"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Son Sözüm: Cenâb-ı Hak, hâkimlerimizi hakikî adalete muvaffak etsin

Mağdur Kürsüsü
28 Temmuz 2017, Cuma
*Mesaj sahibinin kimlik bilgileri bizde mahfuzdur.

Çok önemli bir şeyin sahibi olunca, tavır ve tutumlarınızda ona göre şekil alıyor. İnsan; inancını, istikametini ve hayat tarzını belirleme iradesi kendisine verilmiş bir canlıdır. Kendinde bulunan yetenekleri, değerleri, lâtifeleri, his ve duyguları keşfederek, dünyada gördüğü güzelliklerle bütünleşerek inançlı bir insan olma şerefine ulaşabilmesini bilmelidir. İnançtan, ibadetten mahrum, maneviyattan uzak, maddeden ibaret bir hayat, insanlara bu zamanda sorumluluklarını unutturmuştur.

Allah inancını kucağında bulmanın Müslümana verdiği dayanılmaz sorumluluklar vardır. İnsanlık, Peygamberimizin (asm) çağrısına Müslümanın aynasında muhatap oluyor. Ayna kirli ve kırık olursa, bu İlâhî çağrı sağlıklı ulaşmıyor. Bu, bütün Müslümanlar için büyük bir vebaldir.

George Washington Üniversitesi’nden iki bilim adamı, Schreherazade S. Rehman ve Hassain Askari, İslâm ülkeleri İslâmî hükümlere ve prensiplere ne kadar uygunlar diye bir araştırma yaparlar. 

”İslâmîlik Endeksi” diye belirledikleri kriterler: Şeffaflık, devlet yönetiminde hesap verilebilirlik, hukuka bağlılık, insan haklarına saygı, adalet kurumu ve eşitlik, siyasî hakların adilce kullanımı, ekonomik-siyasî-sosyal alanda İslâmın getirdiği prensiplere uygunluk. İslâm İşbirliği Teşkilâtına üye 57 devlet ile birlikte halkının çoğu Müslüman olmayan Batı ülkelerine de İslâmîlik Endeksi kriterlerini uygularlar. 

Ortaya çıkan sonuç çok ilginçtir:

1. Yeni Zelanda, 2. Lüksemburg, 3. İrlanda, 4. İzlanda, 5. Finlandiya, 6. Danimarka, 7. Kanada, 8. İngiltere, 38. Malezya, 73. Uganda, 103. Türkiye.

Dini ibadetlerle ilgili hiçbir kriterin sorgulanmadığı, tamamen sosyal bir hukuk devletinde olması gereken kriterler bakımından sıralamaya tabi tutulan devletler arasındaki Müslüman nüfusu çok olan ülkelerin sıralamadaki yeri hakkında Müslümanların sorumluluğu yok mudur?

Günümüzde Müslümanlar yüzünden toplumların, insanların İslâmdan uzaklaşması ve imana ulaşamaması, savaşlar ve zulümlerle çalkalanan, bir umut, bir ışık arayan dünyanın, barış dini İslâm’ı bir korku ve şiddet dini görmesi Müslümanlar üzerinde korkunç bir sorumluluk değil midir? Dünya büyük bir manevî buhran geçiriyor. Manevî temelleri sarsılan insanlık içerisinde; korkunç savaşlar, zulümler, ahlâksızlık, her şeyden önemlisi inançsızlık bir veba felâketi gibi büyük bir hızla yeryüzüne yayılıyor. Önümüzde büyük bir yangın var. Alevleri bütün dünyayı sarmış ve göklere yükseliyor. İçerisinde evlâtlarımız, geleceğimiz, insanlığımız yanıyor. Bir karınca misali o yangını söndürmeye, evlâtlarımı, geleceğimizi, imanımızı kurtarmaya çalışıyordum. ”Silâhlı terör örgütüne üye olma” gibi asla kabullenemeyeceğim bir suçlama ile zindana atıldım. Hakaretlere maruz kaldım.

Şayet örgüt üyeliğinden maksat imanî ve uhrevî bir cemaat ise buna cevaben derim ki; gurur duyarak ifade ediyorum. Bugün iki milyarı aşan İslâm cemaatinin en değersiz üyesiyim. Zira iki cihan hayatında ve saadetimin sebebi, sahip olduğuma inandığım faziletimin, bütün toplum ve topluluklarda ihtiyaç duyulan “Eşitlik”, ”Adalet”, ”Hakikî Hürriyet” gibi temel kavramları arızasız insanlığa sunacak yegâne kaynak olarak İslâm’ı görmekteyim. Evet, bu temel kavramların, güzel seciyelerin ve iyi hasletlerin kaynağı olan İslâm’ın toplum içindeki asayişi ve emniyeti bozmasından daha çok güveni ve emniyeti tesis edeceğine inanıyorum. Bu yüce duygulardan (iman, adalet, hukuk, eşitlik, hürriyet) uzaklaşılan toplumlarda, azıcık vicdan sahibi herkesin yüreğini kanatacak zulümler, sosyal tahribatlar ortaya çıkıyor, ahlâkî değerleri iflâsa doğru sürükleniyor. Ceset için hava, su ve gıdalar ne ise toplumlar içinde “Ahlâk” odur. Ahlâk ve ahlâkî faziletler insanlık ve toplumlar için olmazsa olmaz değerlerdir. İnsanlık, ahlâk ile diğer varlıklardan ayrılmış ve gelişmiştir. Eğer ahlâk olmazsa sosyal vazifelerimiz de olmaz. Vazifelerimiz olmazsa insanın hayvandan farkı kalmaz. Toplumlar “Hukuk”a, hukuk ise “ahlâk”a muhtaçtır. Hukuk, ahlâkın yazılı olan en asgarî seviyesidir dersek yanılmış olmayız.

Hayatım boyunca, bütün fertleri eğitimli, insanların mutluluğunu amaç edinmiş, herkesin hakkının korunduğu ve tam manasıyla eşitlik ve adaletin tesisi edildiği bir ülke hayal ettim. Her zaman ailemi ve çevremi her türlü serserilik ve anarşiden uzak tutmaya, bu mübarek millet ve vatan için maddî-manevî her türlü fedakârlığı yapmaya çalıştım.

Bütün gücümle iyi ahlâkı yaşamaya ve çevreme yaşatmaya çabaladım. Her zaman kin ve nefrete NEFRET, sevgi ve muhabbete MUHABBET duydum. Hayatımın hiçbir döneminde toplumun huzurunu ve emniyetini bozabilecek, serseriliğe ve anarşiliğe sebep olabilecek bir davranış içerisinde olmadım, olmam da söz konusu olamaz. Vatan ve millet sevgisi konusunda herkesle yarışmaya hazırım.

Bu yolda sahip olduğum bir haysiyetim vardı, onunla çevreme tesir edip, sahip olduğuma inandığım iyi ahlâkla örnek olup bir şekilde vatana hizmet etmeye çalışıyordum. Bu asılsız ve aşağılayıcı suçlama ile mahvettiler. Hakaretlere maruz kaldım. Onurumu kırdılar. Asla kabul etmeyeceğim bir suçlama ile 9 aydır tutukluyum. Acaba dışarıda özgürce dolaşan insanların hayatları incelense kaçının hayatı benimkinden daha temiz çıkar merak etmekteyim…

Kâinatta hiçbir şey sahipsiz değil ve hiçbir hadise sebepsiz ve başıboş değil: Hikmetler ve sırlar âlemindeyiz. Nice hadiseler var ki akıl açısından olumsuz nahoş ve kötü görünür. Ama işin hikmet ve kader noktasında her şey ya bizzat ya da neticeleri itibari ile güzeldir ve hoştur. Kadere teslim olup “işlerin en hayırlsı zor olandır.” sırrıyla başımıza gelen sıkıntıları manevî bir nimet bilip, İlâhî ihsan eseri sabrediyorum.

Lâkin aşağıda sıralayacağım soruları “Evrensel Hukuk İlkelerine”, ”İnsan Haklarına”, ”Temel hak ve özgürlüklere”, ”Adalet ve Hukuk’un Üstünlüğüne” inanan-saygı duyan, azıcık vicdan sahibi herkesin kendi vicdanında cevaplamasını istiyorum:

1- Tamamı devletin izin verdiği, tasvip ettiği, kontrol ettiği, teşvik ettiği, kanunî, hukukî kuruluşlar olan okullara çocuklarını gönderen, kuruluşlara üye olan, bankaya para yatıran şahsım; tamamen yasal olarak yaptığım bu faaliyetler sonucu, insanlık ve hukuk dışı olan “Makul Şüphe” gerekçesiyle “Suçlu” ilân ediliyorsam bu “Zulüm” ve “İnsanlık Suçu” olmaz mı? En basit ifadesi ile sırf benim dinî ve siyasî görüşüm yüzünden bana karşı duyulan sebebini asla anlayamadığım intikam hissinin varlığını ortaya koymaz mı?

2- Şayet tek Millet, tek Vatan, tek Bayrak gibi bir idealimiz varsa, bu ”herkesin kanun önünde eşit sayılmasından” başka ne ile sağlanabilir? Tamamı yasal olarak yaptığım  faaliyetler olan, gazete aboneliğim, iş adamı derneği üyeliğim, banka hesabım, yurt dışı gezilerim beni “Suçlu” yapıyorsa aynı faaliyetleri yapan milyonlarca insanda zaman içerisinde suçlu mu ilân edilecek? Şayet onlar masum ise bu benim masumiyetimi de ortaya çıkarmaz mı?

3- Yıllardan beri yaptıkları haberlerde, röportajlarda, yazdıkları köşe yazıları ile “üyesi olmakla suçlandığım” hareketi öven gazeteci, yazar ve ayanlara, faaliyet ve faaliyetlerine katılan, buralardaki sahnelerde, hatta T.B.M.M. kürsüsünde dahi övgü dolu konuşmalar yapan, okullarına ve diğer bütün müesseselerine en kıymetli varlıları çocuklarını teslim eden, gerek yurt içindeki gerek yurt dışındaki müesseselerini ziyaret edip bunlarla ilgili methiyeler düzen, yüzbinlerce siyasetçi, Akademisyen, San’atçı, Hâkim, Savcı, İş Adamı hatta Milletvekili, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı’na inanıp hareketin okullarına çocuklarımı göndermem, yayın organı gazatesine abone olmam, iş adamı derneğine üye olmamdan dolayı “Terörist” ilân edilen benim gibi “Saf” bir vatandaşın hak ettiği ceza nedir? Şayet ben terörist isem, yukarıda belirttiğim yüzbinlerce insanı hangi isimle isimlendireceğiz?

4- Kanunlarla, yasalarla verilen “Temek Hak ve Özgürlükler” kapsamında yaptığım faaliyet ve etkinliklerden dolayı “Suçlu” ilân ediliyorsam, bu bana kurulan tuzağın ortaya koymaz mı?

5- Herkes; başta dönemin Başbakanı  ve Cumhurbaşkanı 2004 yılında imzaladıkları iddia edilen MGK kararına rağmen zamanında hareketi övmüş faaliyet ve etkinliklerine katılıp alkışlamışken hatta “ne istediler de vermedik?” diyecek kadar destek olmuşken; şimdi düşman ilân edip susuyorsa bu Yüce Türk Milleti’ne söylenmiş büyük bir yalan olmaz mı?

6- Kendi gibi düşünmeyen herkesi türlü türlü sebeplerle hatta en doğal siyasî tercihlerinden dolayı bile sürekli hain ve terörist ilân eden siyasî iktidarın ülkedeki diğer tüm “yasal” kuruluşlardan istifade eden vatandaşları canı istediği zaman “Makul şüphe” gerekçesi ile “Suçlu” ilân etmeyeceğini kim nasıl garanti edebilir? Kimler nasıl engelleyebilir?

7- Toplumu sürekli ayrıştıran, kutup-laştıran, aileleri birbirine düşüren, düşman eden, sorgusuz, sualsiz, belgesiz, mahkemesiz, savunma hakkı bile tanımadan insanları işinden çıkaran, malına el koyan, hapislere tıkan, aylarca mahkemeye bile çıkarmayan, milyonlarca çoluk-çocuğu perişan eden siyasî iktidarın yaptıklarını onaylamıyorsam bu beni “Suçlu” mu yapar?

8- Mahkemeye çıkarılmadan, savunma hakkı tanımadan, suçu sabit olmadan, hiçbir belgeye dayanmayan, hileli ihbar ve iftiralarla yüzbinlerce insanı peşinen suçlu kabul edip, eşinden, çoluk-çocuğundan, işinden, malından, hürriyetinden mahrum edip cezalandırmak bu insanların adalete ve hukuka olan güvenlerini sarsıp nefret duymalarına sebep olmayacak mı?

9- Bugün devleti yönetenler hukuktan ve adaletten uzaklaşıp baskıcı bir tavır aldıysa, sütten kesilmemiş bebekleri annelerinden koparıyorsa, yeni doğum yapan anneleri ve hamile kadınları hapse atıyorsa bunun neticesinde bu zulümleri yapanlara, sebep olanlara, sebep olanlara sevgi duymamamdan dolayı cezalandırılmam mı gerekiyor?

10- Masum on binlerce insanı aylarca hapiste tutmak mı adildir, yoksa bir suçluyu hataen serbest bırakmak mı?

11- Kuvvet kanunda olmalı, kanun kuvvette olursa bu zulme sebep olmaz mı? Yapılan zulümlere dayanak gösterilen KHK’lar bir ay içerisinde Meclis’e sunulup onaylanması ve bu yerine getirilmezse hükümsüz sayılması gerekiyorken 22 KHK içinde sadece 5’inin Meclis’ten geçmiş olması, hukuk ve kural tanımazlığın ulaştığı boyutu ve zulmün büyüklüğünü ortaya koymaz mı?

12- “Birisinin hatasıyla, başkası suçlu olmaz, cezaya müstehak olmaz” hükmünün aksine kime neye hizmet ettikleri belirsiz bir kaç caninin hatasıyla yüzbinlerce insana tarafgirane kin ve nefret duymak şefkatin esasına, hukukun temel ilkelerine, insan haklarına zıt değil midir? “Bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilemez. Hak, Haktır. Küçüğüne büyüğüne bakılmaz…

13- Bir şeyin aslını gösteren semeresidir. Bu sebeple her ağaca meyvesine göre isim verilir.

Cezaevlerine tıkılan on binlerce insan araştırılsın. Sosyolojik-psikolojik-kriminal açıdan onlarca kritere göre incelensin.  Meselâ sosyolojik olarak:

- Boşanma Oranları, -Öğrenim Durumları, -Kitap Okuma Oranları, -Ahlâkî Kriterlere Uygunluk v.s.

Kriminal olarak:

- Sigara, alkol, uyuşturucu kullanım oranları, -Cinsel Suça Bulaşma Oranları, -Hırsızlık, Yolsuzluk, Dolandırıcılık Suçlarına Bulaşma Oranları, -Cinayet İşleme Oranları v.s.

Daha onlarca farklı kritere tabi tutalım. Müsbet manada Türkiye ortalamasının en az iki katının altında çıkarsa verilecek her türlü cezaya razı geleceğimden hiç kimsenin endişesi olmasın.

Acaba karıncaya bile bilerek ayak basmayacak bu insanlar, masum olarak can veren yüz binlerce insanın hukukunu ihmal edebilir mi? Bir kaç elmanın içinde kurt olabilir endişesi ile kocaman ağacı yok etmek adilane midir?

14- Dokuz ay boyunca hangi “İnsan Hakları Beyannamesi”, ”Evrensel Hukuk İlkesi”, ”Temel Hak ve Özgürlükler İlkesi”, ”Kanun ya da Mahkeme” kararına istinaden masumiyetimi ispata zorlanmaktayım?..

2016/4627 Soruşturma Nolu dosya kapsamında darbe öncesi 3 ay boyunca telefonum dinlenmiş ve hiçbir suç unsuruna rastlanmadığı savcılık tarafından şahsıma bildirilmiştir. Bu masumiyetimin en büyük delillerinden sayılmaz mı?

15- Gerçek Hürriyet, adalet ve kanundan başka hiç kimsenin kimseye baskı ve zorbalık yapamaması değil midir? Her birey kendi meşrû tercih ve hareketlerinde olabildiğince özgür olması gerekmez mi?

Hürriyetperest  ve hakikatperest olmayanlar, hangi makam ve mevkide olursa olsunlar, ne kadar âlim ve zeki olsalar da medeni olamıyorlar. Tarafgirlik, şahısperestlik, korku, nefret, önyargı, hatır, enaniyet, maaş-makam sevgisi, emir almak gibi hürriyeti iptal eden hissiyata sahip insanlar, asla ikna edilemezler. Çünkü medeni değillerdir. Birlikte yaşayabilmek, hoşgörü, demokrasi ve adaletle mümkündür.

Elbetteki devlete karşı bu hain darbe suçunu işlemiş olanları cezalandırmak kolluk kuvvetlerinin ve adaletin görevidir. Ancak tamamen siyasî mülâhazalarla, tamamı yasal davranışlarım gerekçe gösterilerek bir camiaya mensup olma ihtimalinden yola çıkarak imha derecesine haritadan silmek garazı tarihteki zulümleri hatırlatıyor. Hukuk devletinin şiarının bu olmadığına inanıyorum…

Ne darbelerin, ne devlete başkaldırının, ne zulmün, ne baskının, ne de hukuksuzluğun yanında olmamak adına, sadece insan olmanın gereği olarak vicdanları harekete geçirebilmek için kral çıplak demek, Hakkı-Hakikati söylemek suç, hatta ihanet oldu.

“Suçu ve suçluluğu övmek” diye isimlendirilir oldu!.. 

Son Sözüm: Cenâb-ı Hak, hâkimlerimizi hakikî adalete muvaffak etsin…

Okunma Sayısı: 10640
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Alim

    28.7.2017 14:30:07

    Tamamı devletin izin verdiği, tasvip ettiği, kontrol ettiği, teşvik ettiği, kanunî, hukukî kuruluşlar olan okullara çocuklarını gönderen, kuruluşlara üye olan, bankaya para yatıran şahsım; tamamen yasal olarak yaptığım bu faaliyetler sonucu, insanlık ve hukuk dışı olan “Makul Şüphe” gerekçesiyle “Suçlu” ilân ediliyorsam bu “Zulüm” ve “İnsanlık Suçu”

  • Nurgül

    28.7.2017 12:39:49

    Hakikatleri bu denli öz anlatan kişiden, Rabbim Razı olsun inş. mektubu yazanın yüreğine saglık ... Rabbim onu ve onun gibi nice masumları, tez vakitte sahili selamete ulaştırsın inş. Hak'kı ve hakikati gözeten , cesur ve becerikli hakimlerle karşılaştırsın inş. ...

  • Fatih

    28.7.2017 05:09:21

    Terörist iddiası ile içerde tutulan bir insanın mektubu ! kelimeler cümleler herşeyi anlatıyor, Allah bu gibi içerde bulunan erkek kadın hepsini tez vakit te özgürlüğüne kavuştursun inşallah

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı