Meclis tatile girmeden önce torba yasalarla ekonomi alanında kanunlar çıkarıldı. Başbakan Davutoğlu “müjdeli paketler” açıkladı. “Seçim ekonomisi yapmıyoruz” denilse de açıklanan birçok “müjde” ekonomi ile ilgili oldu.
Türkiye’nin ekonomisindeki durumu özetleyelim: Gelir dağılımındaki adaletsizlik artıyor. İşsizlik rakamları yüzde 10.9’la çıktı. Genç işsizlerde bu oranın çok üstünde. Bütçe açığında artış, enflasyon, dış borcun artması, cari açığın bir türlü kapatılamaması, senet ve çeklerin geri dönmesinden büyük artış, emeklilerin açlık sınırının altında maaş alması, (1000 TL’nin altındaki emeklilere 100 tl zam yapılması bunu değiştirmedi. Seçime dönük bir zam olduğu ortada) gıda fiyatlarında büyük artış, açlık sınırının bin 300 lirayı geçmesi, yoksulluk rakamlarının 4 bin 250 liralık rakamlarına ulaşması… Dolardaki artış birçok işyerinin kapısına kilit vurmasına, pek çok canın yanmasına sebep oldu.
Zarurî gıda harcamalarının dışında esnaf adeta kan ağlıyor. “Piyasada yaprak kıpırdamıyor” diye pek çok esnaftan şikâyetler duyuyoruz. Esnaf artık personel maaşlarını ve işyeri kiralarını banka kredileri ile ödediklerini söylüyorlar.
Bunların yanında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlar ekonomik göstergelerin hiç de söylendiği gibi “iyi” olmadığını ortaya koydu. Bakanlık 2015 bütçesi sunum kitapçığına göre nüfusun yüzde 40’ı muhtaçlar kategorisinde yer alıyor. 52 milyon 695 bin kayıtlı seçmenin bulunduğu ülkede, 10 milyon seçmen yardımlara muhtaç yaşıyor.
Rakamlara göre, Türkiye’de 10 kişiden 4’ü yoksul. Aşevlerinden 2010 yılında 29 bin kişi yararlanırken, bu sayı 35 binlere çıktı. Bu da bu kadar insanın ocağında yemek pişmediğini gösteriyor.
Barınma, sosyal, eşi vefat etmiş kadınlara, gıda, yakacak gibi sosyal yardım alanların sayısı 3 milyonun üzerinde…
Tek başına 30 milyon insanın yardıma muhtaç olduğu ortada iken, ekonominin iyi gittiğini söylemek mümkün mü? Elbette değil… Partiler popülizmi bırakıp bunların cevabını vermeliler ve neler yapacaklarını ortaya koymalılar.
* * *
NASIL BİLİRSİNİZ!
24 dönem Meclis’i 7 Haziran seçimlerine kadar iş başında olmasına rağmen iki ay öncesinden tatile girdi. Tatile giren Meclis’e mevcut milletvekillerin yarısından fazlası giremeyecek. Partiler birçok ismin üzerine çizdi, yeni adaylarla seçime girecekler.
“24 dönem Meclis’i nasıl bilirsiniz?” diye bir soru sorulursa “pek iyi bilmezdik” diyenlerin çok olacağına şüphe yok.
Bu dönemde 421 kanun çıkartıldı ve vekillerimiz bu kanunları çıkartmak için 3 bin 850 saat çalıştılar.
Kanunların, toplumun büyük kesimi tarafından olumlu karşılanmadığı da ortada. Davutoğlu göreve geldiğinde “torba kanun çıkartmayacağız” demesine rağmen son güne kadar torba kanunlar arasına sıkıştırılan önergelerle demokrasiyi geri götürecek kanunlar çıkartıldı.
Bunlardan birisi Risale-i Nurların devlet tekeline alınması oldu. Kültür Bakanlığı’nın bandrol vermemesi ile başlayan süreç Meclis’in Risale-i Nurların basım hakkının devlet tekeline verilmesi ile neticelendi!
MİT Kanunu, dershanelerin kapatılması, sulh ceza mahkemeleri adı altında hukuk daha çok tartışılır hale getirildi. Saray’a örtülü ödenek verildi. Bakanlar Yüce Divan’dan kurtarıldı. Herkesi makul şüpheli yapan kanun kabul edildi.
421 kanun içinde demokrasiyi ve özgürlükleri ileri götüren kanunlar da vardı, ama hürriyetlerden geri götüren, kanunlar bunları gölgede bıraktı.
İşte bu yüzden “nasıl bilirdiniz”e cevap “iyi biliriz” olmadı.
Ümit ediyoruz ki, 25. dönem hürriyetlerin genişlediği, demokrasinin daha ileri seviyelere taşındığı kanunları çıkacağı bir dönem olur. Bunun başında da yeni bir anayasa geliyor elbette…
Peki, siz nasıl bilirdiniz?