"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fevkalâde bir sadâkat ve sebat

Cevat Çakır
20 Ağustos 2017, Pazar 00:23
Isparta ve Bediüzzaman -4-

Isparta’nın Hafız Ali’si Kâtip Osman’ın elhak ikinci bir Hüsrev olduğuna benim de kanaatim geldi. Cenâb-ı Hak, onu ve Mehmed Zühdü gibi çok fedakârları ve Risale-i Nur’un hakikî sahiplerini Isparta’ya ihsan eylesin. Amin. 38 Yalnız bu kadar var ki, Isparta havalisinde yüzer genç Said’ler ve Hüsrev’ler yetişmişler. Bu ihtiyar ve zayıf Said dünyadan kemal-i istirahat-i kalble veda etmeye hazırdır. 39 Hem Hafız Ali’nin, Sav gibi yerler, karyeler ve Isparta birer medrese-i Nuriye hükmüne geçmesi ve Risale-i Nur’un sadık şakirtleri harikulâde olarak günden güne yükselmeleri ve tenevvür etmeleri, bizleri, belki Anadolu’yu, belki âlem-i İslâmı mesrur ve müferrah eden bir hakikatli haber telâkki ediyoruz. 40 Bu vilayeti, nuranî kalemlerinizle inşaallah Isparta’ya benzettireceksiniz. 41 Hafız Ali’nin buradaki kardeşlerine çok yüksek, çok tesirli yazdığı mektuba karşı başta Feyzi, Emin olarak umum namına Feyzi diyor ki: “Biz bu memleket talebeleri, Isparta kahramanlarının küçük kardeşleri, belki onların talebeleriyiz.42 

Evet, biz de deriz ki: Maddî bir kışta, güzel çiçeklerin açılmasıyla bir harika kudret olduğu gibi, bu asrın manevî ve dehşetli kışında, Sava karyesinin, yani Sava şeceresi bin güzel çiçekler ve Cennet meyveleri açması ve Isparta memleket bahçesi, binler gül-ü Muhammedî (asm) çiçekleri açması... 43

Hem siz, hem onlar bilsinler ki, sadaka belâyı def ettiği gibi, Risale-i Nur Anadolu’dan, hususan Isparta, Kastamonu’dan âfât-ı semaviye ve arziyenin def ve ref’ine vesiledir. 44

Aziz, sıddık, sebatkâr kardeşlerim ve hakikî vârislerim, 

Bugünlerde, Risale-i Nur’a suikast edenlerin ve sizlere sıkıntı verenlerin haklarında, bana verdiği bir hiddet neticesinde bedduâya teşebbüs ettim. Birden Isparta’ya kıyamadım. Kaç defadır niyet ettim, Isparta’daki iyilerin yüzünden suikastçılar kurtuldular. Kıyamadım, bedduâ yerine “Yâ Rab, madem Isparta, Risale-i Nur’un bir Medresetü’z-Zehrâsıdır, sen oradaki fena memurları dahi ıslâh eyle ve hüsn-ü âkıbet ver” diye duâ eyledim ve ediyorum. 45 

Aziz, sıddık kardeşlerim, 

Bu dakikada Hüsrev, Rüştü, Refet, Isparta’nın Hafız Ali’si askerlikten ne vakit geleceklerini merak ediyorum. Hususan Hüsrev’in kalemi, ne vakit Risale-i Nur’un fatihâne intişarına kavuşacak diye bilmek istiyorum. Onlara da selâmımı tebliğ ediniz. Şimdi, bundan on dakika evvel, cesurca, fakat kalemsiz iki adam, Risale-i Nur dairesine biri birisini getirdi. Onlara dedim ki: “Bu dairenin verdiği büyük neticelere mukabil, sarsılmaz bir sadâkat ve kırılmaz bir metanet ister. Isparta kahramanlarının gösterdikleri harikalar ve cihan-pesendâne hidemât-ı Nuriyenin esası, harika sadâkatleri ve fevkalâde metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi, kuvvet-i imaniye ve ihlâs hasletidir. İkinci sebebi, cesaret-i fıtriyedir.” 46 Risale-i Nur’un en mühim merkezi Isparta ve Kastamonu olduğundan sair memlekete nispeten, zabıta memurları insafla dikkat etseler, Risale-i Nur’un onlara parlak yardımını görecekler. 47 Risale-i Nur’un Isparta’daki galebesi, zındıkları şaşırttı. 48 Isparta’da, Risale-i Nur’un ders ve neşrine iki köşkünü bir zaman tahsis eden kardeşimiz Şükrü Efendinin iki genç evlâdının vefatı beni müteessir etti.49 Bu zamanda, hususan bu sıralarda, Risale-i Nur’un şakirtleri tam bir metanet ve tesanüt ve dikkat etmeye muhtaçtırlar. Lillahilhamd, Isparta ve havalisi kahramanları demir gibi bir metanet göstermesiyle, başka yerlere de hüsn-ü misal oldu. 50 

Eski Said çok zaman Medresetü’z-Zehrayı gaye-i hayal ederek çalışmış. Cenâb-ı Hak kemal-i merhametinden, Isparta’yı o Medresetü’z-Zehra hükmüne getirdi. (...) Benim vatan-ı aslîm, o Isparta olmak caizdir. Kardeşlerim, Isparta, benim mübarek bir vatanım ve çok kıymettar kardeşlerimin dahi sevgili vatanları olduğundan, “Isparta muhbirleri” kelimesini o makamlardan kaldırdım, onların yerlerine “mülhid zalimler” yazdım. Siz de öyle yazınız. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, Isparta vilayetini, eskiden beri bir gaye-i hayalim olan bir Medresetü’z-Zehra, bir Câmiü’l-Ezher yapmış. İşte Isparta Vilayeti ve havalisi. İşte, Sandıklı tarafından üç dört ay zarfında Risale-i Nur’u herşeye tercih eden efeleri ve mücahidleri diye dâvâ etmiştim. İki saat sonra, hiç memul etmediğimiz bir tarzda, Rahmetullah namını alan Emin, iki sandıkla o dâvâya iki hüccet gösterdi. Bu defa beni çok mesrur eden ve şükre teşvik eden ve bu sıralarda hâsıl olan endişemi izale eden ve Isparta vilayeti manevî Medresetü’z-Zehrâ olduğunu ve Isparta şakirtleri sebatta ve sadâkatte her yere fâik olduklarını gösteren Risale-i Nur erkânlarından üç dört mektup ve o mektupta isimleri bulunan has kardeşlerimin, Risale-i Nur’a hizmet ve kalemleriyle yardım cihetinde bize gösterdikleri fedakârane ulüvv-ü cenab, böyle bir zamanda ve böyle bir mevsimde gayet parlak bir inayet-i Rabbaniye olduğuna kanaatimiz var. 

Tenekeci Mehmed’in gördüğü bir rüya ile ilgili olarak: Tenekeci Mehmed’in de rüyası ehemmiyetlidir. Allah hayretsin. Isparta için çok hayırlıdır; onun içinde ehemmiyetli bir müjde var.  

Isparta ve havalisindeki Risale-i Nur şakirtlerinde fevkalâde bir sadâkat ve sebat ve uhuvvet ve ihlâs ve kahramanlık var ki, bu acip zamanda binler esbab-ı fesat ve ifsat içinde vahdetlerini ve ittifaklarını ve hizmette ciddiyetlerini muhafaza ediyorlar.  

Vefat eden Mehmed Zühtü ile ilgili olarak Üstad şunları söylüyor: O mübarek, kalemini bize vermişti; ben de onu, hem Abdurrahman, hem Abdülmecid yerinde kabul etmiştim. Onu vefat etmemiş gibi, daima kalemi işler hükmünde kabul ediyoruz. İki yüze yakın masumları hanesinde, Kur’ân’ı ve Risale-i Nur’u ders veren o mübarek zat, aynen Abdurrahman gibi, az bir zamanda uzun bir ömrün vazifesini çabuk görmüş, bitirmiş, gitmiş. Kardeşimiz Kâtip Osman’ın onun hakkında yazdığı parlak fıkra Lâhikaya girdi. Hakikaten o zat, o fıkraya lâyıktır. İnşaallah Isparta’da o sistemde çoklar daha çıkacak, bu acıyı unutturacak. Benim tarafımdan onun validesini ve çocuklarını taziye ediniz. 

Dipnotlar:

38- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, 70.

39- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 71.

40- Nursî,, Kastamonu Lâhikası, 76.

41- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 91.

42- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 94.

43- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 95.

44- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 98.

45- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 103.

46- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 106.

47- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 108.

48- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 112.

49- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 153.

50- Nursî, Kastamonu Lâhikası, 155.

 

 

Okunma Sayısı: 2081
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı