"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Lahmacun fırınları

Mehmed KILIFOĞLU
23 Mayıs 2015, Cumartesi

1988-1991 yılları arasında güneyin Paris’i lâkaplı Gaziantep’te yaşarken, nüfus kâğıtlarında “Made in Antep” yazan, yani “Biz Ayntepliyik ağam” diyen arkadaşlarımızın, yarı şaka yarı ciddî anlattıkları, arkadaş grubumuzun yarısının bu anlatılanları gerçeğe yakın bulduğu için fıkramsı bir hikâye, arkadaş grubumuzun diğer yarısının ise anlatılanları gerçeğe uzak bulduğu ve fıkra olarak gördükleri tarihî bir varsayım vardı. Ben ise; gerçek çıkmama korkusundan mıdır bilmem, bu anlatılanların doğruluğunu hiç sorgulamadım. Ama anlatılanlara inanmış olmalıyım ki; üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen; hafızam, bu hikâyeyi silmemiş.

Çeyrek asır önce, Antep’li arkadaşlarımızın anlattıkları fıkramsı hikâye şuydu: Antep’in Fransızlar tarafından işgal edildiği zamanlar Fransızlar her türlü mezalimi yapıyorlar, halk sabrediyor. En son Fransızların lahmacun fırınlarına saldırdığı haberi geliyor. Bazı Antepliler “Bu kadar da olmaz, nedir bunların yaptıkları” deyip, direnişi başlatıyorlar ve/veya başlamış olan direnişe katılıyorlar. Şöyle ki; Antep direnişinde, toplam 35 bin nüfuslu şehrin 6317’si, yetişkin nüfusun 1/3’ü şehit düşüyor. Şehir, daha sonra Gazi ünvanını da hak ederek alıyor. Lahmacun fırını hikâyesi ise; bir fıkra da olabilir, ama gerçekse de gerçeğe çok ters değil. Çünkü, o zamanlar modern ekmek fırınları olmadığından, Anteplilerin ekmek ihtiyacının, lahmacun fırınlarından karşılanıyor olması ihtimal dahilinde; lahmacun fırınlarına saldırı, belki de Antep halkının açlıktan ölmesi anlamına gelebilir. Ya da, lahmacun fırınlarına saldırı, bardağı taşıran son damla idi.

Teşbihte hata olmaz; Yeni Asya’da yazdığım ilk yazı, Fransızların lahmacun fırınlarına saldırısına benzettiğim bir hikâye ile başlıyor. 2014 yılının başı, 12 yıl boyunca AKP iktidarının TOKİ, Sağlık Reformu, duble yollar gibi doğru yaptığı işler kadar; antidemokratikleşme, asgarî ücretin genel ücret haline getirilmesi gibi yanlış yaptığı işler de var. Yapılan doğru işleri takdir, yanlışlara ise, itiraz ediyoruz. En son Arınç’ın, cemaatler ve tarikatlar hakkında, “Biz varsak siz varsınız, biz yoksak siz de yoksunuz” sözü, üzerimde Fransızların lahmacun fırınlarına saldırması türünden bir etki yapıyor, “Bu kadar da olmaz, nedir bunların bu yaptıkları deyip; 15 yılı aşkın bir süredir okuyucusu olduğum Yeni Asya’da “Primum Non Nocere” isimli ilk yazımı yazmıştım.

Şu an üzerimde, o bir sene önceki lahmacun fırını etkisini hissetmesem de, bugün yazdığım yazı, Sayın Arınç’ın beyanatlarıyla ilgili yazdığım ikinci yazı olacak.

Konu, tabiî ki Arınç’ın Yeni Asya yayın politikası hakkında söylediği bildirilen düşünceleri. Şüphesiz Arınç’ın, basını ve Yeni Asya’yı eleştirme hakkı var. Basın kuruluşları, toplumu ilgilendiren konularda, olumlu ve/veya olumsuz eleştiriler de geliştirebilen kurumlardır ve bu eleştiri yapan kurumlar, eleştirilemez değildir. Bu bağlamda ilkesel olarak Arınç’ın eleştiri yapmasına olumlu baktığımı, ama eleştirilerinin muhtevasına katılmadığımı söylemeliyim.

Öncelikli olarak, Yeni Asya’nın duruşu dik başlı bir duruş değildir, ama dik bir duruştur. Bu dik duruş; 1971, 80, 97 darbelerinde, Siyasal İslâm temsilcilerinin ve diğer bazı siyasî parti ve kurumların, ‘aman bize de bir kulp takmasınlar’ diye köşe bucak saklandıkları, darbe ve darbeciler karşısında dut yemiş bülbül gibi bir cümle konuşmadıkları, hatta bir kısmının da “komşuda pişer, belki bize de düşer” mantığıyla alkış tuttukları zamanlarda da vardı, bugün de vardır ve olmaya devam edecektir. Bu dik duruşlar, Türk demokrasisine temel teşkil eden ve cesaret veren en sağlam yapı taşlarındandır. Bu duruş, herkes arkasına bakmadan kaçarken, “Allah’tan başka kimsemiz yok, ama Allah (cc) bize yeter, gelin biz yerimizdeyiz” diyebilip, bir santim geri esnemeyenlerindir. Bu dik duruş, AKP’ye münhasıran sergilenen bir duruş da değildir. Arınç hiç şüphe etmesin, bu dik duruş Hakkın hatırı âli olduğu için AKP’den sonra da devam edecektir.

Arınç’ın, Yeni Asya’nın izlediği yayın politikasından rahatsızlık duyduğunu bildirdiği ifadelerini biz de kıyas yaparak inceleyelim.

Acaba, muhalefet partileri de, yandaş basının yayın politikasından rahatsızlık duyuyor olabilirler mi? Ve acaba Sayın Arınç, yandaş basının yayın politikasından memnuniyet duyuyor mu? Her makalelerinde on küsur yıldır siyasî iktidar lehinde yüzlerce methiye düzüp yılmaz savunucuları oldukları halde; yalnızca bir iki yazısı hoşa gitmeyince aforoz edilip, iktidar uçaklarından artık kendisine bilet verilmeyen bazı yazarlar, rahatsızlık duyulduğu için mi aforoz edilmişlerdir? 

Madem Sayın Arınç söylemiş, ben de söyleyeyim: Şahsen ben de siyasal iktidarın yayın politikasından memnun değilim. Bir siyasî iktidar, her ne kadar çok etik gözükmese, kendisine sürekli övücü yayınlar yapacak tuhaf bir basın grubu türünün var olmasını arzulayabilir. Sayın Arınç, böyle bir basın türünün yayın politikasından da rahatsız mıdır? Muhalif gördükleri gazetecileri, gazetelerindeki işlerinden attırmayı kendilerinde hak gören bir yayın politikasından da rahatsız mıdır? Bu yayın politikasındaki “Alo Fatih”ten de rahatsız mıdır? Hapishanelere onlarca gazeteci-yazarın tıkılması gibi bir yayın politikasından da rahatsız mıdır? Şayet rahatsız değil ise rahatsız olmalıdır. Darbe, müdahale hakkı olmadığı bir idareyi, bir işleyişi, olağan akışından gayri kanunî güç kullanarak çıkarmak ise; bunlar da apaçık bir darbe değil midir? Darbeyi yalnızca elinde silâh olan postallılar yapmaz. Bir basın kuruluşuna bir siyasî iktidar tarafından el konulması, el konulan basın kuruluşlarının yandaş iş adamlarına devlet kredileriyle verilmesi bir sivil darbedir. Sayın Arınç’a göre bunlar darbe değil midir? Sayın Arınç, Amerika ve Avrupa’da bunun bir tane örneğini gösterebilir mi? Bir basın grubuna tamamen el koymaktan bahsedilen bir Türkiye’den rahatsız mıdır acaba?

AKP’lilere göre darbe, kendilerine yapılırsa kötü, kendileri yaparsa iyi bir şey midir?

Ayna, insanların kendi hallerini ve varsa defolarını görebilmesi açısından çok yarayışlı bir alettir. Bu ara herkese bir ayna belki de iyi gelecek...

Okunma Sayısı: 1449
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    23.5.2015 10:31:36

    Bize karşı olanlar,hangi canipten olurlarsa olsunlar,mert ve doğru davransınlar,onlara hak verelim.Bize hücüm ederken hak ve doruluk noktasında hücüm etsinler.Yanlışlarımızı ortaya koysunlar.Ona göre bir nuhasebe yaparız.Yok birileri kendi yanlışlarına,haksızlık ve zülumlerine bizi ortak yapmaya çalışıyor ve zorluyorsa,beyhuda yorulmasınlar,eğer ellerinde hak varsa bununla mağlup edebilirler.fakat haksızlık ve zülum noktasında bizi kimse hizaya getiremez.Bizi, hak bildiğimiz yoldan kimse çeviremez.Buna kimsenin gücü yetmez.Tarihe bakılırsa bu asil ve cesur tavrımız açıkça görülecektir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı