"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cumhurbaşkanlığı niçin istenir?

Mehmet FIRAT
16 Temmuz 2014, Çarşamba
Merhum Özal’ın partisinin ciddî oy kaybettiği, Demirel’in aktif siyasete katılıp DYP’nin başına geçtikten sonra iktidarını devam ettirmenin zor olduğu bir dönemde, meclis çoğunluğuna sahip olmanın avantajını kullanarak Çankaya’ya çıkması anlaşılır bir durumdur. Bundan sonra iktidar olması zordu ve tabiri caizse son hakkını cumhurbaşkanlığı için kullandı.
Demirel de son iktidarında, kabul etmek lâzım koalisyonun esas partisi olsa bile beklendiği kadar oy alamamış, Özal’ın ani vefatı ile belki de yaşın getirdiği yorgunlukla veya başka sebepler ile aktif siyasî hayatına devam etmek istemedi ve cumhurbaşkanı oldu. Her iki halde de anlaşılır, kabul edilir bir durum var.
Her iki lider de siyasetten gelmelerine rağmen anayasadaki yetkilerini makul bir şekilde kullanmışlardır. Sezer dönemi ise adeta ‘Çanakkale geçilmez’ havası ile devam etmiştir. İktidara zorluk çıkaran, ülke gereklerinin ikinci planda kaldığı bir makam görüntüsü oluşmuştur.
Cumhurbaşkanı Gül için söylenecek şey her halde iktidar ile maksimum uyum içinde olan, kimi dönem zülfü yare dokunmayacak konularda kanun iadeleri ve uyarılar içinde geçti. Gezi olayları, Youtube ve Twitter yasağı veya şike dosyasındaki gibi arada bir icranın başı ile ters düşülmüş olsa da, ciddî bir diretme olmamış ve hemen her zaman AKP’nin isteği büyük çoğunlukla yerine gelmiştir.
Hal böyle iken Erdoğan neden cumhurbaşkanlığına talip olur? Her vesile ile boş durmayacağını, icraat yapacağını belirten bir başbakan daha pasif konumda olan cumhurbaşkanlığını neden ister? Eğer Çankaya’dan sıkıntı çekilmiş olsa, Gül’ün son dönemlerinde ‘’noterliğe’’ çıkan sıfatını daha çok pekiştiren birini seçtirmek AKP için zor olmazdı.
Erdoğan’ın son döneme kadar olan yol seyrine bakıldığında bazı ipuçları görmek mümkündür. Hatırlayalım: Erdoğan ve AKP ilk dönemlerinde özellikle askerî vesayete karşı olan birçok kesimin desteğini almış ve bu sayede pekiştirmiştir. AKP ve Erdoğan kendini güçlü hissetmeye başladıkça kendisini o noktaya getiren kesimleri dışlamaya başlamış ve gücün tek hâkimi ve kaynağı olduğunu ilân etmiştir. 17-24 Aralık öncesi dershaneler konusu gündeme taşınarak en önemli destekçilerinden birisi ile de köprüleri yıkmıştır.
Bu serencamın akla getirdiği en önemli tesbit Erdoğan’ın farklı bir güce tahammül edememesidir. Açıkça söylenmese de varılan sonuç bu olmaktadır. Adeta kontrolsüz güç istenmekte, M. Kemal gibi sorgulanamayacak bir icra makamı arzu edilmektedir.
Şu halde cumhurbaşkanlığı seçiminde dikkate alınması gereken konu gerçekten sıkıntısız icraat yapmaktan ziyade başka maksatların düşünülmüş olmasıdır. Demokratik ülkeler gücün meşrûiyeti kadar icraatın da meşrûiyetini ve hukuk ile kayıtlı olmasını gerektirir. Hz. Ömer, ashaba ‘ben yanlış yaparsam siz ne yaparsınız?’ diye sorarken aldığı cevaptan duyduğu memnuniyeti hepimiz biliyoruz. Ama şu an, karşısında aykırı söylenen her sözden şiddetle rahatsız olan ve hukukun yerine keyfiliği uygulayan biri var.
Erdoğan’a kayıtsız destek çıkan dindar, muhafazakâr kesimin dikkat etmediği şey hiçbir iktidarın baki olmayacağıdır. Güç sizde veya size yakın olduğunuzu düşündüğünüz zamanda, dikkat edilmesi gereken konu başkalarının haklarına duyulması gereken hassasiyettir. Maalesef bugünkü durumda muhafazakâr camianın bu konuda iyi bir imtihan verdiğini söylemek zor. Mustafa Akyol’un belirttiği gibi o 90’lı yıllardaki demokrat, baskıcılığa ve ayırımcılığa karşı duran tavrı göremiyoruz. Şu an adeta “Onlar bize çok çektirdi, şimdi biz çektirelim” yaklaşımı var. Halbuki istibdattan en fazla rahatsız olması gerekenler muhafazakârlardır, özelde ise Nur Talebeleridir.
Kontrolden uzak bir yönetim, modern demokrasilerin ve İslâmî bir idare tarzının kabul etmeyeceği şeydir. Bediüzzaman Hazretlerinin belirttiği gibi ‘’istibdat ne suret alırsa alsın, rast gelince sille vurulması’’ gereken bir tarzdır.
Okunma Sayısı: 1447
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • atilla yılmaz

    16.7.2014 00:15:00

    Tebrikler Mehmet Fırat. Harika ve isabetli bir analiz. müstefid olduk..kalemine bereket yüreğine sağlık.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı