Eşim (...) eski savcısı (...) feto soruşturmaları kapsamında 17/07/2016 tarihinden itibaren 270 gündür tutukludur. (...) 2 nolu T Tipi kapalı ceza infaz kurumunda yatmaktadır. Son 37 gündür tek başına odaya (hücreye) alınmış tecrid edilmiştir.
Günde bir saat havalandırma spor hakkını yalnız başına ve kimseyle teması olmadan kullanmasına izin verilmektedir. Üç çocuğumuz vardır, ikisi engelli yatalak tamamen bakıma muhtaçtır, eşim meslekten ihraç edilmiştir, ben ev hanımıyım, sosyal güvencem de bulunmamaktadır.
Başkaca bir gelirimiz, üzerime kayıtlı menkul gayrimenkul de yoktur, sadece engelli oğluma ait bir engelli arabası vardır. Neredeyse 18 yıllık evlilik hayatımız hastanelerde geçmiştir. 7 yıl çocuğumuz olmadı, 5. tüp bebek denemesinde 2005 yılı Kasım ayının 9. gününde doğan ikizlerimiz doğumda öldü, altıncı denememiz başarısız oldu, yedinci tüp bebek tedavisi sonucunda 29/09/2007 tarihinde büyük kızım (...) dünyaya geldi, maalesef “nonketototik hiperglisinemi” adı verilen doğuştan genetik metabolik bir hastalığı vardı. Şu an 9 yaşında sürekli bakıma muhtaç ve yatalaktır ve karnına bağlanan makina hortumu ile beslenmektedir.
23/03/2009’da tek sağlıklı çocuğumuz olan (...) dünyaya geldi, 2013 yılında 3. çocuğumuza hamile kaldım. Hamileliğin 20. haftasından itibaren Eylül 2013 ilâ 29/01/2014 tarihleri arasında hastanede sürekli yatmak zorunda kalarak oğlum (...’i) dünyaya getirdim. Ancak o da büyük ablası gibi hastaydı. Bir ay hastanede kaldık. Komada kaldı, bu süre zarfında diğer çocuklarıma eşim baktı. Çocuklarımızın bakım ve gözetiminde en büyük yardımcım halen tutuklu olan eşimdi. Şu an kızım (...)ı ağırlığı nedeniyle kaldıramıyorum ve kızımı yıkayamıyorum, ne yapmam gerektiğini biri bana söyleyebilir mi?
Özetle, hayatımızın bir ayağı hep hastanede, yılın en az 40 ilâ 60 günü refakatçi yatılı hastanede geçiriyoruz. En az bir o kadar da ayakta tedavi vs. oluyor. Eşim ancak rutin dosyalarını ve işlerini yapabilecek zamanı hastane işleri arasında fedakârlık yaparak bulmuştur. Hep çalışkan, gayretli ve takdir toplayan bir kişilik olmuştur. Hal böyle iken eşim, silâhlı terör örgütüne üye olmak, anayasayı ihlâl gibi suçlamalarla tutuklandı. İsnat edilen bu suçlamalarla eşimin hiçbir ilgisi yoktur. Dünyamız, evimiz, hastane ve çocuklardan ibarettir, adlî ve idarî dosyada izafe edilen hiçbir somut delil, vakıa ve fiil yoktur. Eşime uygulanan tutukluluk bize verilen bir cezadır, meslekten ihraç da haksızdır.
Eşim mesleğinde her daim çalışkan başarılı ve dürüst, özgür bir geçmişe sahiptir. Sicili ve meslekî kariyeri başarılarla doludur. Buna rağmen hiçbir ünvanlı göreve getirilmemiş, herhangi bir zümreye, grup ve siyasal organın emri otoritesi altına girmemiş, hukukun üstünlüğünü ve Anayasayı kendine rehber edinmiştir. Bunun faturasını da ihraç ve tutuklulukla ödemektedir.
Annem kalp hastası yürüyemiyor, 72 yaşında. Ona 79 yaşında olan babam bakıyor, ablam epilepsi (sara) hastası, eşimin annesi ve babası ve hayatta olan tek kardeşi vefat etmişlerdir. Bu durumda yalnızım ve kimsem yok. Eşimin ne darbeye teşebbüs eden kişilerle ne de herhangi bir oluşumla ilgisi yoktur. İki tane yatalak halde çocuğu olan bir kişinin, delilsiz biçimde tutuklanması onu değil çocuklarımız ve bizi cezalandırmaktır. Lütfen sesimizi duyun.
Türkiyede’ki hâkim ve savcılar kendilerine de feto üyesi derler korkusuyla hukuka uygun karar verememektedirler. Gözümüze baka baka maalesef elimizden birşey gelmiyor, diyorlar. Eşim hiçbir disiplin cezası almamasına rağmen bulunduğu cezaevinde hücreye atılmıştır. Hücrede 37. gününde, inanın ne yapacağımı şaşırmış durumdayım.
Bir yanda iki tane yatalak çocuk bir yanda hücreye atılan bir eş, son çare olarak sizlere yazıyorum, konuyla ilgilenmenizi ve yardımlarınızı bekliyorum, saygı ve hürmetlerimi sunarım.