*Mesaj sahibinin kimlik bilgileri bizde mahfuzdur.
Hayırlı Günler;
Öncelikle mazlûm, mağdur ve masumların yanında olduğunuz için Allah sizden razı olsun.
Gazetenize gelen yazıları okudukça ben de yaşadıklarımı ve duygularımı kaleme almak istedim. Zira bu vakitlerde en büyük destekçim kalem ve kâğıt...
2016 Şubat ayında ailemi ziyaret için memleket yolundayken aldım haberi, görevliler tarafından evde arama yapılıyordu. Evde olmadığımdan acilen teslim olmam gerektiği söyleniyordu. Memleket yolundan ayrılarak hakkımda ihbar olan ile doğru yolumuzu değiştirdik. Sadece ifade verip ayrılacağımı düşünürken sağlık kontrolünün ardından nezarete götürüleceğimi öğrendim. O an tek düşüncem henüz 2 yaşına gelmemiş olan oğlum oldu. Ondan ayrılacaktım... O bensiz uyuyamaz desem de biliyordum ki, bunun hiçbir anlamı yoktu. Üzerimiz arandı ve “başörtünüzü çıkartmalısınız” denildi. Çaresizce çıkarttım, ardından boneniz ve tokanız da denilince defaatle bone kalamaz mı dedim, fakat nafile... Sadece erkeklerin sesinin geldiği nezarette en son koğuşa kadar başım açık ve eğik şekilde girdim, girmek zorunda kaldım...
İçinde bulunduğum durumu idrak etmeye çelışırken namaz vakti geldi, abdestimi aldım, fakat namaz kılmak için de başörtüme kavuşamadım. Kış olduğundan üzerimdeki kazağımı başıma geçirdim. Tıpkı Asr-ı Saadet döneminde başörtü âyeti indiğinde kadınların üzerlerindeki fazlalıkları başlarına örttükleri gibi...
2. gün oğlumu nezarete getirdiler, emzirmem için, fakat öyle korkmuştu ki, parmaklıkları tutarak sallıyordu, kısa bir süre beraber kalabildik, görevliyi çağırmak zorunda kaldım, o gitti ve ben yüreğimin acısıyla onu besleyemediğim sütü poşete boşalttım. Eve, dayanılması zor bir süreçti o anlar benim için.
Çok şükür 5 günün ardından belki de günahsız bebeğimin hürmetine adlî kontrol ile serbest bırakıldım. 8 aydır imza veriyorum. Her imza attığımda “Bismillah” diyorum.
Rabbimin cümle suçsuzları tez vakitte yakınlarına kavuşturması duâsıyla, selâmetle kalın...