"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sokrat ve Bediüzzaman

M. Said ZEKİ
12 Şubat 2018, Pazartesi
Risale-i Nur’da kurtuluşa erenler arasında sayılan Sokrat (Sokrates) M.Ö. 469-399 yılları arasında Atina’da yaşamış olan ünlü Antik Yunanlı düşünür, filozoftur. Hayatını kendisinin ve halkının ahlâkça olgunlaşmasına ve bilgiye adamıştır.

Matematik, geometri, astronomi ve politika bilgisi ile felsefe konularında eğitimler vermiştir. Yunan felsefesinin kurucularındandır. Sokaklarda ve caddelerde eğitim yapmış, öğrencilerinden para almamıştır. Sokaklarda yalınayak dolaşarak gördüğü yanlışları ve ahlâka aykırı davranışları düzeltmek için halkı ikaz etmiş, yer yer azarlamıştır. Çok sayıda talebe yetiştirdi. Yazılı bir eseri yoktur. Onu talebesi Eflatun’un (Platon) anlattığı kadar bilebiliyoruz. Hakkında muhtelif rivayetler vardır. Etkisi günümüz düşünürlerinde hâlâ devam etmektedir.

BİZ KİMİZ? NECİYİZ? KENDİNİ BİL!

Kâinatı anlamadan önce “biz kimiz” sorusunun cevabını bulmak lâzım, derdi. İnsan önce kendini bilmeli, kendini okumalı, sonra kâinatı, evreni okumalıdır. İyi insan, iyi yurttaş olmak için ahlâk yönünden olgunlaşmalıdır. ‘Kendini bil!’ özdeyişi yüzyıllardır onun bir vecizesi olarak söylene gelmiştir. “Nefsini bilen; Rabbini bilir” hadisi ile Yunus Emre’nin “İlim, ilim bilmektir; ilim kendini bilmektir” da aynı ortak hakikate işaret etmektedir.

Anlattığı hakikatler, mütevazi oluşu, insanların seviyelerine göre konuşması, derslerinde ücret kabul etmeyişi gibi sebeplerden dolayı halkın, bilhassa gençlerin gönlünü fethetmiştir. Bu durum diğer meslektaşlarını ve devrin idarecilerini rahatsız etmiştir.

500 YARGICIN BAKTIĞI DÂVÂ

“Gençlerin ahlâkını bozduğu, devletin tanrılarını yok sayarak, yeni tanrılar edindiği, sitenin tanrılarından farklı tanrıları yücelttiği ve dinsiz olduğu” gerekçesiyle yargılandı.

Eski Atina devletinde dâvâlara klanlardan seçilmiş yargıçlar bakardı. Dâvânın önemine göre yargıç sayısı artardı.

Sokrates’in dâvâsına 500 civarında yargıç baktı. Suçlular genelde hitabet yetenekleri ile yargıçları etkileyip beraat ederdi. Bu yüzden ağzı iyi lâf yapanlar para karşılığı dâvâlılara savunma yazardı. Sokrates hitabet yerine, en iyi bildiği diyalektiği sorgulama yöntemini kullandı. Kendini savunmayı ve yargıçlardan af dilemeyi değil, fikirlerini, dâvâsını savundu. Ölüm cezasının değiştirilmesini dilemedi. İdamı, Atina’nın kutsal günü olduğu için ertelendi. Kendisi zindana atıldı.

Zindanda hiçbir koruma bırakılmamıştı. Öğrencileriyle birlikte sohbet etti. Kaçması teklifini geri çevirdi. Kaçsaydı suçlu ve hain kabul edilecekti. Kaçmadı ve bitki zehri içirilerek idam edildi. Öldükten hemen sonra Atinalılar yaptıkları hatanın farkına vardılar. Kendisini dâvâ edenlerden birisini yargılayıp idam ettiler, diğerini sürgüne gönderdiler. 

Üç aşamalı muhteşem bir savunması vardır. Bunu başka bir yazıya bırakıp Bediüzzaman’ın Sokrat hakkındaki düşüncesine göz atalım.

SOKRAT BU ASIRDA YAŞASAYDI…

Bediüzzaman Lemeat isimli eserinde Fatiha Sûresi’nin tefsirini yaparken; Fatiha’nın sonundaki üç yolu tahlil eder: Dalâlet yolunda gidenlerin yüzde birinin kurtuluşa erebileceğini belirtir ve ‘Eflatun ve Sokrat’ı örnek olarak gösterir. Onlar iman hakikatini inkâr etmeyip farklı tevil ve tefsirde bulunuyorlar. Çünkü felsefe eskiden hikmet ile barışıktı. Sonradan ayrılıp materyalizme kaymıştır.

Konferans Risalesinde ise, “Said Nursî, Eski Said tâbir ettiği gençliğinde felsefede çok ileri gitmiştir. Garbın Sokrat’ı, Eflâtun’u, Aristo’su gibi hakikatlı feylesofları ve Şarkın İbn-i Sina, İbn-i Rüşd, Fârâbî gibi dâhi hükemâlarından felsefe ve hikmette Kur’ân-ı Hakîmin feyziyle çok ileri geçmiş ve Kur’ân’dan başka halâskâr ve hakikî rehber olmadığını dâvâ etmiş ve Risale-i Nur eserlerinde ispat etmiştir” (Sözler, s. 1023) denilmektedir. 

SOKRAT NİÇİN BÜYÜKTÜR?

Osman Yüksel Serdengeçti ‘Said Nur ve Talebeleri’ başlıklı yazısında Sokrat ve Bediüzzaman’ın ortak bir yönüne işaret eder: “Mahkemelerdeki müdâfaalarını okuduk. Bu müdâfaalar bir nefis müdâfaası değildir; büyük bir dâvânın müdâfaasıdır. Celâdet, cesâret, zekâ eseri, şâheseri..

“Niçin Sokrat bu kadar büyüktür? Bir fikir uğruna hayatı hakîr gördüğü için değil mi? Said Nur, en az bir Sokrat’tır; fakat İslâm düşmanları tarafından bir mürtecî, bir softa diye takdim olundu. Onlara göre büyük olabilmek için ecnebî olmak gerek. O, mahkemelerden mahkemelere sürüklendi. Mahkûmken bile hükmediyordu. O, hapishânelerden hapishânelere atıldı. Hapishâneler, zindanlar onun sâyesinde medrese-i Yûsufiye oldu. Said Nur, zindanları nur, gönülleri nur eyledi.” (Tarihçe-i Hayatı, s. 545)

Hakikat kimsenin tekelinde değildir ve her hakikatın zaman ve mekâna göre değişik ifadeleri vardır. Hadislere göre ‘Hikmet mü’minin yitik malıdır. Çin’de de antik Yunan’da olsa almalıdır’.

Başka bir yazıda Sokrat’ın müdafaasına göz atalım inşallah.

Okunma Sayısı: 6368
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı