Başta kitap yayına girmeden Gül’ün gördüğü, hatta bazı bölümlerini çıkardığı söylenmişti.

Şimdiki haliyle “bomba etkisi” yaptığını söyleyenler, “Gül bazı bölümlerini çıkarmasaydı atom bombası etkisi olurdu” demişlerdi.

Kitabın kamuoyunda tartışılmasından en çok rahatsız olan da Saray’a en yakın isimlerden Efkan Alâ ile, Erdoğan’ın damadı ve çiçeği burunda milletvekili Berat Albayrak oldu. Alâ kitabı okumadığını söylerken, damat Albayrak, “Ne okuduk, ne baktık. Kıymeti harbiyesi olmayan bir kitap” demiş. Yani, kitabı okumadan hükmünü vermişler bile…

Bütün bunlar olurken Gül, kitabın hazırlığında herhangi bir yönlendirme veya müdahalesinin söz konusu olmadığını söyledi. Sözleriyle bir taraftan Sever’i doğrulamadı, diğer taraftan da eleştirilere cevap vermiş oldu.

Şu sorular hâlâ muallâkta. Gül, yayına girmeden önce kitabı görüp, bazı bölümlerini çıkardı mı? Çıkarmasaydı gerçekten atom bombası etkisi meydana getirir miydi? Bakarsınız ikinci baskısında çıkan bölümler de (eğer çıktıysa) yayınlanır. Kim bilir?

Ama şurası gerçek ki, Gül ile Erdoğan’ın arası partiyi kurdukları dönemdeki gibi değil…

Yeter ki üzülmesin!

Milletvekillerinin “ant içmesi”nden sonra bu hafta Meclis Başkanı seçilecek. Ardından hükümeti kurma görevini alan Davutoğlu partileri tek tek gezerek bir koalisyon hükümeti kurmaya çalışacak. 

Meclis’te yemin törenin olduğu gün Meclis’in bahçesi “medya panayırı” gibiydi. Her köşede bir canlı yayın yapılıyordu. Bunlardan birisini de TRT yapıyordu. TRT’de konuşan Erdoğan’ın eski metin yazarı ve yeni AKP milletvekili Aydın Ünal’dı. Ünal’ın sözleri bizi hem düşündürdü, hem de “yok artık” dedirtti.

Koalisyon konusunda “son sözü” kendilerinin söyleyeceğini ifade ederken kullandığı, “Her şeyi AK Parti belirleyecek. Biz konuşmaya başladığımız zaman diğer o şart öne sürenlerin bütün şartları gölgede kalmış olacak” cümlesi bir kendine güvenden öte Meclis’te yüzde 60’la temsil edilen muhalefeti dikkate almamak anlamına da geliyor.

Diğer yandan üç muhalefet partisinin koalisyon şartları arasında Erdoğan’ın anayasal sınırlarına çekilmesi var. Ünal, “Sayın Cumhurbaşkanımızın tartışılmasını, sayın Cumhurbaşkanımızın yıpratılmasını…” dedikten sonda “hatta sayın Cumhurbaşkanımızın üzülmesine biz milletvekilleri olarak müsaade etmeyiz” diyor. Ve ekliyor, “Bunun için koalisyon kurulmayacaksa kurulmaz. Seçime gidilir.”

Yani koalisyon kaderi “Erdoğan üzülür mü, üzülmez mi” üzerinden değerlendirilecek anlaşılan. 

Tanımadığı anayasa üstüne iki sefer yemin!

Geçtiğimiz hafta Meclis’te 25. Dönem milletvekillerinin yemin töreni yapıldı. Geçmiş dönemlere göre kriz çıkmadı. Sadece birkaç milletvekili kelimeleri yanlış okuduğu için yeminlerini tekrarlamak zorunda kaldı.

Bunlardan birisi de İçişleri eski Bakanı Efkan Âlâ idi. Kürsüye, bazı milletvekillerinin “Anayasa yok’ diyordun niye yemin ediyorsun” diye sataşmaları ile geldi. 

Yemin metnini okumaya başlayan Âlâ bir kelimeyi yanlış okuyunca Deniz Baykal düzeltmesini istedi, kelimeyi düzeltip okumaya başlayan Âlâ’ya Baykal baştan almasını istedi. Bu duruma hayli içerlediği görülen Âlâ önce Baykal’a sert bir bakış attı ardından kafasını sağa sola sallarken metni tekrar okudu. Böylece “anayasayı tanımam” diyen Âlâ, “Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diyerek yemin etti, hem de iki sefer…

Dik durmuşlar!

Numan Kurtulmuş ve Nihat Zeybekçi 17 Aralık’ın kilit ismi Reza Zarrab’a plâket vermişlerdi. Gelen tepkiler üzerine Kurtulmuş, “Kime ödül vereceğimi sahneye çıkınca öğrendim. Rahatsız oldum, üzgünüm” demişti. Zeybekci ise “Vicdanım rahat” açıklaması yapmıştı.

Bu açıklamalar aynı günde yapılmıştı. Ertesi gün Zeybekci bir açıklama daha yaptı, ama kime cevap veya mesaj verdi anlayamadık. “Adamlığın hakkını verip dik durmak zordur. Nasıl eserse essin dönek rüzgâr, dik durduk elhamdulillah. Satmadık, satmayız” diyen Zeybekci’nin bu sözüyle ilgili kararı siz verin artık…

Bu mesele daha çok su götürecek anlaşılan…