"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dâr-ül Hikmet-ül İslâmiye ve Yeni Asya

M. Said BAYRAKLILAR
18 Kasım 2016, Cuma
İnsan yalnız akıldan ibaret olmadığından, sadece akla hitap eden fen ilimleri öğretildiğinde akıl nurlanırken vicdan karanlıkta kalacaktır veya yalnız vicdandan ibaret olmadığından, sadece vicdana hitap eden din ilimleri öğretildiğinde vicdan ziyaya kavuşurken akıl nursuz kalacaktır.

O halde insanın akıl ve vicdandan müteşekkil bir varlık olduğunu kabul eden herkes, hem akla, hem vicdana hitap edecek bir eğitim modelinin zarurî olduğuna hükmedecektir. Aksi takdirde tek kanadı kırık gibi uçamayacak ve medenî milletlerle aramızda açılan mesafeyi kapatmak mümkün olamayacaktır.1 

Herşeyi maddede arayanlar maneviyattan habersiz olduklarından, maddiyatla maneviyatı birbirine karıştırarak fen dalındaki bir âlimin mânevî meselelerdeki sözlerini de delil kabul etmeye başlamıştır. Diğer taraftan maneviyattan habersiz olduğundan vicdan ziyasının ne olduğunu bilmemekte, bir din âliminin sözüne manevî ilimlerde dahi itibar etmemektedir. Yalnız din ilimleriyle meşgul olan diğer taraf ise, bunların maneviyattaki körlüklerini görünce dinsizlikle itham etmeye başlayacaktır.

Toplumun geldiği bu durumdan kurtulmak, Avrupa’dan gelen sorulara cevap vermek ve âlem-i İslâm’ın kuvve-i maneviyesini temin etmek maksadıyla Osmanlının son devrinin İslâm akademisi olarak Dâr-ül Hikmet-ül İslâmiye 25 Ağustos 1918 tarihinde V. Mehmet Reşat ve Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi’nin zamanında kurulmuştur. Bu akademinin vazife tanımı; gazete, dergi, kitap gibi neşriyat yapılması her beldede şubeler açılması ve nasihler vasıtasıyla herkese ulaşılması olarak belirlenmiştir.2  

Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye de kararlar, her birisi farklı ilimde mütehassıs bir heyet tarafından meşveretle alınmaktaydı. Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye’nin çalışmaları Ceride-i İlmiye adlı bir gazete ile neşredilmekteydi. Fakat Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye kuruluş maksatlarına uygun bir şekilde hizmet edememiştir. Bediüzzaman Tulûat adlı eserinde, bunun iki sebebinden bahsetmektedir. Bu sebeplerden birincisi; hizmet etmemesi en büyük hizmettir, çünkü o zamandaki hâkim cereyan her şeyi kendi maksadına alet ettiğinden, Dâr-ül Hikmet-il İslâmiyenin hareketsizliği onu âlet olmaktan kurtarmıştır.  İkinci sebebi ise; üyelerin mizaç uyumsuzluğu ve enelerin nahnüye dönüşememesinden tam ittihad sağlanamayıp cemaat ruhu oluşamamıştır. Bediüzzaman esaretten geldikten sonra Enver Paşa’nın teklifiyle Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye azası olarak vazifelendirilmiştir. Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye dört sene gibi kısa bir zaman faaliyet gösterip kapatılmıştır. Fakat Bediüzzaman bu manada hizmetlerine devam etmiş, Risale-i Nur ile kurumun manasını ölümsüzleştirmiştir. 

Bediüzzaman’ın Risale-i Nur ile başlatmış olduğu vazife bugün Yeni Asya ile devam etmektedir. Yeni Asya da son devrin İslâm akademisi gibi farklı ilimlerde mütehassıs bir heyetin şûrâsıyla çıkardığı gazete, dergi ve kitaplarla neşr-i envar-ı Kur’ânîye vazifesini yapmaktadır. “Din nasihattir” hadisine ittiba eden Nur Talebeleri hakaik-i Kur’ânîye’yi dost düşman ayırt etmeksizin herkese ulaştırmaya gayret etmektedir. “Ümmetim içinde öyle bir taife gelecek, ta Allah’ın emri (olan kıyamet) gelene kadar gâlibâne bir şekilde hak üzere devam edecektir”3 hadisinin işaretiyle de kıyamete kadar bu vazifeyi yapmaya devam edecektir inşallah.

Dipnotlar: 1- Münâzarât, 127. 2- Son Devrin İslâm Akademisi Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye, Sadık Albayrak, Yeni Asya Yayınları, 1973. 3- Buhari, 9:125, Müslim, 1:13.

Konuyla ilgili önemli yazılar:

''Bu gazetenin Bediüzzaman'dan başka yazdığı bir şey yok ki''

Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi'nin 'Kainata değişmem' dedikleri değerli talebeleri merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabey'in manevi mimarı olduğu, Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin Asr-ı Saadeti asrımıza taşıyan hizmet metodunu öğrenmek ve hayata uyarlamak ve hadiseleri Risale-i Nur penceresiyle değerlendirerek yaşantımıza nurlu ve hakikatli bakış açıları kazandırmak noktasında Yeni Asya'dan öğreneceğimiz, istifade edeceğimiz o kadar çok şey var ki...

'Okuyanı, sahibi olan gazete' ünvanına bihakkın layık olan Yeni Asya'nın “Vatan sathını bir mekteb yapma ideâli' ve bu doğrultudaki çalışmaları vesilesiyle Yeni Asya deyince akla Nurculuk, Risale-i Nur ve Üstad Bediüzzaman Said Nursî gelmektedir. Yeni Asya için bu bir şereftir ve medar-ı iftihardır.

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/bu-gazetenin-bediuzzaman-dan-baska-yazdigi-bir-sey-yok-ki_389134

Okunma Sayısı: 4269
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı