Demokrat Misyon, Türkiye’de taşları yerinden oynatmış bir misyonun adıdır.
Yeni nesil pek hatırlamasa da, başında her an darbe tehdidi durmasına rağmen, kendini bu korkuya kaptırmadan, ülkede ne kadar eser varsa altında imzası olan bir büyük harekettir. Kendimizden de biliriz ki, bir insan kendini tehdit altında hissediyorsa, bir şeyler üretebilmesi hakikaten zordur. Çünkü; motivasyonu daha çok kendini korumaya ve imkânı varsa bu tehdidi ortadan kaldırmaya yönelir.
Türk siyasî hayatında 1950 yılından günümüze adalet ve ordu içinde yönetim ve terfî kademelerini elinde tutmuş şahin Kemalistlerin darbeleri, darbe niteliğindeki muhtıraları ve darbe tehditleri ile gelindi.
Ülkenin omurgasını, 1983-1987 tarihleri haricinde, 1950’den itibaren yaklaşık 50 yıllık süreç boyunca sürekli darbe kesintileri ve darbe tehdidine rağmen domine eden Demokrat hareket, ülkede nerede dikili taş varsa, neredeyse tamamının altına imzasını attı. Dünyada bırakın bugünkü gibi likidite bolluğunu, gelişmiş ülkelerde bile likidite sıkıntısı çekildiği o günlerde yapılan büyük yatırımların hiçbiri; bugün, devlet ve özel sektör tarafından dahi benzerlerinin yapılamaması, o günkü yatırımların hayatî önemini ortaya koyuyor.
Gerçekten de bugün; on iki yıllık kesintisiz iktidarına ve ekonominin iyi olduğu yönünde sürekli pompalanan propagandalara rağmen; ne Tüpraş, ne Erdemir, ne İsdemir, ne Kardemir, ne Petkim, ne Keban, ne Atatürk Barajı ve GAP gibi büyük dişe dokunur hiçbir eser ortada görülmüyor. Hatta bu büyük yatırımların bir çoğunun bugünkü siyasî iktidar tarafından satılıp iç kaynak oluşturulduğunu da gözden kaçırmamak lâzım. Bir yandan Demokrat iktidarlar tarafından bu hizmetler yapılırken, bugünkü gibi milletin evlâtlarının yarısından çoğunun asgarî ücretle çalışmaya mahkûm edildiği emek sömürüsünden bahsetmek mümkün değildi. Demirel hükümetleri döneminde hiçbir çiftçinin anasının ağladığı görülmemiştir. Hatta 3 ton fındıkla sıfır traktör alındığından, fındık köylerinde bu durumdan hâlâ bahsedilir. Ege, Çukurova ve Anadolu çiftçisinin de halinden hiç şikâyetçi olduğu duyulmamıştır. Kara sabandan gıcır traktöre, çıraklıktan cazip sanayi işçiliğine geçişin hikâyesinin yazıldığı yıllardır Demirel yılları. 2002 sonrası AKP iktidarlarının başarılı olduğu üç ana faaliyet gösteriliyor. Bunlardan birincisi yapılan çift yollar. Gerçekten ülkenin görünümünü değiştirdi ve bu yolları kullananlar cebinde paranın olup olmasına bakmaksızın ekonominin çok büyüdüğünü düşünüyor.
İkincisi sağlık reformu. Özel hastanelerin devreye sokulması, sağlık hizmetleri kalitesini önemli ölçüde arttırdı.
Üçüncüsü artık bir etkisi kalmayan; 2002-2007 ilk AKP iktidarı döneminde vatandaşın ödeyebileceği taksitlerle ev sahibi olmasına imkân sağlayan TOKİ. Fakat TOKİ şu anda kaput durumda. Demokrat iktidarların Tüpraş, Erdemir, Kardemir gibi eserleri hâlâ katma değer, hâlâ istihdam üretmeye devam ederken, AKP’nin genelde katma değer oluşturmayan faydası bir seferlik ve rantı yapana da, yaptırana da daha bol olan inşaat, AVM gibi hizmet sektörüne ağırlık verdiği görülüyor. Dünyadaki bol likiditeye rağmen; elle tutulabilecek büyük dış yatırımların da ülkeye çekildiği söylenemez. Geçmiş dönemlerde, dünyadaki likidite darlığına rağmen; Toyota, Ford gibi büyük dış yatırımların ülkeye getirildiğini görüyoruz. 2002 sonrası AKP iktidarları hizmetleri, önceki Demokrat iktidarların gerçekleştirdikleri hizmetlere kıyasla hem nitelik, hem nicelik bakımından bir ya da iki alt ligde olduğu tesbitini yapmak rahatlıkla mümkün.
Nasıl altın gümüşle tartılamazsa; DP-AP iktidarlarıyla, AKP iktidarları arasında ülkeye hizmet açısından bir mukayese yapmak doğru olmayacaktır. 2002 sonrası AKP iktidarlarının, kendinden önceki siyasî iktidarlarla kıyas kabul etmeyecek en büyük maharetleri ise tek kelimeyle açıklanabilir. O kelimenin adı; Cerbezedir.
Devam edeceğiz.