"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İfade özgürlüğü demokratik toplumun temelidir

M. Said ZEKİ
30 Ekim 2017, Pazartesi
Geçen bir yazımızda (Yeni Asya, 25 Eylül 2017) tarih ve sayısını verdiğimiz Yargıtay İlâmını okumaya devam ediyoruz.

“İfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden birisi olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca şartlarından birini teşkil etmektedir. 

FİKİRLER KAYGI VERİCİ, SARSICI VE ŞOK EDİCİ OLSA BİLE… 

AİHS’nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak şartıyla, ifade özgürlüğü,

Yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşünce bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın demokratik bir toplum olamaz. İfade özgürlüğü güvenceleri anayasal demokrasilerin kilit taşıdır. Bu özgürlük demokratik bir toplumda “kamusal” tartışmaya serbestçe katılımın temelini oluşturur.

DEMOKRASİNİN BAŞARISI İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE BAĞLIDIR

AİHM, ifade özgürlüğünün demokrasi bakımından ifade ettiği özel önemi birçok kararında vurgulamıştır. Mahkeme’ye göre, “ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun aslî temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü şahısların kendilerini geliştirmelerinin olduğu kadar demokrasinin gelişmesinin de temel şartlarından biri olduğu için “demokratik bir toplumun aslî temellerindendir. Demokrasinin başarısı ifade özgürlüğünün güvence altında olmasına bağlıdır.”

Yargıtay ilâmında daha sonra teyiden AİHM’in çok sayıda bulunan kararlarından ikisine atıf yapılıyor.

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 02.12.1998 tarihli Gemici-Türkiye kararındaki “İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun aslî temellerinden olup toplumun ilerlemesinin ve her şahsın gelişmesinin başlıca şartlarından birini oluşturur. AİHS’nin 10. maddesinin 2. fıkrasına tabi olmak kaydıyla, bu özgürlük, yalnızca olumlu karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olarak algılanan ‘bilgi’ ve ‘fikirler’ için değil; şok edici, zedeleyici yahut kaygı verici bilgi ve fikirler içinde geçerlidir. ‘Demokratik toplumun’ vazgeçilmezleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri bunlardır.” 

MÜDAHALE KANUNLA VE MEŞRÛ AMAÇLA ORANTILI OLMALIDIR.

21.02.2006 tarihli Odabaşı-Gemici kararındaki “Demokratik bir toplum için zorunluluk kıstası (olarak) AİHM’si; 

- Müdahalenin sosyal bir zorunluluğu karşılayıp karşılamadığını, 

- İzlenen meşrû amaç ile orantılı olup olmadığını ve 

- Bu amacın meşrû sayılması için ulusal makamlar tarafından sunulan gerekçelerin yerinde ve yeterli olup olmadığını incelemeye götürmektedir. 

Sosyal bir ihtiyacın varlığını ve alınan tedbirleri değerlendirmek bakımından ulusal yetkililerin takdir yetkisi bulunmaktadır. 

SINIRLAMALARIN DAR YORUMLANMASI VE TAKDİR YETKİSİ

Bu yetki sınırsız olmayıp, kısıtlamanın 10. madde ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda nihaî karar yetkisine sahip olan AİHM denetimine tabidir... 

İç hukuk mercilerinin vermiş oldukları kararlardaki gerekçelerin başvuranların ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin yerinde ve yeterli olduğunu teyit edemeyeceği hükmüne varmaktadır” şeklinde ortaya koyduğu görüşleri ile şiddet kullanımını özendirmeyen, silâhlı direnişe çağrı yapmayan ve isyana teşvik etmeyen ifadeleri düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirdiği, 

Sözleşmenin 10. maddesinin 2. fıkrasındaki istisnaların dar yorumlanması gerektiği, somut olayımızda ise şüphelinin sübjektif görüşlerini yansıtan eserin, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere Türk iç hukukunun ayrılmaz bir parçası haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesine göre düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi sonucu:

“KARARIN BOZULMASINA“

Unsurları oluşmayan suçtan dolayı verilen koğuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 18.01.2010 gün ve 2009/316-2227 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.02.2010 gün ve 19383 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dâvâ evrakı tevdii kılınmakla;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.11.2009 tarih ve 2009/2050 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,.. karar verildi” diye bitiyor Yargıtay ilamı.

Bizde emekli bir Yargıtay üyesinin ‘adalet ne kadar engellenirse engellensin, kör topal da olsa bir gün mutlaka hedefine ulaşır’ sözüyle yazıya noktayı koyalım.

Okunma Sayısı: 3501
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı