Cumartesi günkü Lahmacun Fırınları yazımızdan sonra, Urfalı bir kardeşimizin, Antep’i yazarsınız da Urfa’yı neden unutursunuz deyip; bizimle paylaştığı aşağıdaki fıkramsı hikâyeyi, virgülüne dokunmadan aynen iletiyor, Maraş’tan da varsa böyle bir hikâyeleri, beklediğimizi bildiriyorum.
“Antep lahmacun fırını hikâyesinin bir benzerini Urfa’lılar isot tarlası olarak anlatıyor. Bir Urfa’lı, Urfa’ lılar “Düşman filan mevkiye gelmiş, filan yeri geçmiş, şuraya gelmiş, şuraya kadar yaklaşmış diyor vs.“ Hareket kımıldama yok. Biri telâşla gelip Urfa’lılar, ‘düşman isot tarlalarına saldırmış; davranın Urfa’lılar namus elden gidiyor’ deyince, Urfalı’lar ‘nedir ulan bunların bu yaptıkları’ deyip, silâha sarılıyorlar.
Bu hikâyeciklerden aslında şunu anlıyoruz, her toplumun, her bir mahallin, her bir kişinin, hassas olduğu bir dayanma ve kırılma noktası, moda tabirle bir kırmızı çizgisi var…
Ülke yönetimi de böyledir. Emanete lâyık olduğu şekilde iyi gözle bakılmayıp; milletin sorunlarına gitgide daha fazla Fransız kalınmaya başlandığında, milletin kaynakları, milletin umum yararına sunulmayıp belirli bir zümreye peşkeş çekildiğinde, ülkeyi yönetenlerin halkın gözündeki pozisyonu, Antep’i ve Urfa’yı işgal eden Fransızlardan daha iyi bir konumda olmaz. Burada lahmacun fırınları ve isot tarlaları devreye girer.
AKP iktidarının en temel özelliği, milletin, başka iktidarların sürücü ehliyetine el koyduğu sebeplerde dahi bu partiye bugüne kadar bir ceza makbuzu bile kesmemiştir. Bu kredinin sebebini, Erdoğan’ın münhasıran şahsında, hitabetinde, yürüyüşünde, sıktığı parfümde ya da başka bir keramette aramak doğru değildir. Haddizatında ülkenin kuruluşundan, özellikle de ‘80 darbesinden bugüne, belirli bir kesim tarafından, din o kadar baskı altına alınmış, dindarlar o kadar aşağılanmıştır ki; iniş trendindeki % 40’larla da olsa, Siyasal İslâm’ın ağırlığının hâlâ devam etmesi; bu derin yaranın hâlâ tam olarak kapanmadığını gösteriyor. Ama sürekli geçmişi hatırlatarak ve kaşıyarak, insanları bir yere kadar korkutabilirsiniz, bugün için, bu hayat alanındaki maden de artık tükenmek üzere olmalı ki; siyasî iktidar, kendine yeni yeni düşman tanımlamaları yapıyor. “Fransız gitti, İngiliz geliyor, İngiliz giderse de Alman’ın gelebilme ihtimali var” tarzı korkutmalar daha ne kadar etkili olabilir, bunu bilemiyoruz, ama millet yavaş yavaş lahmacun fırınlarına ve isot tarlalarına saldırıldığına inanmaya başlamıştır.