"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Forsu da gitti!

Mehmet KARA
01 Şubat 2015, Pazar
Gün geçmiyor ki, Cumhurbaşkanlığı sarayı ile ilgili bir bilgi ortaya atılmasın.

Oda sayısından, maliyetine, ısıtmak için kullanılan doğalgaz fiyatının bir ilin ısınmasına yeteceğine dair bir dolu bilgi ortalıkta dolaşıyor.

Ancak şu ana kadar da Saray’ın maliyeti tam olarak açıklanabilmiş değil. Ortada sadece Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladığı 1 milyar 370 milyon rakamı var. Son olarak da TOKİ, “haksız rekabet ve kazanca neden olacağı için” şu ana kadar yapılan harcamaları açıklamaktan kaçındı…

“Yeni Başbakanlık Yerleşkesi” olarak inşa edilen binayı Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra Cumhurbaşkanlığı Sarayı olarak kullanmaya başlandı. 

1930’lu yıllarda inşa edilen ve şu ana kadarda bütün cumhurbaşkanlarının kullandığı Çankaya Köşkü’ndeki “fors”larda sökülmeye başlanmış. Çankaya Köşkü’nün kullanım hakkının halen Cumhurbaşkanlığında olduğu, Başbakanlığa devrinin henüz yapılmadığı, devir işlemlerinin yakın zamanda gerçekleştirileceği söyleniyor. Başbakanlık oraya taşınacak mı? Davutoğlu oraya geçecek mi? Yoksa başka bir bina daha yapılıp orası müze mi yapılacak? Bu soruların da cevabı henüz verilmiş değil. 

Bizim de aklımıza bir soru takıldı. “Devlet ve hükümet başkanları sokakta karşılanıyor” denilerek başbakanlık binası olarak inşa edilen bina, Erdoğan Başbakan olsaydı Cumhurbaşkanlığına tahsis eder miydi? Gül o zaman taşınır mıydı? Davutoğlu başbakanlık olarak kullanılmasını arzu etmiş miydi? İnsanın aklına böyle bin türlü soru geliyor?

***

Yoksa muhaberat devleti olunur!

Geçen hafta içinde Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan’ın devlete eleman alımında güvenlik soruşturmasının yanında kişiler hakkındaki MİT raporlarına da bakıldığını açıkladığı haber bir gazete de manşet olmuştu. 

Devlette önemli kademelere atamalarda MİT’ten rapor alındığını biliniyordu. Bu habere bakınca bütün alımlarda MİT raporlarına bakılması “muhaberat devleti” yorumlarının yapılmasına sebep olmuştu.

Hatta CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu Başbakan Davutoğlu’nun cevaplaması istemiyle Meclis Başkanlığına bir soru önergesi dahi vermişti. Bu iddiaların doğru olup olmadığı soran Tanrıkulu, şu ana kadar MİT’in kaç memur hakkında rapor düzenlediğini ve bunun hangi hukukî dayanakla yapıldığını sormuş ve bunun fişleme anlamına geldiğini söylemişti.

Haberin çıktığı gün Bakan Elvan, bir açıklama yaparak haberi yalandı. “Hiçbir şekilde kamu kurum ve kuruluşuna eleman alımında MİT raporu ya da soruşturması talep edilmiyor. Sadece normal güvenlik soruşturması yapılıyor. MİT soruşturması ve raporları, kanun ve yönetmeliğin öngördüğü gibi gizlilik içeren birimlerde ve üçlü kararname ile yapılacak atamalarda isteniyor” diye de bir açıklama yaptı.

Darbe dönemlerinde yapılan ve adına “fişleme” denilen bu tür uygulamaların bu dönemde yapıldığının iddia edilmesi bile fecaat bir şey… Bakalım gazete bu konudaki haberlerinin belgelerini ortaya koyabilecek mi?

***

“Hain” sözünü nereye koyacağız?

Başbakan Ahmet Davutoğlu, bu haftaki grup toplantısında 4 eski Bakan’ın Yüce Divan’a gönderilmesine ilişkin Genel Kurul’da gerçekleştirilen oylamayla ilgili, “AK Partili milletvekilleri onurlarıyla oy kullandılar” diye bir açıklama yaptı. Oylamanın yapıldığı günler ve sonraki günlerde yurt dışında olan Davutoğlu, geldikten sonra böyle bir açıklama yaptı. Ancak partisi içinde 50’ye yakın milletvekili “dört eski bakanın yüce divana gönderilmesi” yönünde oy kullandı. Fireci diye tarif edilen bu milletvekilleri hakkında yine kendi partisinden iki milletvekilinin “hain” ve “ihanet” suçlaması yapmıştı. “Onurlarıyla oy kullandılar” sözleri ile bu suçlamalar nerede kalacak? Çünkü, bu sürtüşme grup başkanvekiliyle milletvekilleri arasında hâlâ sürüyor. Biri bunu açıklayabilir mi? 

***

Abovvv!

Birisi eski bakan ve yeni Saray danışmanı, diğeri Başbakan yardımcısı. Aralarında öyle bir tartışma sürüyor ki, nereye varacağını kestirmek zor.

Tahmin edeceğiniz gibi Binali Yıldırım’la Bülent Arınç arasındaki söz düellosundan bahsediyoruz.

Geçtiğimiz yılın son günlerinde Cumhurbaşkanının Saray’da bakanlar kurulunu toplayacağını söyleyen Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı ve AKP Milletvekili Binali Yıldırım’ı başta Davutoğlu olmak üzere Arınç’da yalanlamıştı. Hatta Arınç, “Binali Bey İzmir Milletvekili olmanın dışında bir sıfat taşımıyor. Cumhurbaşkanı’nın sözcüsü de değil” demişti. Davutoğlu da, “Bu yönde bir karar olsaydı ya Cumhurbaşkanımızdan ya da benden duyardınız” diye Yıldırım’ı yalanlamıştı. Bütün bunlara rağmen Ocak ayında Yıldırım’ın sözünü ettiği toplantı yapılmış bir bakıma Yıldırım haklı çıkmıştı.

En son olarak Yıldırım öyle bir açıklama yaptı ki, “Arınç’ı Yıldırım çarptı” yorumlarına sebep oldu. “Benim kim olduğum sıfatım olup olmadığının takdirini milletim yapar. Benim kim olup olmadığıma 12 yıllık geçmişime bakarak en iyi şekilde verirler. Sıfatlar gelir geçer. Sıfatlar bir kâğıtla verilir bir kâğıtla geri alınır. Gücünüz iki kâğıt arasındadır. Önemli olan milletin gönlünde yer yapmaktır…” diyerek söz düellosunu devam ettirdi.

Aslında karşılıklı bu sözler yenilir yutulur cinsten değil. Bakalım bu kavga nerede duracak? 7 Haziran’da aday olamayacak Arınç’tan bir atak gelecek mi?

***

“Onu adam yerine mi koyuyorsun?”

Hani bir AKP milletvekili vardı. Sosyal paylaşım sitesinde “Çok, ama çok sevdiğinizi bildiğim iki önemli şahsiyet bu gece dünyaya gelmiştir” diye başlayan bir açıklama yapmıştı… AKP Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz’a bu sözlerinden sonra yoğun tepkiler gelmişti. En sert tepkilerden birisini de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli göstermişti.

Korkmaz kameralar önüne çıktı kendisini ve söylediklerini savunmaya çalışırken bu seferde kendisine tepki gösterenlere ağır cevaplar verdi: “Sayın Bahçeli, grup toplantısında diyor ki, ‘… diyen sapıklar hiçbir yaptırım görmez.’ Bu sözü Sayın Devlet Bahçeli’ye misliyle iade ediyorum. Sayın Bahçeli eğer sapık görmek istiyorsanız aynaya bakın. Baktığınız aynada düz ayna olsun, eminim orada kendinizi göreceksiniz. Bundan daha öteye gitmiyorum, bunun bedeli ne ise gönder gelsin…”

Bu sözleri kendisine hatırlatan gazeteciye kızan Devlet Bahçeli,”O bizim muhatabımız değil. Bu soruyu nasıl soruyorsun sen. Onu adam yerine mi koyuyorsun?” dedi. Ama burada muhabir arkadaşımızın bir suçu yoktu elbette. Ama bu yakışıksız tartışmanın da artık bitmesi lâzım. Nasıl olsa bundan öncede dini değerlerimiz hakkında konuşan, bakan, milletvekili, belediye başkanlarına bir yaptırım yapılmıyor, Korkmaz hakkında da bir şey yapılması beklenmiyor. O zaman cevabı millete bırakmak lâzım…

Okunma Sayısı: 1688
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı