Sandığa giderken partilerin programları, seçim bildirgeleri, partinin siyasî duruşu, liderlerin inandırıcılığı gibi kriterlere bakıp oyumuzu kullanacağız.

20 parti ve bağımsızların (165) yarışacağı seçimde, yurt içinde toplam 53 milyon 765 bin 231 seçmen sandık başına gidecek. 1 milyon 100 milyon genç bu seçimde ilk defa oy kullanacak.

Seçim döneminde 4 partinin ön plana çıkartılması, diğer partilerin görmezden gelinmesi, darbe dönemlerinden kalma siyasî partiler ve seçim kanunun değiştirilmemesi (yüzde 10 seçim barajı) bu seçimi gölgeleyecektir.

Son birkaç aylık siyasete baktığımızda herkesten duyduğumuz şey, “Seçim yapılsa da bu tartışmalar bitse. Artık yeter” oldu. Ancak öyle gözüküyor ki, seçim döneminde yaşanan bu tartışmalar bitmeyecek. Önümüzdeki haftadan itibaren seçim sonuçlarına göre başka gelişmelerin yaşanacağının işaretleri var.

Seçim kampanyaları boyunca, hilelerin konuşulması, seçim güvenliği ve güvenilirliğinin öne çıkması gerçekten demokrasimiz adına vahimdi. 

Millî iradenin tam olarak seçim sonuçlarına yansıması demokrasimizi güçlendirecektir. Bu yüzden de başta partilerin seçim sandıklarındaki görevlileri olmak üzere herkesin sandıklarına yani oyumuza sahip çıkmamız gerekiyor. 

***

MİLLETİN SİYASETÇİLERDEN İSTEDİKLERİ

Peki, millet nasıl bir siyaset istiyor? 

Millet başta siyasetteki nefret dilinin artık bırakılmasını istiyor. Zira, siyaset tartışılırken aileler arasında dahi kavgalar çıkıyor. Millet, “değerlerimize hakaret edilmesin” diyor. 

Korku imparatorluğu havasından ülkenin çıkması gerekiyor. Bu kadar kavga ve gerilimin ülkeye hiçbir faydası olmadığı gibi tam tersine büyük zararı oluyor. Saygılı, sevgili, sakin, sağduyulu olmak varken, nefret dilinin kullanılması millet arasında da kutuplaşmaya yol açtı. Bu havanın dağılması, ülkenin bu çirkin siyaset anlayışından çıkması gerekiyor. Seçimler de bunu vesile olmalıdır. 

Şunu unutmayalım: Millet kavga değil huzur, öfke değil, dostluk ve kardeşlik istiyor. 

Seçim kampanyaları ve öncesinde siyasette gelişen olaylar göz önüne alındığında, Türkiye’nin sağduyulu ve temiz bir siyasete ihtiyacı var. Bu net şekilde ortaya çıktı.

Milleti kutuplaştırmayan, ötekileştirmeyen, milleti “sen-ben” diye ayırmayan, oy almadığı kesimi dışlamayan, aşağılamayan, hakaret etmeyen, rakibini siyasî ahlâk çerçevesinde eleştiren, siyasetteki üslûbu yapıcı olan, milletin bütününü kucaklayan, milletle kavga etmeyen, millete tepeden bakmayan bir siyasî anlayışı Türkiye’nin her zamankinden daha çok ihtiyacı var.

Türkiye’nin demokrasiyi, hürriyetleri, insan haklarını savunan bir siyasî kültüre de ihtiyacı var. Yasaklara değil, özgürlüklere ihtiyaç var. Bir de millet, devletin adaletine güvenmek istiyor. Bütün vatandaşların eşit olduğu bir ülke isteniyor. 

***

KONUŞMA SIRASI MİLLETTE…

Yarın seçimin sonuçlarını tartışıyor olacağız. Aslında önce tartışmamız gereken üstte saydığımız özelliklerde bir parti kültürüdür. İnşaallah bunları konuşuruz ve sığ, kutuplaştırıcı siyasetten ülke bir an önce kurtulur. 

Bundan sonra da seçimin bir savaş değil, yarış olduğunu hatırlarız…

Seçim günü sandıklara gidelim, “bir oyla ne olur” demeden oyumuzu kullanalım. Kullanalım ki, bizimde bir sözümüz olsun… 

Üç aydır siyasetçiler konuştu, bugün sandıkta millet olarak biz konuşalım. Çıkacak sonuca da “milletin iradesidir” diye herkes saygı göstersin…

Haydi sandık başına…