"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şuûnât-ı İlâhiyenin terimleri nasıl anlaşılmalı?

Mehmet ÇETİN
03 Ekim 2015, Cumartesi
“Cenâb-ı Hakk’a mevcud-u meçhul unvanıyla bakılırsa, mârufiyet şuâları bir derece tebarüz eder.” (1) tesbitine göre Marifetullahın basamakları öncesinde ilk bilmemiz gereken “mevcud-u meçhul,” yani bilinemez mevcud unvanının idrakidir.

İnsanların duyduğu, anladığı ve fikirlerini ifade etmede kullandığı kelimelerle Allah’ı tanımak hakkıyla yapılamaz, anlatılamaz, idrak edilemez.  Ancak Zat-ı Akdes’i tefekkür etme noktasında birer unvan ve işaret olabilirler.

Bediüzzaman Hazretlerinin –meselâ- On Sekizinci Mektup’un sonunda akıl ve hikmetle halledilemeyen müthiş konunun izahında kullandığı “Şuûnât-ı İlâhiye”nin terimlerini zikrederken kullanılan kelimelere beşerî ve mahlûkî mânâlar yüklenerek anlaşılırsa-haşa- inkâr edilmiş olur. Maksadını çok aşarak hataya sebep olan bir idrak olur.

“Şuûnât-ı Rabbaniye, şuûnât-ı sermediye, şuûnât-ı İlâhiye, şefkat-i mukaddese, muhabbet-i mukaddese, şevk-i mukaddese, sürur-u mukaddese, lezzet-i mukaddese, memnuniyet-i mukaddese, iftihar-ı mukaddese” gibi tesbit edilen terimlerin ıstılâhî mânâları ile yüklenen mânâlara dikkat etmek gerekir. 

Istılâhta şuunat, Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarının kaynağı olan kudsî İlâhî iş ve hallerdir. Ancak insandaki karşılığı, çok çeşitli kabiliyetlerle beraber merhamet, adâlet, sevmek gibi çok değişik duygular oluyor. Kabiliyet ve hissiyat gibi tabirlerin Cenâb-ı Hak için kullanılması uygun olmayacağı için şuûnât tabiri kullanılıyor. Sevmek, lezzet almak, iftihar etmek gibi tabirlerle insanın hissiyatı da anlatır. Ancak Allah’ın sıfat ve işleri anlatılacağı zaman kudsiyeti ayırıp önceleyerek işaret eden terimler kullanılmalıdır. Üstad, “tabir caiz ise” veya “tabirinde aciz olduğumuz” şartını koyarak “mukaddes” tabirini de o mânalara destek ve dayanak olarak kullanıp, o ulvî mânaları izah etmiştir.

Şuûnât, Risale-i Nur Külliyatında esas ve temel olarak işlenen konulardandır. Bunun için esma sahifesindeki eser, fiil ve ismin tecelli ve tezahürlerindekine dikkat çekerek anlatır. Sonra sıfat dairesine geçerek esma dairesindekilerin ana kaynağı olan sıfat ile irtibatlayıp Zata bağlar. Esma dairesi cemalî ve celâlî tecellilerle doludur. Rububiyet fevkalâde işler. Bu dairede yapılması gereken gözlemin sonunda tesbih, tekbir ve hamd için irade, kudret, akıl, his ve diğer duyu organlarımız demirbaş malzeme olarak verilmiştir. Ancak bunlar sıfat dairesinin idrakine çok lâzım değildir, orada kalb, ruh ve sır gibi ulvî vasıtalarla dolaşılır.  İlâhî şuûnâtın anlaşılmasında ana kaynak, âyet ve hadistir. Âyet ve hadislerin tefsiri de yardımcı kaynaktır.

Dipnot: 1. Mesnevî-i Nuriye, sh.211.

Not: Yazımızın konusuna vesile olan Abdullah Demir kardeşimize teşekkür ediyoruz.

Okunma Sayısı: 3330
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı