"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geleceğe sevgiyle birlikte bakmak

M. Said ZEKİ
18 Haziran 2018, Pazartesi
Sevgi kâinatın mayasıdır. Yüce Yaratıcı kendi tekliğini, vahdetini, birliğini göstermek için bütün yaratıkları çift çift yaratmıştır.

Hz. Âdem ve Havva ile kurulan ilk aile yuvası sonradan gelen toplumların temelini teşkil etmiştir. Bu yuva sevgi ve karşılıklı saygı ile kurulur, sadakat ve samimiyetle kemalini bulur, sabır ve karşılıklı sorumluluk ile devam eder.

Gerek iç huzurumuzun, gerekse aile huzurumuzun sağlanması, sevgi denilen iksirin, hayatımızın her anına sindirilmesiyle mümkündür. Yahya bin Muaz’ın ifadesiyle, “Gerçek sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyendir.” Küçücük bir çıkar için sevgi hemen yara alıyorsa o sevgi henüz olgunlaşmamış demektir. Bencillik yapıp sadece kendimize değil; eşimize ve evliliğimize de zaman ayıralım.

Karşılıklı sevgi ve saygının olmadığı, fedakârlığın yaşanmadığı, nefsin dizginlenmediği ortamlarda huzur beklemek boşa zaman kaybıdır. Evli de olsa, iki insan her yönüyle farklı yaradılışta olduklarından, davranış ve düşünceleri de, haliyle farklı olacaktır. Eşler birbirlerini sevdiklerini yahut nefret ettiklerini iyi bilir ve gereğini yaparsa, bu farklılıklar saygı potasında eritilerek çok rahat özenilir bir zenginliğe dönüştürülebilir.

Eşler birbirinin sadece gözlerine değil, gönül gözlerini birleştirip sevgiyle hep ileriye, ‘ötelere’, geleceğe de birlikte bakmalıdır. Çünkü hayat arkadaşlığı ‘öteler’de de devam edecektir.

“SÜKÛNET BULUP, HUZURA ERESİNİZ DİYE...”

“Kendilerinde sükûnet bulup, huzura eresiniz diye, kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranızda sevgi, aşk ve merhamet lütfetmesi de, O’nun varlığının, kudretinin ve yeniden diriltmesinin delillerindendir. Bunlarda tefekkür-düşünme melekesine sahip, faydalı sonuçlar elde edebilen toplumlar için, Allah’ın kudretini, kurduğu düzeni gösteren deliller, birçok dinî ve sosyal konunun çözümüne işaretler vardır.” (Rum Sûresi- 21)

Evlilik; dostluk, arkadaşlık karşılık güven ve verilen sözdeki sadakat ile doğru orantılıdır. Bir birine sadık olmayanlar, mutluluk yerine birbirlerine felâket ve sıkıntı getirmekten başka bir şey yapamazlar. Bu afetlerden kaçınmak için eşler; davranışlarında içten ve samimî, sözlerine hakim ve eşlerine mutlak sadakat içinde olmalıdır.

EVLİLİK HAYATINDA SEVGİ, SAYGI, SADAKAT!

Evlik hayatında mutlu olmanın anahtarı, bu mukaddes müesseseye karşı azamî sorumluluk duymaktır. Eşlerin; evlenmeden önce, şahıs olarak yaşadığı dönemlere ait alışkanlılarını, evli olmanın görevleriyle, mesuliyetleriyle değiştirmesi, bütünleştirmesi gerekir. ‘Eşinize ve çocuklarınıza karşı derin bir sorumluluk duyuyorsanız, o zaman onları mutlu etmek için çalışırsınız. Bu da sizin yaşama sevincinizi ve enerjinizi arttırır.’

Efendimiz (asm); “Mü’min çevresini sever ve çevresi tarafından sevilir, çevresini sevmeyen ve çevresi tarafından sevilmeyen mü’minde hayır yoktur” diye buyuruyor.

Mark Twain; “Hiç kimse uzun süre evli kalmadıkça, gerçek aşkın ne olduğunu anlayamaz” der. Demek ki; bu kutsal yuvanın uzun seneler dayanabilmesi ve huzurla sürebilmesi için evlilerin sabırlı olması gerekiyor.

CENNETİ DÜNYADA İSTEMEK!

Dünyada sürekli refah içinde yaşamak, her istediğimizin anında gerçekleşmesini beklemek, Cennet hayatını burada yaşamaya çalışmak, dünya gerçeğini bilmemek demektir.

İnsan bir yolcudur ve dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Bu şuurla hareket ederek; karşılaşılan sıkıntıyı, münakaşa ederek iki katına çıkarmak yerine, alttan alarak, soğukkanlı bir şekilde münâzara ve müzakere ile, yani fikir fikire, ele ele, omuz omuza verip yarıya indirmemiz veya tamamen ortadan kaldırmamız gerekiyor.

“SİZİN EN HAYIRLINIZ...”

Şimdi en hayırlı aile reisi olan Resulullah’ın (asm) şu tavsiyeleri doğrultusunda aile hayatımızı; yeniden gözden geçirip nurlu ve huzurlu bir yol haritası çizelim.

“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (Tirmizî, Menâkıb, 63) “Dikkat edin! Sizin, hanımlarınızın üzerinde hakkınız vardır. Hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin hanımlarınız üzerindeki hakkınız, namuslarını muhafaza etmeleri ve hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat edin! Hanımlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı ise onların giyim ve gıda ihtiyaçlarını güzelce karşılamanızdır.” (Tirmizî, Radâ’, 11)

“ÇOCUKLARINIZIN ARASINDA ADALETLİ OLUN!”

“Kişinin imtihanı, ailesi, malı, çocuğu ve komşusu iledir. Namaz, oruç, sadaka ve iyiliği emredip kötülükten sakındırma; işte bu imtihan için kefaret olur.” (Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 4)

“Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

“Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizî, Birr ve sıla, 33) “Anne baba Cennet kapılarının en ortancasıdır. Bu kapıdan girme fırsatını ister kaçırırsın, ister yakalarsın.” (Tirmizî, Birr ve sıla, 3) “Sakın babalarınızdan yüz çevirip uzaklaşmayın! Kim babasından yüz çevirirse bu davranış nankörlüktür.” (Buhârî, Ferâiz, 29)

“Sıla-i rahim yapan, akrabasından gördüğü iyiliğe karşılık veren değil, akrabası kendisiyle ilişkiyi kestiğinde bile ona iyilik yapandır.” (Buhârî, Edeb, 15)

“Mü’min bir kimse, eşine karşı nefret beslemesin. Çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da hoşlandığı başka huyları mutlaka vardır.” (Müslim, Radâ’, 61)

“Kişinin harcadığı en hayırlı para, ailesi için harcadığı, Allah yolunda cihad için harcadığı ve yine Allah yolunda arkadaşları için harcadığı paradır.” (Müslim, Zekât, 38)

“Allah’tan korkun ve çocuklarınızın arasında adaletli olun!” (Müslim, Hibe, 13)

“KİM ANNEYİ YAVRUSUNDAN AYIRIRSA...”

“Ailesini müdafaa ederken öldürülen şehittir.” (Tirmizî, Diyât, 21) “Kim anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet günü onu sevdiklerinden ayırır.” (Tirmizî, Büyû’, 52) “Yavrum! Ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver. Bu, sana ve ev halkına bereket olur.” (Tirmizî, İsti’zân, 10) Allah Resûlü (asm) akşam ve sabah şöyle duâ ederdi: “Allah’ım! Senden dünya ve âhirette afiyet dilerim. Allah’ım! Senden dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve afiyet dilerim. Allah’ım! Ayıbımı gizle.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 100-101)

Namazlarının sonunda ise şöyle duâ ederdi. “Allah’ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve âhirette her an sana ihlâsla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!” (Ebû Dâvûd, Vitr, 25)

Allah’ım bizde Efendimizin (asm) istediklerini istiyor, istemediklerinden Sana sığınıyoruz. O’nun hürmetine bizim duâlarımızı da kabul eyle ve bizi şefaâtine nail eyle. Amin!

Okunma Sayısı: 3223
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı