Yarına kalsa da yanınıza kalmaz” dememiş miydi kimse? Demişti elbet.
Dinlemediler. Risale-i Nurlara ilişilirse, yakında bekleyen belâlar, üzerlere sel gibi yağacaktır diye bizzat Üstad Bediüzzaman’ın uyardığını iletmemiş miydi kimse? İletmişti elbet, ama burun kıvırdılar. Risale-i Nur, Kur’ân’ın malıdır; siyasetinize alet etmeyin dememiş miydi kimse? Demişti elbet, ama umursamadılar.
Dedik onlara ki; Hukukullahta izinsiz tasarruf yapmayın, tınmadılar. İlâhî adalet yerini bulur dedik; sırf dindar görünümlü olmalarından olsa gerek, Hak Teâlâ’dan torpilli olduklarını zannettiler. Allah (cc) kulunun kalbini günde kırk kere yoklar. Hey gidi. Niyet bozulduysa; Allah da (cc) sizi bin kere bozar.
Sevaplar insanın hanesine hemen yazılırdı, günahlarda ise; Allah (cc) rahmetiyle, kullarının tevbe edip af dilemeleri için bekler, mühlet verirdi. Belki de artık mühlet doldu. Risale-i Nur’a bandrol yasağı getirdiklerinden bugüne AKP’nin işleri rast gitmiyor. Risale-i Nur gibi Allah’ın kalelerine saldırılmaya cüret edilirse; vakt-i zamanı geldiğinde, birilerinin çelmesine gerek kalmadan, ayaklar birbirine kendiliğinden dolanabilir, olduğunuz yere çakılabilirsiniz. Çoğunluğa güvenmeyeceksiniz, her şey Cenâb-ı Allah’ın (cc) emir tahtında hareket eder. Gün gelir kalabalıklar bir anda yer değiştirebilir. Ki değiştirmese ne yazar? Allah’ı (cc) gücendirdiğinizde, değil sandık, değil % 50, bütün dünya yanınızda yer alsa kaç yazar?
Yarın, Risale-i Nur bandrol engeli başlayalı bir yıl, yani 365 gün olacak. Yaklaşık 365 gün önce belediye seçim propagandalarında C. B. Erdoğan tek elinde sallayıp Diyanet de basacak şeklinde esassız bir müjde ambalajında sunduğu Risaleler artık hakikaten tek elde, tekelde. Yasak Allah’ın (cc) izni ve inayetiyle zayıflıyor ve Risale-i Nurları yasaklayanlar da tevafuken aynı paralelde zayıflıyor.
Ne oldu; 65 sene öncesine gidilip gidilip eleştirilen CHP, Risale yasağının kaldırılması için Anayasa Mahkemesine gitti. Allah (cc) bir işi istediğine yaptırır. Dindar görünümlü bir partinin yaptığı bir zulmü ortadan kaldırmak için; kaderin şaşırtıcı bir tezahürü olarak, âlemlere ibret olsun diye bu sefer CHP’yi de istihdam etti Rabbil Âlemin. Dindar görünümlü bir parti için, onur kırıcı, utandırıcı ve üzüntü verici değil mi? Camileri ahır yaptığı için suçladıkları parti, dindar görünümlü partinin getirdiği Risale yasağını kaldırmak için Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Hey büyük Allah’ım. Sen nelere kadirsin. Cenâb-ı Allah (cc), Nurları söndürmez, dâvâsının yarıda kalmasına müsaade etmez.
Elbette bir gün hepimiz bu diyardan gideceğiz. Bu nesil de bir gün göçecek ve yerine kıyamete dek yeni nesiller gelecek. Ne kadar zaman da geçse; kıyamete kadar kulaklara hep şu söylenecek, dindar görünümlü bir parti geldi, Risale-i Nurları devletin tekeline vermeye kalktı, kitlelere ulaştırılmasını engelledi. Tıpkı, zaman-ı evvelde camilerin yasaklanıp ahıra çevrildiği gibi.
Günün birinde yolsuzluk ve hırsızlık iddiaları ve bu iddiaların ortasındaki isimler, belki de öncekiler gibi unutulacak. Şimdi yeni nesile; horzum nedir desen belki tabletinden bakıp Ödemiş’te bir köy, Engin Civan desen belki Çanakkale’de savaşmış civan mı civan mert mi mert bir asker, On sene sonra, Reza Zerrab desen belki Olimpiyatlara katılmış İranlı meşhur bir güreşçi diyecekler.
Ama inanca hizmet edenler ve zulmedenler ise asla unutulmadılar ve unutulmayacaklar. Nesilden nesile aktarıldılar ve aktarılacaklar. Ebu Cehil unutuldu mu ki; Selâhattin Eyyubi unutulsun? Bunların hepsini, nesiller birbirlerine hep aktardı ve aktaracak. Şimal rüzgârları, cenup rüzgârlarına onların hikâyelerini hep fısıldadı ve fısıldayacak. Hayattan maveraya geçenler de, geçtiklerinde onları anlattılar ve anlatacaklar. İyi veya kötü olarak.
En geç Mahkeme-i Kübra’da şu sesleri herkes duyacak.
Yarına kalsa da yanınıza kalmaz dememiş miydi kimse? Demişti elbet…