyla mı, inanarak mı; bilmiyorum. Ayrıca, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi de vardı. Halkın zihni karıştırılmaya çalışılıyordu.
Bir grup, “Demokrat Partinin, demokrat misyonun ömrü bitmiştir” derken, ikinci bir grup da “Hayır bitmemiştir” diyordu.
Bunu diyenler, misyonun Yeni Türkiye Partisi’nde devam ettiğini, Menderes’in oğlu gibi birtakım Demokratların da, zaten orada bulunduğunu söylüyorlardı... Zübeyir Ağabey, “Hayır kardeşim” diyerek, o meseleyi kendisine göre Risâlelerden ve Üstad’dan deliller getirerek, “Demokrat Parti bitmemiştir, misyonu devam etmektedir. Bu misyon da Adalet Partisi’ndedir” diye kesin ve açık bir şekilde düşüncesini ortaya koyuyor ve sahip çıkıyordu.
Zübeyir Ağabey’de, yuvarlak ifade kesinlikle olmazdı. Hele söz konusu Risâle-i Nur, Üstad ve mesleği olduğu zaman... Net, kesin söyler ve tavrını ortaya koyardı. Yanlış anlaşılacakmış, karşıdakiler kırılacakmış, darılacakmış gibi endişelere onun yapısında yer yoktu.
(Devamı var)
Logo’daki misyon vurgusuna dikkat!
21 Şubat 1970’te yayın hayatına başlayan Yeni Asya’nın ismi istişare ile konuldu; kezâ, logosundaki “Günlük siyasî gazete” ibaresi de öyle...
İttihad’ın “Haftalık siyasî gazete” ve Yeni Asya’nın “Günlük siyasî gazete” olmasını benimsemeyenler, bundan hazzetmeyenler oldu; dahası, bunu şiddetle tenkit edenler çıktı. Keza, bunu reddeden, bunu perdelemeye çalışanlar da zuhûr etti.
İstisnasız, bunların tamamının takındığı tavır, sergilemiş olduğu hareket ve faaliyet, dehşet verici bir müstebid siyasetin nâm-ı hesabına geçmiş oldu... İstibdat ise, insanî bütün değerlerin mahvına çalışan korkunç bir canavara benzer.