"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ayıp devam ediyor!

Mehmet KARA
15 Kasım 2015, Pazar
Bugün Barack Obama’dan Angela Merkel’e, Vladimir Putin’den Shinzo Abe’ye G-20 liderlerini bir araya getirecek G-20 zirvesi başladı.

Dünyanın en gelişmiş 20 ülkesinin liderlerini buluşturan G-20 zirvesini 13 bin kişi ile birlikte, bu ülkelerden ve Türkiye’den “akredite” olan yaklaşık 2 bin 700 gazeteci izleyebiliyor. Akredite yani gazete ve televizyon arasında ayrımcılık yapılan ve akredite yapılmayan gazeteciler ise toplantılara sokulmuyor.

Önceleri TSK’nın yaptığı bu “ayıplı” uygulama son yıllarda bütün alanlara yayılmış durumda. Cumhurbaşkanlığı, başbakanlık, bakanlıklar hep bu ayıplı uygulamayı devam ettiriyor. 

Bunun yanında sivil toplum kuruluşları, devlete bağlı genel müdürlükler dahi “ayrımcılara yaranmak, fırça yememek, işinden olmamak” gibi sebeplerle bu uygulamayı sürdürüyorlar. 

Yani, kendilerine muhalif gördüklerini hiç hakları olmamasına rağmen, hukuksuzca, devletin ve milletin kurumlarına sokmuyorlar. Biz yıllardır bu uygulamalara tepki gösteriyoruz. Yeni akredite olmayanlar seslerini yeni çıkarmaya başladı. Keşke daha önce sesleri çıksaydı bu kadar ayrımcılık artmasaydı…

Ayıp devam ederken, yabancı bir gazetecinin akredite olmayan bir gazeteciye, “Gerçekten muhabirleriniz G-20 zirvesine akredite edilmedi mi?” diye sorması basın özgürlüğünde geldiğimiz noktayı çok iyi anlatıyor. Bu soruya biz cevap veremiyoruz, hadi akredite uygulayanlar cevap verin bakalım. 

***

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ DEĞİL ARTIK!

Manisa’da “paralel yapı operasyonları” çerçevesinde elleri kelepçelenerek götürülen iki başörtülü hanımın de yer aldığı görüntülerin ortaya çıkmasından sonra tepkiler çığ gibi büyümüştü. Hükümete yakın bazı başörtülü gazeteciler dahi tepki göstermişlerdi. Gelen tepkiler üzerine başlatılan soruşturma sonucunda il emniyet müdürü görevden alındı. 

Aslında son yıllarda bu tip olaylara sıkça rastlıyoruz. Gözaltına alınırken, arkadan kelepçelemeler, kadınların yerde sürüklenmesi, tartaklanması maalesef sıkça gördüğümüz manzaralar… 

Bu olaylar vesilesiyle nutkumuzun tutulduğu ve söyleyecek söz dahi bulamadığımız bazı gelişmeler de oluyor.

Bunlardan birisi eskiden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşma metinlerini yazan şimdi ise milletvekili seçilen Aydın Ünal’dan geldi. “Kelepçe olayı elbette tasvip edilemez de, konuyu örtü odaklı tartışmak da afedersiniz çok Fetullahça bir tavır. Örtü tam da burada teferruat” diyen birine ne denilebilir ki? Bu sözleri kamuoyunun dikkatine sunuyoruz… Takdir sizin…

İkincisine gelince… Başka bir gözaltına alınma olayında bir polis memurunun söylediği “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık” demesi oldu. Ürkütücü ve düşündürücü… 

***

YOK ARTIK!

Eski Bakan yeni Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin seçim sonuçlarını öyle bir değerlendirmiş ki, duyduğumuzda “yok artık” dedik.

Şahin, Hz. Muhammed (asm) döneminde yapılan Uhud Savaşı’nı 7 Haziran seçimlerine, Hendek Savaşı’nı ise 1 Kasım seçimlerine benzetirken şöyle demiş: “Kadınlar gençler her birimiz tek vücut olduk. O ilk günkü aşkla yola çıktığımızda 7 Haziran’da yaşadığımız aslında bir Uhud’du. 7 Haziran Uhud, 1 Kasım ise bizim Hendek Savaşı’mızdır. Uhud Savaşı’nda nasıl ders alındıysa, Hendek Savaşı yaşandıysa, 1 Kasım bizim Hendek Savaşı’mızdır…”

Siyasetin dine alet edilmesi tam da budur işte… Sadece şunu soralım. Bu durumda AKP’ye oy vermeyen yüzde 50.5’lik kesim ne oluyor? 

Okunma Sayısı: 1887
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim yazgan

    15.11.2015 10:22:22

    Maalesef dindarlar demokratlığı özümsemeden siyaset yapınca hele bir de dini siyasete alet edince sonuç tamda dindar olmanın ve buna ilişkin değerlerin aslında iyi olmadığını iddia eden dine lakayıt olanların söylediği kanaati pekiştirdi.Hizmetin anlamı imanı kurtarma davasıdır,iktidara ortak olma davası değil, İslam iktidara böyle kirli siyasete destek olarak talip olma görevi yüklemiyor,böyle tevil edenler her daim imani ilerlemelerin sadece geriye götürülmesini isteyen ifsatkomitelerine yardımcı konumuna geliyorlar.Tek insana dayalı Namı diğer Cemaatte olsa sonu hüsran oldu ve olur.Alah samimi olanları korusun.Amin.

  • ABDULKADİR

    15.11.2015 10:13:19

    % 50.5' hükümetin karsında göstermek mantıksız bir durum. Zaten oy vermeyenlerde tamamen hükümetin karşısında olan bir kesim deyil. Misyonunu devam ettirmek isteyen kesimdir.Eskiden % 30-35 ile hükümet kuruluyordu geride kalan %65-70'lik oran siz hümet olamassınız karşınız biz varız dememişlerdir.

  • Hüseyin İLHAN

    15.11.2015 07:48:05

    SİYASAL İSLAM nedir dendiğinde açıkçası şudur diyorum.FİKRİ SAPIKLIK,İNANCI BATAKLIKTIR.

  • kubilay

    15.11.2015 06:41:43

    Fatoş(Fatma Şahin)hanımı ve eşini az çok biliyoruz;Önceleri fetullah gülen hareketi içinde görünüyordu Fetullah Gülen ile R.T Erdoğan kapışınca makam mevki , dünyalık ve güç ağır bastı bu yüzden saf değiştirdi.İktidardan yana oldu.Bu durumu kabullenemeyen Fetullahçılar ileri geri konuşunca Fatma hanım ağlamaya ve beddua etmeye başladı.İşte Fatma hanımın Uhut- Bedir benzetmesi de bu cinsten bir şey.O zaman Tayyip beyi veya Ahmet Davutoğlu'nu hangi konumda görüyor (madem Uhut'tu bedir'di 7 haziran -1 Kasım)sormak lazım Fatma hanıma?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı