Dil gibi kelime de kendi âleminde canlıdır, bir ömrü vardır ve mahsus süreç içinde kullanılır, sonraki devirlerde revaçtan düşer, yerine başka kelimeler kullanılır.
Her ikisine yüklenen mana aynı olurken öncekinin kullanımı azalır, yeni kelimenin kullanımı artar. Fıtrî olan bu hâl, lûgatin yenilenmesi, değişimi ve başkasıyla bir araya gelerek farklı manalar alır.1
Başta Tabiat Risalesi olmak üzere pek çok temel imanî meselelerin işlendiği itikadî eserlerde meselâ “kalıp” terimi kullanılır. Söz konusu kitaplarda kalıp; âlemdeki eserlerin, meselâ kayısı ağacındaki meyvelerin, birbirinin benzeri olmalarını, aynı kalıptan çıktığına delil kabul edilir.
Tabiat Risalesi’ndeki şu ifade meselemize örnektir:
“Bu muntazam san’atlı demir harfleri ve mükemmel kalıpları ve kalemleri yapmak için, yine birtek kaleme verilmezse, o kalemler, o kalıplar, o demir harflerin yapılması için, onların adetlerince yine kalemler, kalıplar ve harfler lâzım.” 2
Benzer ürünün seri hâlde yapımı için kalıp kullanılır ve o kalıp ile hızlıca imalat yapılır. Söz konusu kalıp, eskinin teknolojisinde yıllarca kullanıldı ama şimdilerde hemen her şey bilgisayarların girdiği ileri teknolojide kullanılmaz oldu. Gelecek neslin evlâdı, günlük hayatında kullanılmayan söz konusu kalıp kelimesini Tabiat Risalesi’nde okuduğunda nasıl anlayacak ve günlük hayatına nasıl uyarlayacak? Bu ve benzeri anlama zorlukları karşısında okunan Risale ya da dini eserin güncel hayata da uyumunu sağlayacak, uyarlama yapılmasına yardımcı olacak bir bakış açısı olmalı.
İşte bu noktaya projektör olacak bir ifade Otuzuncu Lem’a’da, Allah’ın “Ferd” isminin eşya ve hâdisedeki tecelli ile tezahürlerini anlama ve tefekkür etmeye yönelik şu ifadeler mühimdir:
“Evet, eğer eşya, Ferd-i Vahid’e verilse, bir kibrit çakar gibi, eserleriyle azameti anlaşılan o nihayetsiz kudretiyle, hiçten icad eder. Ve ihatalı, nihayetsiz ilmiyle, her şeye manevi bir kalıp hükmünde bir miktar tayin eder. Ve o âyine-i ilmindeki her şeyin suretine ve plânına göre, kolayca, her bir şeyin zerreleri o kalıb-ı ilmî içine yerleşir, muntazaman vaziyetlerini muhafaza ederler.”3
Allah’ın sıfatının eşyadaki tecellisinde maddî kalıplar, birlik ve vahdaniyete delil olarak kullanılırken “İlim” sıfatının tecellisinde de aynı terim bu defa manevi bir kalıp ve kalıb-ı ilmî ifadeleriyle “ilmî kalıp” hâlinde yer alır.
Maddi ve manevi kalıbın yerine, ileri teknolojik hayatta kuvvetli ihtimal ile aday olan “yazılım” kelimesinin yer alacağını düşünüyoruz ki esasen daha isabetli olmaktadır. Hemen her imalatta kullanılan “yazılım”, o mamul için ilmî bir kalıp olup, eskinin kalıb ifadesi, yeninin yazılımıyla ifade edilmiş olmaktadır.
Okumaların güncel hayat ile uyarlaması yapılırsa, işlenen mesele hem daha iyi hem de istikbal vadeden düzeyde anlaşılır. Biz bu yazımızda, benzeri konulara kıyas olması için bir kelimeden örnek getirdik.
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursi, Muhakemat (2016), s. 38
2- Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar (2017), s. 299
3- Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar (2017), s. 619