*Mesaj sahibinin kimlik bilgileri bizde mahfuzdur.
Yaklaşık 5 aydır gazetenizi ve yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Sözün bittiği yerdeyiz dedikleri nokta var ya, işte tam da orada olduğumuzu düşünüyorum. Zaman zaman köşenizde mağdur mektupları görünce en azından vicdanının sesini dinleyen sizin gibi gazeteciler sayesinde bu kapkara günlerde bir nefes alıyoruz.
Ve bu kadar mı kolay? Bir insanı vatan haini, terörist ilân etmek, kişiliğini, onurunu, hayatını, itibarını, yerle bir etmek bu kadar mı kolay? Nereden başlasam, nasıl yazsam inanın kafam o kadar karışık ki. Evliyim, iki çocuk sahibiyim. Fakir bir ailede yetiştim. Eşim de ben de kamudan ihraç edilene kadar öğretmendik. 10 yıl sürdü meslek hayatımız. Eşimle üniversitede tanıştık. Çok da mutlu bir evliliğimizin yanı sıra başarılı da bir meslek hayatımızın olduğunu düşünüyorum. Özellikle eşimin bir tek öğrenciye elini kaldırdığını, hakaret ettiğini görmedim. Trafikte kırmızı ışık ihlâli bile yapan insanlar değiliz. Aslan gibi iki tane de oğlumuz var. Bu süreçte en çok da onlara dokunuyor. Hayat dolu, özgüveni tam, insanî değerleri vermeye çalıştığımız yavrularımız. Dedim ya nereden başlasam nasıl yazsam, diye. 15 Temmuz hain darbe girişimini eşimle beraber tatil için gittiğimiz memleketimizde biz de basın aracılığı ile öğrendik. Aradan bir hafta geçip geçmediğini bilmiyoruz eşimle beraber açığa alındık. Bunun geçici bir tedbir olduğunu, her halde yapılacak idarî bir soruşturmadan sonra görevimize iade edileceğimizi düşünüyorduk. Ama hayal kırıklıkları kara günler ve içimizden kopup giden duygular. Anayasaca güvence altına alınmış bir sendika üyeliğimiz, faizsiz bankacılık olarak tercih ettiğim bir bankada param vardı. Ben 5 aydır hapisteyim. Çok şükür eşim çocuklarımın başında. Kamuda ihraç edildik. Evimiz kira, hiçbir gelirimiz yok, eşime iş veren yok. Okula giden (ilköğretim çağında 5 ve 9 yaşında) iki çocuk. Akrabalarımız şimdiye kadar maddiyatı idare etti. Ama ne zamana kadar bu böyle gider bilmiyorum.
Tüm bu yazdıklarımı hak edecek ne yaptığımızı bilmiyorum. Türkiye’nin en doğusunda bir ilçede mesleğe başladım. Yeni açılmış bir okul. 1500 mevcut, okula atanan nadir kadrolu öğretmenlerden olduğumdan okul yöneticiliği yaptım. Tabiri caizse sabah namazı okula girdim, yatsı namazı mesaiyi sonlandırdım. Okul ikili öğretim olduğu için çift vardiya çalıştım. Kimseden de bir beklenti içine girmedim. Eşim de yıllarca köy okullarında çalıştı. Köy çocuklarına neşe, sevinç, hayat enerjisi verirken bir anda hayattan koptuk. Bu kadar mı kolaymış ülkemde hain terörist ilân edilmek. Çocuklarıma durumu anlatamıyorum. Nasıl diyebilirim. Nasıl izah edebilirim. Sendika üyesi olduğumuz için hapse atıldığımı? Ben bunu çocuklarıma anlatamazken, yıllarca hukuk fakültesi okuyan insanlar vicdanlarına nasıl anlatabiliyor şaşırıyorum. Zaman zaman sizin gazetenizden veya maalesef çok dillendirilmese de daha birkaç gazeteden cılız sesler duyuyoruz. Yasal bir sendika üyeliği ve banka müşterisi olması gibi sebeplerden insanların kamudan atılmasının mağduriyetler doğurduğunu. Okuyunca gülüyorum. Galiba bu insanların aynı gerekçelerle hapiste olduğumdan haberleri yok diyorum. Üstelik geçmişte iki farklı sendikaya üye olmama rağmen ve sendika üyeliği anayasal bir hak olmasına rağmen. İşin hukukî boyutunu yazmayacağım, gazeteniz yazarı Ahmet Battal Bey zaten yazıyor. Benim zoruma giden, bu kadar mı kolay? Olay sadece benim hapse atılmam da değil. Çocuklarımın geleceği, yıllara bizi okutmak için didinip duran ailem. Babamın alınteri, ağabeyimin alınteri. Beni okutmak için evlilik yapamayan ağabeyim. 10 yıllık öğretmenlik yaptım. Babama bir kere bile harcaması için para veremedim. Ve 10 yıl sonra tekrar onun eline bakıyorum.
Bu nasıl bir akıl tutulması şaşıyorum. 37 yaşına kadar hiçbir adlî vak’aya karışmamış, hiçbir disiplin soruşturması geçirmemiş, öğrencileri, meslektaşları, komşuları ve yetiştiği çevreden her zaman takdir görmüş bir insan olarak silâhlı terör örgütüne üye olmak suçlaması nasıl bir şey. İnanın kaldırılabilecek, psikolojik olarak hasarsız atlatmak mümkün değil. Maalesef yine üzülerek söylüyorum mahkemelerin karar aşamasında nasıl bir karar vereceğini düşünmek bile istemiyorum. İnşallah verilen kararlar hukukî olur. Allah şaşırtmasın. Ahirete imanım olmasa ve dinim bu eylemi yasaklamamış olsa... Yaşamanın bir anlamı yok. Hayattan bu saatten sonra bir şey beklemiyorum. Vatanını, milletini, bayrağını seven bir öğretmendim. Ama çocuklarıma bıraktığım en büyük vasiyet maalesef fırsatını bulduğunuz anda yurtdışında hayatınızı devam ettirin. Bu ne kadar acı. Bu kadar mı kolay? İnsanları işinden, mesleğinden, haysiyetinden, onurundan, ailesinden etmek. Allah’ım tam da bunlar için demokrasi. Yarınlara umutla bakamıyorum. Yazımın çirkinliği için özür dilerim. Öğretmenlik istemiyorum, iş istemiyorum, tazminat istemiyorum. Çocuklarımın başında olsam yeter. Bu haldeyim. İnanın benim gibi binlerce insan var. İnanın koğuşumuza 7-8 tane gazete geliyor ve küçük bir köşede mağduriyetimizden bahsedilse o moral bize bir hafta yetiyor. Gerçekten çok özür dilerim yazım için. Size hem teşekkür mahiyetinde, hem de unutmamanız için bu mektubu yazıyorum.
Sevgi ve saygılarımla