Elektrik faturalarındaki ödeme kalemleri tüketicilerin canına tak ettirdi artık.
Elektrik tüketimi ile alâkası olmayan, TRT payı, perakende satış hizmet, sayaç okuma, iletim sistemi kullanım, dağıtım bedeli, başkasının kaçak olarak kullandığı bedelin faturaya yansıması olan kayıp-kaçak bedeli gibi bedellerle yıllardır vatandaşlardan tahsil ediliyor.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kayıp-kaçak parasının elektrik abonelerine iadesine karar verdi. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi de, abonelerden alınan ‘fazla TRT payı ve sayaç okuma parasının’ iadesini kararlaştırdı.
Bu gelişmeler sonrası elektrik aboneleri; Hakem Heyeti veya Tüketici Mahkemesi’ne kayıp-kaçak, TRT’nin aldığı fazla pay ve sayaç okuma bedelleri için tek başvuru yapabilecek. Ancak Türkiye’nin nüfusu dikkate alındığında müracaat sıralarını ne kadar uzun olabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil.
Bu sebeple dernekler mahkemeye ve hakem heyetine başvurmadan, bundan önce bu şekilde alınan bedellerin tüketicilerin faturalarından düşülmesini teklif ediyorlar. Aslında en doğrusu da bu... Ancak bu yapılmıyor. İnsanların saatlerce kuyruklarda beklemesine yol açan uygulamaya devam ediliyor. Birçok kişide zamanı olmadığı için ya da nasıl başvuru yapacağını bilmediği için bu haklarını almak için müracaat etmiyor.
Bu konunun gündeme gelmesi üzerine açıklama yapan Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli tüketicilere hak veriyor. “Vatandaş haklı olarak diyor ki, ‘Başkasının ödemediği elektriği ben niye ödeyeyim?’ Faturada bilgi o şekilde yer aldığında insanların otomatik refleksi o şekilde ortaya çıkıyor” diyor Bakan Bey...
Evet, aynen öyle, ödemeyenin faturasını neden ödeyenler versin? Hem neden TRT’ye katkı payı versin?
Bakan Bey bunları söyledikten sonra, “Mecburî bu iş böyle, başka çaresi yok. Başka türlü ayakta kalamazsınız, bu işle ilgili firmalar ayakta kalamaz” demiş. İşte bu sözlerine hak veremiyoruz. Çünkü kayıp-kaçağı önlemek devletin görevidir. Hiç kimse başkasının suçunu, hatasını üstlenmek zorunda değildir. Milletin şikâyetini haklı gören Sayın Bakan’a şunu söyleyebiliriz;
Çözüm merciinde siz varsınız. Bunu millete eziyet olmayacak şekilde çözmek sizin göreviniz. İnsanları kuyruklarda saatlerce bekleme yapmadan kurtaracak formülü bulacak olan da sizsiniz. Millet sizden çözüm ve açıklama bekliyor Sayın Canikli…
11’in yanına 1 koyarsanız...
Yaptığı matematiksel hesaplarla matematikçileri bile şaşkına çeviren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu sefer yaptığı hesaba herkesin aklı erdi.
AKP’li bir yetkilinin 30 Mart mahallî seçimlerinde usûlsüzlük yapıldığı ile ilgili bir gazetede çıkan iddiaların kendisine hatırlatılması üzerine, kendilerinin zamanında bu konuda ikazlarda bulunduklarını hatırlattı ve dedi ki, “Sözgelimi 11’in başına 1 koysanız, 111 olur. Dolayısıyla herhangi bir parti 100 oy fazla almış olur diye uyarmıştık. Bir bildiğimiz var ki bunu yapmıştık. Şimdi, aylar yıllar geçti herkes bunu paylaşmaya çalışıyor…”
Gerçekten seçimler sonrası özellikle büyük şehirlerde oy sayımında ve sandıklarda usûlsüzlük yapıldığına dair çok sayıda şikâyet yapılmış, birçok yerde oylar tekrar sayılmış, seçimlerin yenilendiği iller dahi olmuştu.
Evet, Bahçeli’nin dediği gibi 11’in yanına ‘1’ koyarsınız 111, 900’ün yanına bir ‘0’ koyarsanız 9000 ediyor. Bu da birçok seçim sonucunu etkiler.
Aradan 10 ay geçmişken bu tartışmaların yapılması hem seçimlere gölge düşürüyor, hem de demokrasiye zarar veriyor. Bakalım bu haberler ihbar kabul edilip savcılar harekete geçecek mi?
Seçim barajı tartışmaları
Seçimlere 5 aydan daha az bir süre var, ama tartışması şimdiden başladı. Anayasa Mahkemesi’nin seçim barajı ile ilgili yapılan bireysel başvuruyu reddetmesinden sonra önümüzdeki seçimde adaletsiz ve milletin iradesini tam olarak yansıtmayan yüzde 10’luk seçim barajı ile gidilecek.
Şu anda tartışılan iki konu var. HDP parti olarak seçimlere girerse seçim barajını aşamazsa bunun AKP’nin işine yarayıp yaramayacağı, aşarsa da AKP’nin aleyhine olup olmayacağı konuşuluyor. “Çözüm süreci”nin iki ayağı olan AKP ve HDP’nin “gizli bir ittifak” içinde olduğu da konuşulan konular arasında. HDP baraj altında kalırsa AKP’nin anayasayı değiştirecek milletvekili sayısına ulaşacağı da kulislerde dillendiriliyor.
İşte bu aşamada HDP’liler, “yüzde 10 seçim barajını aşamamaları halinde, çözüm sürecinin bitebileceği” anlamına gelebilecek sözler söylemişlerdi. Hatta Eş Başkan Selahattin Demirtaş, “Biz barajı aşamazsak sonrasını devlet düşünsün” bile demişti.
Bu sözlere cevap veren hükümet sözcüsü Bülent Arınç, “Beyefendi bizi tehdit ediyor. Diyor ki, ‘ben parti olarak gireceğim, ama yüzde 10’u alamazsam gerisini siz düşünün’ diyor. Diyelim ki kazanamadınız, e niye bizi dağa çıkmakla tehdit ediyorsunuz? Sen kimsin, sen de bir partisin. Güveniyorsan çık yola, güvenmiyorsan kendi usûllerinle gene bağımsız adaylarını koy” şeklinde sert bir cevap vermişti.
HDP’nin Eş Genel Başkanı Fiden Yüksekdağ da, Arınç’ın bu sözlerine grup kürsüsünden aynı sertlikte cevap verdi. “HDP’ye oran biçemezsiniz, buna sizin matematik zekânız da siyasî zekânızda yetmez. Bize oran biçmeye zekânız yetmez…”
Bu karşılıklı atışmalar “gizli ittifak” kulislerine bir cevap mı? Yoksa bu kavga gerçek mi? Bunu bilmiyoruz. Ama görülen o ki, çözüm süreci yürütülürken, bu süreci yürüten iki partinin birbirine salvoları devam edecek.