‘Gül yaprağı olmak’.. kolay değil. Fakat evde, işte, çevrede, hizmette geçim ehli olmanın, gül gibi geçinmenin yolu; gül yaprağı olmaktan geçiyor. Yük olmayıp yük almak, gül yaprağı güzelliğine kavuşmak…
‘Gül yaprağı’ sırrına erenler, rakamın sağındaki sıfır gibi bulundukları topluma güç katarlar, ama soldaki sıfır gibi davranıp kimseye yük olmazlar. Fakat ‘gül yaprağı olmak’ sanıldığı kadar kolay değildir. Emek ve gayret ister, anlayış ve zarafet ister, tevazu ve mahviyet ister.
***
Meseller, bazen bir kitaba sığmayan dersi, bir cümleye sığdırır. Diyanet Ansiklopedisi’ne göre “mesel, atalardan gelen ve onların yüzyıllar içindeki deneyim ve gözlemlerine dayalı düşüncelerini değişmez kalıp ve klişeleşmiş özlü sözlerle öğüt ve hüküm ihtiva edecek biçimde yansıtan, lâfzı ve anlamı beğenilerek nesilden nesile aktarılan, çoğunlukla aslî durumuna benzeyen halleri açıklamak ve örneklemek amacıyla kullanılan anonim mahiyetteki özdeyiştir.”
Bu gün dostlarla ‘gül yaprağı olmak’ meselini/hikâyesini paylaşmak istiyorum.
***
Bir zamanlar bilginler ve şairler, ‘suskunlar meclisi’ adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı kırk kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek, fakat çok az konuşmaktı. O zamanlar meşhur şair ve bilgin Molla Câmî, bu meclisin üyeleri arasında olmayı arzuluyordu. Günün birinde suskunlar meclisinin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu köşke geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kâğıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisine gönderdi. Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler. Molla Câmî oraya lâyık bir bilgindi, ama ölen üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu. Meclisin başkanı, bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra Molla Câmî’ye gönderdi. Zeki bilgin, durumu kavramıştı. Bir damla daha olsa bardak taşacaktı. Bunun üzerine o da; hemen oracıktaki bir gülden küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi. Bardak taşmamıştı. Bunu içeri gönderdi. Meclistekiler bu kibar cevabın mânasını anlamışlardı. Zarif insanların yeri başkaydı. Üyeler, bu değerli bilgini de aralarına almaya karar verdiler. Başkan listeye Molla Câmî‘nin adını ekledi. Kırk sayısının sonuna bir sıfır koyarak, 400 yazdı. Bununla Molla Câmî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu. Listenin son şekli Molla Câmî‘ye gelince, meseleyi anladı. Ancak sayının büyük gösterilmesinden hoşlanmadı. Sağdaki bir sıfırı silerek, kırk sayısının soluna koydu. Yani 040 yazdı. Alçak gönüllü Molla Câmî, böylece kendisini solda sıfır sayıyor, bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek istiyordu. Hizmet zamanında en ileride, ücret zamanı en geride olacaktı.
***
‘Gül yaprağı olmak’.. kolay değil. Fakat evde, işte, çevrede, hizmette geçim ehli olmanın, gül gibi geçinmenin yolu; gül yaprağı olmaktan geçiyor. Yük olmayıp yük almak, gül yaprağı güzelliğine kavuşmak…
Kendi içimizle, ailemizle, çevremizle, dâvâ arkadaşlarımızla uyumlu olmanın, ebedî güzellikler yolunda yürümenin müjdecisi gül yaprağı olmak. Gül yaprağı sırrına erenler, sağdaki sıfır gibi bulundukları topluma, cemiyete, cemaata güç katarlar. Hem de bire on kuvvetinde; ama soldaki sıfır gibi davranıp kimseye yük olmazlar.
Hayat ve hizmet yolculuğunda gül yaprağı olabilmek ve gül yaprağı kalabilmek dileğiyle dostları selâmlıyorum.