"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sokrat’ın savunması ve değişmeyen adalet arayışı

M. Said ZEKİ
26 Şubat 2018, Pazartesi
Hakkı ve adaleti savunmak fıtratı ve vicdanı bozulmamış her insanın görevidir.

Genelden özele doğru sıralanırsa her vatandaşın, her âlimin, her düşünürün, her hukukçunun ve nihayet her avukatın görevidir. Yaşadığı topluma karşı vicdan borcudur. 

Bir kötülük, bir haksızlık, bir zulüm görüldüğünde yapılacak Nebevî ölçü bellidir: ’Gücün yetiyorsa elinle, yetmiyorsa dilinle engel ol! Hiç olmazsa kalben taraftar olma.’ Kâmil bir mü’minin üç temel vasfı; zulmetmemek, kendisine zulmedilmesine engel olmak, nihayet zulmün karşısında ve kimliğine bakmaksızın mazlûmun yanında olmak, onu savunmaktır.

YÜZYILLAR ÖTESİNDEN GELEN SES

“Gençlerin ahlâkını bozduğu, devletin tanrılarını yok sayarak, yeni tanrılar edinip, sitenin tanrılarından farklı tanrıları yücelttiği ve dinsiz” olduğu gerekçesiyle yargılanan Sokrat’ın Beşyüzler Meclisi önünde yapmış olduğu savunma, insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en iyi savunması olarak kabul edilmektedir.

Ne var ki; bu efsanevi savunma bile, Sokrat’ın 70 yaşında ölüme mahkûm edilmesine engel olamamıştır. Sokrat’ın savunması, 3 bölümden oluşmaktadır. İlk bö- lüm suçlamalar üzerine yapmış olduğu savunmayı, ikinci bölüm, verilen ceza üzerine yaptığı konuşmayı, üçüncü bölümde ise Beşyüzler Meclisi üyelerine yönelik konuşmasını ihtiva etmektedir.

Dinsizlik, gençlerin ahlâkını bozmak suçlaması dahil bütün suçlamaları reddetmiş, iddiaları tek tek cevaplamıştır. Bediüzzaman Eflatun ve Sokrat’ın iman yönünden kurtuluşa erenlerden olduğunu söyler. (Sözler, Lemeat)

Şimdi 2400 yıl önceki savunmadan kısa bir bölüm dinleyelim:

“ALÇALMAKTANSA ÖLÜMÜ TERCİH EDERİM!”

“Şimdi hepinize değil, yalnız bana ölüm hükmünü verenlere sesleniyorum. 

Onlara söyleyecek bir şeyim daha var: Belki beraatımı kolaylaştıracak şeyler söylemediğimden, suçluluk kararından kurtulmak için gereken şeyleri söylemeyi ve yapmayı kabul etmediğimden dolayı mahkûmiyetime karar verildiğini sanacaksınız. Hayır; mahkûm olmama sebep olan kusur, sözlerimde değil, sizin istediğiniz gibi, ağlayarak, sızlayarak, haykırarak, bence bana yakışmayan, fakat başkalarından daima işitmeye alıştığınız birçok şeyleri söyleyerek ve yaparak, size söylemek istediğimi yüzsüzlüğümü, küstahlığımı göster- meyişimdendir. 

Fakat ben, tehlikeye düştüğüm zaman, ne böyle aşağılıklara, alçaklıklara saparım, ne de kendimi müdafaa etmediğime pişman olurum. Asla! Böyle bir şey yapmaktansa, sizin alıştığınız gibi kendimi müdafaa etmektense, alıştığım gibi söz söyleyerek ölmeyi üstün görürüm.

“ASIL MESELE ÖLÜMDEN DEĞİL, HAKSIZLIKTAN SAKINMAKTIR!

Çünkü savaş meydanında olduğu kadar adalet karşısında da; ben de, başka hiç kimse de kendini ölümden kurtaracak vasıtaları kullanmaya kalkışmamalıdır. Evet, çok defa, bir kimse savaşta silâhlarını bırakmakla, düşmanlarının önünde diz çökmekle ölümden kurtulabilir. Her şeyi söylemeyi, her şeyi yapmayı kabul eden bir kimse için; her türlü tehlike karşısında ölümden kurtulmanın daha birçok çareleri vardır. Yalnız şuna iyice inanınız Yargıçlarım; asıl mesele ölümden sakınmak değil, haksızlıktan sakınmaktır; çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar.  

Ben yaşlı ve ağır olduğumdan yavaş koşan bana yetişmiştir; hâlbuki beni suçlayanlar kuvvetli ve çabuk olduklarından, çabuk ko- şan kötülük onlara yetişmiştir. Şimdi ben, tarafınızdan ölüm cezasına, onlar da hakikat tarafından kötülüğün ve haksızlığın cezasına mahkûm edilerek ayrılıyoruz. Ben cezama boyun eğerim, onlar da cezalarına boyun eğsinler. Herhalde böyle olması mukaddermiş; belki de yerindedir...

“SİZ DE CEZASIZ KALMAYACAKSINIZ!”

Şimdi, ey beni mahkûm edenler! Size bir kehanetimi söylemek isterim; çünkü ben şimdi hayatın öyle bir anında bulunuyorum ki, bunda insanlar ölmezden önce kehanet gücüne eri- şirler. O halde benim katillerim olan sizlere haber vereyim ki, ölümümden sonra çok geçmeden bana verdiğiniz cezadan daha ağır bir ceza sizi beklemektedir. Beni öldürmekle hayatınızın hesabını soranlardan kurtulacağınızı sanıyorsunuz. Fakat bana inanınız, sandığınızın tam tersi olacaktır. Evet, hiç şüphe etmeyiniz. 

Atinalılar, insanları öldürmekle, herkesi kötü hayatınızı kınamaktan alıkoyacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu muhtemel bir kaçış yolu, iyi bir kaçış yolu değildir.

“BANA ZULMEDENLERE KIZMIYORUM!”

Benim yaklaşan sonum, sadece bir tesadüf işi değildir. Tam tersine apaydın görüyorum ki; ölmek ve böylece bütün acılardan büsbütün kurtulmak, benim için daha değerlidir. İşte içimden gelen işaretin alıkoymamasının sebebi budur. Gene bunun için beni mahkûm edenlere, beni suçlayanlara asla kızmıyorum. Onlar bana iyilik etmeyi bile bile istememişlerse de, bana hiç kötülük de etmemişlerdir. Onları ancak, bana bilerek kötülük etmek istediklerinden dolayı kınayabilirim.

Artık ayrılmak zamanı geldi, yolumuza gidelim: Ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisi daha iyi? Bunu Tanrı’dan başka kimse bilemez.”

Bugün Sokrates’i 2400 yıl önce mahkûm eden mahkeme olumsuz bir biçimde anılıyor, yargılayanlar unutuldu ama; Sokrat hâlâ fikirleriyle yaşıyor. Tıpkı Bediüzzaman’ı yargılayanların unutulup, onun eserleriyle, fikirleriyle ve talebeleriyle yaşadığı gibi. 

Bediüzzaman’ın hakkında açılan dâvâlar sebebiyle, mahkemelerde yaptığı muhteşem savunmalar bir başka yazı konusu inşallah.

Okunma Sayısı: 8028
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah TUNÇ

    26.2.2018 13:01:44

    Sokrat niye bu kadar büyüktür? Bir fikir,bir hak uğruna hayatı hakir gördüğü için... Hakkı,doğruyu savunma uğruna gözünü, kırpmadan hayatını feda ettiği için...Sokrat, son derece kendinden emindir.Hak çizgisinde oluğunun gönül rahatlığı içindedir. İdam sehpasında bile insanlığa,hak ve hukuk dersini veren bir kahramandır.Beş yüz kişinin huzurunda yapmış olduğu muhteşem savunma bütün insanlara mükemmel bir örnektir.Fikir ve düşünceleri asırlar geçmesine rağmen hala değerini,canlılığını muhafaza etmektedir. Sokrat tarihe büyük bir fikir ve düşünce adamı olarak geçmiş,oldukça saygın bir yere sahiptir. Sokrat'ı haksız yere asanlar ise lanetlikle yad edilmektedirler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı