"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yol açık; fakat maniler var

M. Latif SALİHOĞLU
15 Eylül 2025, Pazartesi
Dinî içtihad yapmamın yolu-kapısı açıktır. Fakat, bunu yapmanın önünde ciddi engeller var. O kapı açıldığında ve o yola girildiğinde, umulan faydadan çok daha fazla zararın olacağı muhakkaktır.

Aynı şekilde “din adına siyaset” meydanına atılmanın yolu ve kapısı da açıktır. Fakat, bu zamanda bunun da türlü zorlukları ve manileri var. Üstelik, bugüne kadar bunda muvaffak olan bir parti, bir siyasî iktidar yok. Aksine, ziyadesiyle zarar verenler var.

Kaynağı Risale-i Nur’da olan bu iki meselenin şimdi detaylarına bakalım.

«

İçtihad Risalesinde (Yirmi Yedinci Söz) Üstad Bediüzzaman’a bu zamanda içtihadın yapılıp yapılamayacağı yönünde sualler soruluyor.

Hz. Bediüzzaman, bu mühim suale "İçtihad kapısı açıktır. Fakat, şu zamanda oraya girmeye altı mani vardır" diyerek, o manileri bir bir sıralıyor. Manilerin yanı sıra, bu zamanda içtihadın yapılmaması gerektiğine dair bazı mantıkî deliller serd ediyor.

İşte o delillerden bir demet. Aynen şunları ifade ediyor Üstad Bediüzzaman: “Nasıl ki kışta, fırtınaların şiddetli olduğu bir vakitte, dar delikler dahi seddedilir. Yeni kapıları açmak, hiçbir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem, nasıl ki büyük bir selin hücumunda, tamir için duvarlarda delikler açmak, gark olmağa vesiledir. Öyle de, şu münkerat zamanında ve âdât-ı ecânibin istilası anında ve bid'aların kesreti vaktinde ve dalaletin tahribatı hengâmında, içtihad namıyla kasr-ı İslâmiyetten yeni kapılar açıp duvarlarından muharriblerin girmesine vesile olacak delikler açmak, İslâmiyete cinayettir." (Sözler, s. 543.)

İslâm tarihi boyunca müçtehidler tarafından yapılan içtihadlar, dinin ve Müslümanların faydasına olacak şekilde ortaya konulmuş. Oysa ki, şu dehşetli zamanda yapılacak bir içtihadın “cinayet” derecesinde zarar vereceği ifade ediliyor.

«

Gelelim, ikinci konumuz olan “din adına siyaset” meselesine…

Bu mesele de bir nevi içtihad yapmak gibidir. Esasen “din adına” yapılacak her hareket “cumhur-u ulemanın kabulüne vabestedir.”

Bu kritik mesele, Eski Said’den Yeni Said’e geçiş yıllarında Hz. Bediüzzaman’a doğrudan şu ifade ile soruluyor: "Dinsizliği görmüyor musun, meydan alıyor? Din namına meydana çıkmak lazım?"

Cevaben, Sünûhat isimli eserinde şunu söylüyor Üstad Bediüzzaman: “Evet, lâzımdır. Fakat kat’î bir şart ile ki, muharrik, aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi [aşk-ı İslâmiyet] hata da etse, belki ma’fuvdur. İkincisi [tarafgir] isabet de etse, mes’uldür.”  (ESDE, s. 357)

Bahsin devamında, bunun, yani kim hamiyet adına, kim tarafgirlik namına siyaset yaptığının nasıl anlaşılabileceğini de örneklerle izah ediyor.

«

Hz. Bediüzzaman, Eski Said’in “siyaseti dine hizmet ettirmek” için çok uğraştığını, fakat beyhude yorulduğunu ifade ederken, Yeni Said olarak siyasete ciddi manada mesafe koyduğunu 13. Mektuptaki sual-cevap faslında anlatıyor.

Sual şöyle: “Dünyanın siyasetine karşı niçin bu kadar lâkaytsın? Bu kadar safahât-ı âleme karşı tavrını hiç bozmuyorsun. Bu safahâtı hoş mu görüyorsun? Veyahut korkuyor musun ki sükût ediyorsun?”

Net cevap şöyle: “Kur’ân-ı Hakîm’in hizmeti, beni şiddetli bir surette siyaset âleminden men etti. Hattâ düşünmesini de bana unutturdu. […] Hizmet-i Kur’ân, beni hayat-ı içtimaiye-i siyasiye-i beşeriyeyi düşünmekten men’ediyor. Şöyle ki:

Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. Şu zamanda, Kur’ân’ın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi. Mülevves ve ufûnetli bir çamur içinde, kafile-i beşer düşe kalka gidiyor.”

16.  Mektuptan da iki-üç cümle iktibas ederek son bölüme geçelim: “Hodfuruş ve siyaset bataklığına düşmüş bazı insanlar, bana tarafgirâne, rakibâne bir nazarla bakıyorlar. Güya ben de onlar gibi dünya cereyanlarıyla alâkadarım. Hey efendiler! Ben imanın cereyanındayım. Karşımda imansızlık cereyanı var. Başka cereyanlarla alâkam yok.” 

«

Üçüncü Said döneminde, “din adına siyaset” yapmanın manilerini ise, Emirdağ Lâhikasında “kalbe ihtar edilen” meşhûr “Bu vatanda dört parti var” başlıklı mektupta “İttihad-ı İslâm Partisi” bölümünde şu ifadelerde gayet net bir şekilde anlatıyor: “İttihad-ı İslâm Partisi, yüzde altmış-yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat, çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.”

Demek ki, milletin yüzde 60-70’i “tam mütedeyyin” hale gelmeden, din-i İslâm adına “şimdiki siyaset”e girmemek, hele başa geçmeye çalışmamak gerekiyor.

Elhasıl: Şu dehşetli zamanda, içtihad kapısı kapalı olduğu gibi, “din adına siyaset” yolu da şimdilik açık görünmüyor. O kapıyı zorlamak, faydadan çok zarar verir.

Okunma Sayısı: 2150
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Fatih Akyüz

    24.9.2025 11:02:30

    Parantez içindeki dinde reform ibaresi çıkartılmış Acaba neden

  • Nur Said

    21.9.2025 17:38:26

    Raşit kardeş, yazıyı iki defa okudum ama dediğin gibi dinde reformla içtihadın aynı manaya geldiğini ifade eden bir cümle göremedim. Yazarı tenkid etmek için kendi iç dünyanızı burada yansıtmaya lüzum yok.

  • Yıldız Aşkın

    15.9.2025 16:19:31

    Ben anladım öğretmenim.Din adına siyasete girmek şuan itibariyle dinde reformu yani içtihatı zorunlu haline getirir ve getirdi.

  • Abdullah

    15.9.2025 13:44:05

    Sn Doğan, din adına siyaset yapanı iktidar yerinde tutmaya çalışmak ve desteklemek kesin olarak bir vebali getirir. Bu şekilde başından beri bu iktidarı destekleyen ve savunan bir kısım nurcular ve senelerce beraber hareket eden Gülenciler var. Çatışma dan sonra Gülenciler desteklerini çek tiler.Bizler Yeni Asya Nur Cemaati olarak hiçbir zaman mevecüt iktidarı ve milli görüş veya siyasal İslamcıları des telemedik ve desteklemeyeceğiz.Bizler ahrarız.Demokratız.Oy vereceğimiz yer ittihad-ı İslam partisi ve Demokrat mis yondur.Bunların dışında başka bir siyasi cereyena meyletmeyiz, desteklemeyiz ve oy vermeyiz. Yalnız hiçbir siyasi partiyle " mübareze" etmeyiz.Bu mesleğimize aykırıdır.Risale-i Nur'da bu mübareze meselesi izah edilmiş.Emirdağ Lahikası ve Tarihçe-i hayatta bu konu işlenmiş.Selam ve dua ile.

  • Raşit Örenel

    15.9.2025 13:29:26

    Yazıda çok fahiş bir hata var. "Dinde reform"la "içtihad"ın aynı anlama geldiği ileri sürülüyor. Üstadın dinde reforma kesinlikle müsaade etmediği, zira İslamiyet için reformun "bir bedenin cildini yüzmek" gibi olacağını açıkça beyan ediyor. Evet içtihad kapısından bu asırda girmeye maniler var; peki geçmiş asırlarda içtihad eden alimler dinde "reform" mu yapmış oluyorlar. Makale tetkik heyetinin güzelliklerinden bahseden bir başyazının çıktığı aynı günde, (hadi yazar bu hatayı yaptı)böyle büyük bir hata tetkikten nasıl geçer, buluttan nem kaparcasına yazıları engelleyen bir heyet böyle fahiş bir hatayı nasıl görmez?

  • HASAN DOĞAN

    15.9.2025 10:17:38

    Şu dehşetli zamanda, içtihad kapısı kapalı olduğu gibi, “din adına siyaset” yolu da şimdilik açık görünmüyor. O kapıyı zorlamak, faydadan çok zarar verir.Evet faydadan çok zarar verir;ancak din adına siyaset yapan bir cereyanı iktidar yerinde tutmanın dolayısı ile destekçisi olmak da vebal getirmez mi acaba?

  • Abdullah

    15.9.2025 09:56:56

    Yorumumda müçtehid kelimesini müştehid olarak yazmışım. Yanlış olmuş özür dilerim.

  • Abdullah

    15.9.2025 09:46:02

    Evet iştihad kapısı açıktır ama maniler var.Başta gelen mani iştihadların sema vi değil arzi olmasıdır.Çünkü dünya hayatı ve saadeti esas alınıyor,nazarlar buraya yöneliktir.Zihinler hakikatten uzaklaşmış, hakikata karşı yabani hale gelmiştir.Ayrıca Cenab-ı Hakkın marzi yazının kelamından çıkaracak kabiliyet te müçtehidierin varlıkları da şüphelidir İşte böyle zaman ve zeminde iştihada kalkışmak, kasr-ı İslamiyette delikler aç maçtır ve cinayettir.Üstadımız geçmiş müştehidler için; bütün zamanlara dar gelmeyen efkârkarı var diyor. Herkes gaddini ve hududunu bilmesi gerekiyor.Müştehidler aynı zamanda kâmil insanlardı.Maneviyetleri yüksek insanlardı.Şimdi nerede bu vasıflarda insanlar...

  • Mustafa Said Kara

    15.9.2025 09:32:32

    Önemli bir konu. İçtihat kapısını sonuna kadar açmak isteyen "mealci tayfa" ile aramıza mesafe koymalıyız. Demokrasi adı altında onlarla aynı safta olmaktan imtina etmeliyiz.

  • Abdullah

    15.9.2025 06:12:06

    Elli senedir daha bu hakikat anlaşıla bilmiş değildir.Din adına siyeset yapmanın yollarının kapalı olduğu,şart ların müsait olmadığı, çıkılırsa dini siyasete alet etmeye mecbur kalınacak ğı gerçeğini daha idrak edebilmiş değiliz.Zaman, din adına çıkanların dine ne kadar zarar verdiğini ispat etti. Kaydını da koydu.Daha itiraz edilnez. Kim bilmiyorsa Nurcuların bu hakikatı bilmesi gerekiyor.Kimse kafasını kuma sokmasın. Aklını da kimsenin cebine koymasın.Nurun, hakikatın gözüyle bak sın.Yeter artık din siyasete alet edilme din.Demokratlık, ahrarlık esas alınsın, Hür fikir ve düşüncenin hakim olmasına çalışırsın.Bütün zulümler, dik tatörlükler,içtima-i ve siyasi keşmekeş likler böylece sona erecektir.Bunu tahakkuk etmenin zamanı gelmiştir. Rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz. Ne kadar zarar verdiğini ispat etti.

  • Mehmet Şerif akay

    15.9.2025 00:58:16

    Teşekkür ederim Allah razı olsun çok net tesbitlerle ortaya koydun

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı