"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Diktatörlüğü önler mi?

Mehmet KARA
02 Şubat 2015, Pazartesi
Yine bir seçime yaklaşırken Erdoğan, seçim meydanlarının birinci gündem maddesinin başkanlık sistemi olmasını arzu ediyor ve eski partisine de “tavsiyelerde” bulunuyor. Bakalım 2011 seçimleri öncesi gündemin birinci maddesine çıkamayan başkanlık sistemi, bu seçim nasıl tartışılacak?

Seçimlere 4 ay gibi bir süre kalmışken, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerdeki sözleri ile “başkanlık sistemi” gündemin bir numarasına çıktı.

Somali dönüşü gazetecilere açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Başkanlık sisteminin sağlayacağı en büyük avantaj, çok başlılığı ortadan kaldırması olacaktır. Karar süreçlerine etkisi çok olumlu olacaktır. Seri karar almak, çok daha çabuk netice almayı getirecektir diye düşünüyorum. Zira bizdeki mevcut sistemde karar süreci sür’atle işliyor dersek kendimizi aldatırız” diyerek başkanlık sistemi ile görüşlerini ortaya koymuş.

Belediye başkanlığı yaptığı dönemden bu yana savunduğu “tez” olduğunu söylemiş. Erdoğan, “Ahmet Bey’in de -ki yeni anayasada bile üzerinde durduğumuz konulardan biriydi- savunulacak en önemli tezlerinden bir tanesidir. Bu seçimlerin de üzerinde konuşulacak konularından biri olacaktır diye düşünüyorum” diyerek de “başbakana mesaj göndermiş. Bir bakıma, “Bunu meydanlarda birinci konu yapın” demiş.

Başkanlık sistemini Türkiye’nin gündeminde en çok tutan ise Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu… Bir türlü bakan yapılmayan Kuzu bu konuda, “Asıl diktatörlüğe parlamenter sistem daha müsait. Oğlan bizim kız bizim, ne güzel sistem. Diktatörlüğün ve bölünmenin panzehiri başkanlık sistemi” demiş.

Öyle anlaşılıyor ki, bu seçimin ana vaadi başkanlık sistemi olacak. Bakalım millet nasıl bir karar verecek?

* * *

SEÇİMİN İKİNCİ VAADİ: YENİ ANAYASA!

Birinci gündem başkanlık sistemi olacağı kesin gibi görünürken, son iki seçimdir siyasetçilerin millete vaat ettiği, ama bir türlü “beceremedikleri” diğer bir gündem de yeni anayasa...

Darbecilerin 1982 yılında yaptığı ve aradan geçen 33 yılda yarısından fazlası değişmesine rağmen bir türlü yenisi yazılamayan “yeni anayasa” argümanı yine meydanlarda millete vaat edilecek gibi görünüyor.

Demokrat, sivil, özgürlükçü bir anayasa maalesef yapılabilmiş değil. Sadece başkanlık sistemini etrafında bir anayasa değişikliği tartışılırsa da yine yapılamayacak. Mesele yine çıkmaza girecektir. Bu şimdi görülebiliyor.

AKP Sözcüsü Beşir Atalay da başkanlık sistemi için yeni anayasayı işaret edenlerden birisi. “Son iki seçim beyannamesine yeni anayasayı koyduk. Ana gündem maddelerinden birisinin yeni anayasa olacağı görülüyor. Bu kaçınılmaz. Türkiye bu sorunu çözmek zorunda. Yeni Anayasayı yapmak durumundayız…” demiş.

Öyle görünüyor ki, yeni anayasayı sadece başkanlık sistemi çerçevesinde konuşacağız. Ancak doğmadan ölmek gibi bir şey olacak. Oysa yeni anayasa daha geniş manada konuşulabilse, 33 yılda kurtulamadığımız darbecilerin anayasasından kurtulacağız…

BU SEFER CİDDİYE ALINMALI MI?

Türkiye 2010 anayasa değişikliği referandumuna ve 2011 seçimlerine giderken de, başkanlık sistemi gündemdeydi. O dönemde başbakan olan Erdoğan anayasa değişikliği teklifini değil, başkanlık teklifini meydanlarda söylemeye hazırlanıyordu. Ancak konjonktürü uygun bulmadığı için yeni anayasayı ön plana çıkardı, ama başkanlık sisteminden de bahsetmeden geçmedi.

O dönemde, Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, seçimi işaret etmiş, başkanlık sisteminin ondan sonra görüşülebileceğini söylemişti.

Yine o dönemde anamuhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı olan Deniz Baykal’ın ifadeleri ilginçti. Anayasa referanduma giderken Erdoğan’ın başkanlık sistemine ilişkin sözleriyle ilgili olarak şunları söylemişti Baykal: “Başbakan’ın başkanlık sistemi lâflarını ciddiye almayın. O kendisini kurtarmaya, güvence altına almaya bakıyor. Başbakan Türkiye’ye hâkim olmak istiyor. Türkiye’nin yargısına da ordusuna da bürokrasisine de sivil toplum kuruluşlarına da TOBB’una da hâkim olmak istiyor. Herkesi nefes alamaz ‘benim iznime bağlı olarak faaliyet göstereceksin’ konumuna çekmeye çalışıyor. Başkanlık sisteminin de bu konuda kendisine imkân getireceğini zannediyor. Böyle bir hevesi olduğunu gördük…” Yine bir seçime yaklaşırken Erdoğan, seçim meydanlarının birinci gündem maddesinin başkanlık sistemi olmasını arzu ediyor ve eski partisine de “tavsiyelerde” bulunuyor. Bakalım 2011 seçimleri öncesi gündemin birinci maddesine çıkamayan başkanlık sistemi, bu seçim nasıl tartışılacak?

 * * *

İNCE ELEYİP SIK DOKUMAK LÂZIM

Peki şu andaki sistem iyi mi? Elbette değil. Mevcut seçim sistemi milletin iradesini sandığa yansıtmıyor. Milletvekili listelerini liderler yapıyor, kimin nereden seçileceğine onlar karar veriyor. Böyle olunca da milletvekili hür olamıyor. Lideri ne derse onu yapıyor, ona karşı sorumlu oluyor. Zaten yapmazlarsa da partiden atılıyor.

Bu durumda başkanlık sistemi çözüm olabilir mi? Bunun tartışılması gerekiyor. Birkaç ülke haricinde başkanlık sistemi ile yönetilen ya da öyle görülen ülkelerde tek adam yönetimine yani “diktatörlüğe” kadar gidebiliyor.

Konuyu yazmaya karar verdiğimizde AKP eski milletvekili anayasa hukukçusu Zafer Üskül’ün 2005 yılında daha milletvekili olmadan önce söylediği bir cümleye rastladık. Şöyle diyordu: “Başkanlık sistemi seçilmiş sultanlıktır. Yürütmenin tek bir kişiye verilmesi, diktatörlük eğilimini ortaya çıkarır…”

Yani bu mesele tartışılırken ince eleyip sık dokumak lâzım. Şu ortamda bu meselenin tartışılması ne kadar doğru olacaktır? Ona da siz karar verir.

Okunma Sayısı: 1853
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmed Nur

    2.2.2015 16:12:48

    özel sektörün borcu denilen borçlar, devlet garantisindedir. Yani özel sektör borcunu ödeyemezse devletin yükümlülüğü altına girer, ayrıca ülkeye giren kaynağı belirsiz paralarla finans ve inşaat sektörüne yatırım yapılarak sıcak para akışı sağlanmaktadır. İnsanlar kredi kartı ve kredi kullanarak harcama yapabiliyorlarken, dış borcumuz yok hikayesi biraz havada kalıyor. Üretmeden tüketen ve üretime yatırım yapılmayan bir ülkede ekonomik refah sıcak para akışı sürdükçe, devam eder. Bunca kaynağı belirsiz para akışına rağmen vatandaş borçtan kurtulamıyor. İsraf ekonomisi ise cabası. Son günlerde açıklanan bütün tedbir paketleri de finans ve inşaat sektörünü canlandırmaya yöneliktir.

  • Adem KOCABAS CİDDE

    2.2.2015 16:07:35

    İlgililerine: MHP- Anap-DsP koalisyonu memur maaşlarını odeyemedii.İMF den borç istedi. İMF ABD'fen getirilen Kemal Dervis'i ekonominin başına getirilmesi sözü karşılığında 1 milyar$ verdi, maaşlar ödendi, İMF'ye olan borcu RTE (30milyar$) ödedi. Su anda İMF'ye borcumuz olmadığı gibi ihtiyacımız da yok. Bahsi geçen borçlar da özel sektörün borcu ve karşılığında işletmelerinin, full kapasite çalışıyor. Önceden olduğu gibi elektrik kesik, petrol yok gaz yok bahanesiyle tesisler kapatilmiyor. Allah'in selami ve bereketi tüm müminlerin üzerine olsun.

  • cemal özkaya

    2.2.2015 10:57:48

    bu başkanlık sistemi meselesini siyasetçiler değilde akademisyenler tartışsada anlasak. artıları eksileri bir ortaya konsa. sırf parti taraftarlığından ziyade ülkemizin menfaatinemi değilmi?

  • HÜSEYİN İLHAN

    2.2.2015 10:01:51

    Gelecek seçimlerin ilk maddesi'Ülkeyi 129 milyar dolar dış borçtan devir alanların 600 milyar dolara çıkarttıklarında yaptıklarının hesabının sorulması,2.madde ise milyonlarca elektrik abonesinin 2005 den beridir hırsızlara soydurtulmasının hesabının sorulmasıdır. MÜSLÜMAN milletimin bundan da öncelikli maddesi ise EHLİ İMANIN ARASINA FİTNE SOKMALARI ve RİSALEİ NURLARI KİRLİ,ÇİRKİN VE NECİS SİYASETLERİNE ALET ETMELERİNİN HESABINI VERDİRTMEKTİR.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı