"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adalet yoksa, kıyamet yakındır

M. Said ZEKİ
11 Haziran 2018, Pazartesi 08:03
Kutadgu Bilig’de Hükümdar buyurur: “Benim beğenmediğim şeylerden biri yalandır. Ondan sonra zulüm edenler (adaletsiz davrananlar) gelir.” (Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig)

Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Yalancılık çok çirkin bir huydur. İslâm yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Yalan rûhî bir hastalıktır, insanların kendilerini bundan korumaları gerekir. Çocuklar daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır.

“YALAN SÖZDEN KAÇININ”

Cenâb-ı Hak, “Yalan sözden kaçının” (Hac, 22/60) diye emrettiği halde basit dünya menfaatleri için yalan söyleyenler vardır. Özellikle yalan yere şahitlik yapmak çok kötü bir davranış ve büyük bir günah sayılmıştır. Gerçek bir Müslüman kendi aleyhinde de olsa, doğru söylemeli ve asla yalana yaklaşmamalıdır. Çünkü Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyleyen şâhidler olun. Velev ki, o şahitliğiniz nefisleriniz yahut ana babanızla yakın akrabanız aleyhine olsun. İster üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun.” (Nisa, 4/135)

HAYATIMIZIN BEKASI: DOĞRULUK VE ADÂLET

Sual: Her şeyden evvel bize lâzım olan nedir? Cevap: Doğruluk. Sual: Daha? 

Cevap: Yalan söylememek.  Sual: Sonra? Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd. Sual: Neden? Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır? (Münâzarât)

İSTİKAMET: ADÂLET

Adâlet; “tavır, davranış ve hükümlerde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, Hak sahibine hakkını vermek, haksızları terbiye etmek, insaf, eşit olmak, eşit kılmak” gibi anlamları taşıyan Arapça bir masdar-isimdir. Farsça “dâd” kelimesi de, Osmanlıda genel olarak “adâlet” anlamında kullanılmıştır, ancak ikisi arasında fark vardır. Adâlet, bizzat adâletli davranıp zulmetmemektir. “Dâd” ise başkalarının zulm yapmasını engellemek ve bir zulüm yapılmışsa onu ortadan kaldırmaktır.

Adâlet terimi, Kur’ân-ı Kerîm’de ve Hadislerde genellikle “düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yolu izleme, takvâya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık” anlamlarında kullanılmıştır.

Adl kelimesi “orta yol, istikamet, eş, benzer, misil, bir şeyin karşılığı” anlamlarına gelir. Adl; “her şeyi lâyık olduğu yere yerleştirmek, hakkı yerine koymaktır ki, azgınlığın, bir başka ifade ile haksızlık ve zulmün zıddıdır”. Allah’ın güzel isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) birisidir.

“ŞÜPHESİZ ALLAH ADALETİ EMREDER”

Her Cuma hutbesinde adalet hatırlatılır. “Şüphesiz ki, Allah, size adâleti, iyilik yapmayı (veya kendisini görüyormuş gibi ibadet yapmanızı-ihsan) ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan (fahşâ ve münker) nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.” (Nahl 90)

Adâlet; insaf, haklılık ve doğruluk anlamlarını kapsayan bir dengelemedir ki, terazinin dili gibi ifrat ve tefrit (aşırı uçlar) arasında, bir birleştirme noktası ve bir eşitlemedir. Bu özelliği sebebiyle adâlete, mîzân (terazi, ölçü, tartı) adı da verilir.

ADALET: EŞİTLİK VE DENGE

Adâlet esas olarak verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi belirtir. Bu denge bazan eşitlikle gerçekleşir; ancak adâlet yalnız eşitlik değil, denge (i‘tidal) dir.

“Çocuklara verdiklerinizde adil davranın...” hadisinde kasdedilen adâlet, eşit tutmak anlamını ifade eder. İnsanların kardeş olmaları, şahsî servetlerde fakirlerin haklarının bulunması ve toplumdaki sosyal adâlet anlayışında ise; ölçü eşitlik değil, dengedir. “Eşitlik ilkesi” adâletin tamamı olmamakla birlikte; ayrılmaz bir parçasıdır.

“KIZIM BİLE OLSA CEZA VERİRİM!”

Hz. Peygamber (asm) meşhur hadisinde, kişilerin makam ve mevkilerine bakılmaksızın yargı önündeki eşitliklerine dikkat çekmiştir:

“Sizden öncekileri helâk eden sebeb, aralarında soylu bir kişi hırsızlık yaptığı zaman ona ilişmemeleri, zayıf bir kimse hırsızlık yaptığında ise ona haddi (şer’î ceza) uygulamalarıdır. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapacak olsa onun dahi elini keserim”.

Hz. Ebubekir ise: “Sizin aranızda zayıf olan kişi, ona âit hakkı alınıncaya kadar benim yanımda güçlüdür. Sizin aranızda güçlü olan kişi ise, Allah’ın izniyle kendisindeki başkasına âit olan hakkı sahibine teslim edinceye kadar benim yanımda zayıftır”.

ADÂLET: HİKMET, İFFET VE ŞECAAT

İslâm felsefesinde dört ana faziletten birisi olarak kabul edilen adâlet, diğer üç fazilet olan hikmet, şecaat ve iffetin dengeli bir şekilde insanda bulunmasıyla elde edilir. Bediüzzaman’da sırat-ı müstakimin hikmet, iffet ve şecaat (cesaret) olarak tefsir eder.  (İ. İcaz)

Adâlet, bütün kâinatın ölçü ve düzenidir. Herkese hakkı olan şeyi vermektir. Şüphesiz her hakkın başı Allah’ın hakkı olan “ilâhlık” haklarıdır. Kur’ân’da, Allah’a ortak koşmak, O’nun yanında başka ilâhlar veya ortak güçler kabul etmek anlamına gelen “şirk” tabiri “pek büyük bir zulüm” olarak nitelendirilmiştir.

ADALET YOKSA KIYAMET YAKINDIR

Hadislerde zulüm yasaklanır ve adalet tavsiye olunur: “Bu ümmet söylediğinde doğru kaldıkça, hükmettiğinde adâlet yaptıkça, merhamet etmesi istendiği zamanda merhamet ettikçe, hayır üzere kalmaya devam edecektir.”

“Yüce Allah’ın insanlar arasında en sevdiği kişi, adâletli devlet başkanıdır. En çok buğz ve gazab ettiği kimse ise, zâlim devlet başkanıdır.”

İnsanlığın dirlik ve düzeninin, medeniyetin devam ve gelişmesinin ancak adâletle mümkün olduğunu belirtmek için başka bir hadiste “Gökler (semâvât) adâletle kâimdir, ayaktadır” diyerek, kâinâtı ayakta tutan en güçlü dinamik olan adâlete vecîz biçimde işâret etmiştir.

Kendi kıyametimizin çabuk kopmasını istemiyorsak; hayatımızın ve dünyamızın bekası için yalandan hızla uzaklaşalım ve Allah’ın adalet emrine kulak verelim.

Okunma Sayısı: 8680
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı