"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Güneş Batıdan mı doğuyor?

Mehmed KILIFOĞLU
22 Kasım 2014, Cumartesi
Bilindiği üzere; CHP geçen hafta, Risale-i Nurları devlet tekeline alan yasanın iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Bundan 65 sene evvel birileri, “-65 sene sonra dindar görünümlü bir parti iktidara gelecek, Risalelerin dağıtımını yasaklayıp devlet tekeline almaya çalışacak, CHP de bu yasağın kaldırılması için mücadele edecek deseydi, zannederim en hafif tepki –Git kardeşim buradan, başkasıyla dalga geç, benim zamanımı gereksiz yere alma” türünden bir tepki olurdu. 
Sanırım bugün için bir çok insan da basit ve düz bakış açısıyla; CHP’nin bu başvurusuyla ilgili olarak şu şekilde düşündüğünü düşünüyor: “Risale yasağının kaldırılmasını isteyenler, benim muhalifimin muhalifi. Muhalifimin muhalifi de benim dostumdur. (Gerçi Yeni Asya’nın duruşu muhalif olmaktan tamamıyla ayrı bir şeydir.) Öyleyse; ben de bu dostuma yardım edeyim, siyasî rakibimi zayıflatayım. CHP içinde bu şekilde düşünenler olabilir, ama ben CHP içinde önemli bir çoğunluğun böyle düşünmediğine inanıyorum.” 
Türkiye’de ve hatta dünyada İslâmı inceleyen bir çok aydın arasından Risale-i Nurlarla yüzeysel olarak da olsa tanışma imkânı bulabilenler, bu eserlerin taklidî iman yerine tahkikî iman verdiğini ve yönteminin idareyi ele geçirme yerine akılları ve kalpleri aydınlatmak olduğunu, amacının dünya iktidarlarını elde etme yerine imanı kurtarma olduğunu kolaylıkla görebiliyorlar. Risale-i Nur metodu, İslâmî duyarlılıkları kullanarak iktidarı ele geçirmek isteyenlere ve/veya İslâmı kendilerine hizmet ettirmek isteyenlere ise hiç yüz vermiyor. Çünkü İslâmın kendisine hizmet ettirilmesini sağlamak için toplumun tahkikî imana sahip olması yerine, taklidî, slogansal ve yüzeysel bir din anlayışına sahip olması gerekiyor. Böyle bir toplumu, “Bana oy vermeyen patates dinindendir”, “Bu seçimde seçim yapılmayacak, Müslüman sayımı yapılacak”, “Tayyip Erdoğan’a oy vermeyip, Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy verenlerin tamamı paralelcidir” düşüncesine inandırmanız zor olmayacaktır. Siyasal İslâmın burada diğer unsuriyetçi hareketlerle aynı kafa yapısına sahip olduğunu da görebiliyoruz. Nasıl HDP ve Kürt milliyetçi siyasî düşüncesi, hiçbir Kürd’ün HDP’den başka bir düşünceye yakın olmasını kabullenmek istemiyorsa; AKP ve siyasal İslâmcılar da dinî hassasiyetleri görece daha yoğun olan kesimlerin AKP dışında bir partiye yönelmesini, hatta böyle bir tercihte bulunabilme ihtimalini dahi kabullenmek istemiyorlar. Bu anlayışa göre; Müslümansan ve kendilerinden başka bir anlayışı destekliyorsan inancında bir arıza var demektir. Halbuki; İslâm Rabbimizden gelmiştir, tertemizdir ve hiçbir şeyin alt unsuru olamaz ve hiçbir şeye alet edilemez; siyasal İslâm anlayışı ise bir –izm’dir, yapılan hatalarla gittikçe de kirlenen bir insan ürünüdür. Ayrıca; bu siyasal hareketin sağlam bir temelinin olmadığını, ifrat-tefrit denizlerinde devasa med-cezirler yaşamasından anlıyoruz. Burada, bir yıl öncesinde bana da yazar olarak ilk yazımı yazdıran, cemaatler ve tarikatlar kast edilip Nemrut Dağı kadar yüksek bir kibirle dile getirilen, “Biz varsak varsınız, biz yoksak yoksunuz” anlayışından, “biz varsak yoksunuz, biz yoksak da yoksunuz” anlayışıyla, bütün cemaat ve tarikatların birdenbire “iç düşman” konseptine uçurulması gibi, “U dönüşü”, “zig-zag”, “eksen kayması” gibi ifadelerin oldukça yetersiz kalacağı bir yön ve istikamet kaybı yaşamak, siyasal İslâmcıların, -(Siyasal İslâmcı demek yerine belki buna siyasal dinciler-demek daha doğru olabilir)-İslâmiyeti ve Müslümanları kendisine hizmet ettirme düşüncesinin çarpık yansımalarından birine örnek teşkil ediyor. Hizmet ettiremediği noktada da İslâmiyeti ve Müslüman kesimi yozlaştırarak yine bir şekilde kendine hizmet ettirme amacını güdüyor. Bu noktada da çeşitli fetvalandırma yöntemleriyle İslâmın esasları ile oynandığını görüyoruz. Sırf kendilerine hizmet etmediklerine inandıkları için bazı kesimleri cezalandırmak için, millet üzerinde bir paratoner olduğunu önemsemeksizin Risale-i Nurların dağıtımını yasaklama ve parti-devlet prangasına alma günahını işleyebiliyorlar. 
Bu noktada CHP’nin Risale yasağı ve devlet tekelinin ortadan kaldırılması için Anayasa Mahkemesine başvurması, bir yandan hakkın gerçekleşmesi için hak tarafında yer almaları anlamına gelirken;  bir yandan da, AKP’nin İslâm ve inançlı kesimler ile dilediği gibi oynamaya çalıştığı bir sahada, tek başına top koşturmasına “artık yeter” denmeye başladığının bir sinyali olarak değerlendiriliyor.
Yine; CHP’nin bu başvurusu “Güneşin Batıdan Doğması”nın asıl işareti dışında, İslâm güneşinin Batı ülkelerinde de yükselmesi nev’inden tali anlamlarından birine daha işaret edip; Risale Güneşinin batıdan doğması ve bazıları için bu konuda tövbe kapısının kapandığı anlamına da geliyor…

Okunma Sayısı: 2836
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı