"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yerli tütünün kirli-kanlı serüveni

M. Latif SALİHOĞLU
14 Ağustos 2017, Pazartesi
Osmanlı dönemini, özellikle Sultan 4. Murad zamanındaki tütünle ilgili kanlı uygulamaları sadece hatırlatarak, bir kalem es geçiyoruz...

Cumhuriyet döneminin de, sadece belirli bir zaman ve mekânına projeksiyon tutarak, yerli tütüne dair bir tesbit ve değerlendirmeyi takdim ediyoruz.

* * *

Devletin teşvikiyle daha çok “Şeflik Devri”nde ekimi-dikimi yaygınlaştırılan yerli tütün, son “Ecevit Hükûmeti”nin mârifetiyle getirilen kotalar sonucu, hem yerli işsizler ordusuna yeni kıt’alar eklenmiş, hem de yabancı sigara sektörüne genişçe bir meydan açılmış oldu.

Biz de o tarihte (23.5.2002), bilvesile aşağıdaki yazıyı yazmışız. Tütün konusuna girmişken, aynı yazıyı 15 yıl sonra bir kez daha dikkat nazarlarına sunma ihtiyacını duyduk. 

Tütünün dumanı, devletin fermânı

Bugün (2002) Güneydoğu Bölgemizde yetiştirilmesi yasaklanan tütünün yöredeki serüveni 1930'lu yılların sonlarında başlar.

1937'de sona eren "Sason Ayaklanması" esnasında İnönü hükûmeti şöyle bir fermân çıkartır: "İsyancıbaşı olarak ilân edilen kişilerin kellesini getirenlere büyük mükâfat verilecek." İşte, o bölgedeki tütün ekme serbestisi, aslında bu mânada bir mükâfattır.

Özetle: O çağdışı fermân sebebiyle, yöre halkı birbirine düşer. Bir taraf (Arapça konuşanlar) eşkıya olup dağlara çıkarken, bir diğer kesim (Kürtler) milis olup koruculuk yapar. (O tarihten elli yıl sonraki PKK olayında ise, aynı mıntıkada durum tam tersine döner.)

Derken, gitgide çatışma şiddetlenir. Asker bir yana, köylü ve sivil halktan da sayısız insan yekdiğerinin canına kıyar. 

Adına yüzde yüz yalan ve yanlış yere "Kürt isyanı" denilen hadisenin ilk patlak verdiği yer, Muş, Batman, Bitlis üçgenindeki Sason ilçesine bağlı Harbak Köyü’dür. 

Vergi tahsilâtı için bir müfreze asker ile köye giden jandarma yüzbaşısı, misafiri olduğu Tatar-i Badik isimli köy ağasının evinde bir namus vukuatı işler. 

Hadise, gerçekte tam bu noktada ve sırf bu sebeple patlak verir; büyük çatışma çıkar, kan dökülür, vs. (Bkz: Cemal Madanoğlu, Anılar-I)

Ne var ki, Ankara'ya iletilen resmî raporda, olayın bir çeşit "Kürt ayaklanması" olduğu belirtilir. Bölgeye binlerce asker sevk edilir. Çatışma sahası genişler ve tam kırk köye yayılır. 

O derin yarıklı Harbak Vâdisi’nde, kuşlar yerine kurşunlar uçuşur. Harbak Deresi aylarca kızıla boyanmış şekilde akar, durur.

İşin tuhaf bir yanı da şudur: Resmî kayıtlarda hadise hâlâ "Kürt isyanı" diye belirtilirken, bizzat gidip tesbit ettiğimiz gibi, o kırk köyün tamamında yaşayan vatandaşlarımızın hepsinin de ana dili Kürtçe değil, Arapçadır...

Kelle getirene ödül

Hükümet, bölgedeki milis kuvvetlerinin de yardımıyla, bir yıllık çatışmanın ardından "isyan" hareketini etkisizleştirir. Köyler boşaltılır, köylüler Batı Anadolu'nun çeşitli noktalarına sürgün edilir. Teslim olmayanlar ise, dağlara çıkıp eşkıya olur. Hükümet, işbirliği yapanlardan intikam almaya yönelir.

Başta da ifade ettiğimiz gibi, bu eşkıya takımından birini öldürüp kellesini getirenler için, hükümet ödül vereceğini ilân eder.

İşte, o günlerde kelle avına çıkan Batman'ın bazı köylüleri, kazandıkları başarılardan (!) dolayı, tütün ekme serbestliğiyle mükâfatlandırılır.

Zaman içinde, bir köy diğerine emsâl oldu. Buğdaya, pamuğa nazaran tütünde daha iyi para vardı. Aradan yıllar geçtikçe civardaki bütün köylerde tütün ekimine geçildi. Öyle ki, tütün, son kırk-elli yıldır bölgenin en kârlı mahsulü haline geldi.

Duman olup havaya giden bu mahsul yüzünden, hayvancılık başta olmak üzere, tarım ve endüstrinin diğer alanları kısır ve cılız kaldı. Hatta yer yer öldü denilebilir.

Böylelikle, tütünden dolayı eski bütün geleneklerini, farklı dallardaki iş ve san'at özelliklerini kaybeden bölge halkı, sonunda o çok bağlandıkları, âdeta müptelâsı oldukları tütünden de mahrum kaldılar.

57. hükümetin çıkardığı fermana göre, bölgede tütün ekmek yasak. Yeni hiçbir alternatif getirmeden, tütünün yerine başka hiçbir şeyi teşvik etmeden, bıçak gibi kesip attı bu işi.

Bu arada vatandaş mağdur olmuş, köylü işsiz güçsüz kalmış, hükümetin umurunda bile değil. 

Nihayet, elli-altmış yıl sonra anlaşıldı ki, tütüncülük bomboş bir uğraş imiş. Ne geçerli bir san'attır bu, ne hayırlı bir iş, ne de güvenilir bir meslek dalı.

Tütün işinin bitmiş olması, bir bakıma iyi de oldu. Çünkü zararı çok, fayda az bir meta... Peki, köyde kalan çaresizler bir yana, bugün âdeta çekirge sürüsü gibi, köyden büyük şehirlere iş hayaliyle akın eden on binlerce insanımızın hali ne olacak? Bunu düşünen, yahut tedbir alan bir irade var mı? Ne yazık ki yok.

* * *

Yakın tarihimizde yaşanan bütün bu acı, kanlı, kinli ve de kirli vak’alardan gerekli derslerin çıkarılmasını ümit ve temenni ediyoruz.

***

@salihoglulatif:

Dinî ve millî duyguları siyasete âlet etmeye dair iki örnek:

1- HAYIR diyen,Cehennemliklerle beraber haşrolur;

2- EVET çıkarsa,terör biter.

Bu tarzda işlenen azim günâhların, şüphesiz, pek ağır bir bedeli var.

 

Okunma Sayısı: 3914
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    14.8.2017 13:40:31

    DEVLET terörü ve teröre desteği devlet sırrı olarak saklanır. Emaresi ' faili meçhul cinayetler ve vak'alardır' Bugün en masum bildiğiniz Almanya devleti de bu tür pisliklerle lekelidir. Adına Döner Cinayetleri dedikleri Nazi cinayetlerinde caniler devlet tarafından muhbir olarak kullanıldıklarından korunmuştur. Bunun gibi bizdeki faili meçhul cinayetleri kadar gaddar olmasa da neticesi cinayet olduğu için aynı neticeyi verir. Devlet kendi pisliklerini örtmek için halkı alet eder kandırır sonra döner yine aynı halka bu sefer suç işledin diye ceza verir. Gecekonduna elektrik ve su verir 30 sene sesini çıkartmaz sonra yıkar! Devlete ve ricaline mutlak güvenen peşinen düşünce ağlamayacağını taahüt etmiştir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı