15 Temmuz hain, kanlı darbe teşebbüsü bize birlik olmanın ne kadar değerli olduğunu, hukukun ve demokrasinin ne kadar önemli, vazgeçilemez ve ertelenemez olduğunu gösterdi. “Yenikapı Ruhu”nun canlı tutulmasının önemini bir kez daha hatırlattı.
Darbe teşebbüsünün yıldönümünde milletin gösterdiği birlik görüntüsü ile adalet yürüyüşündeki görüntü demokrasi, adalet, hukuk ve millî iradenin milletimiz için elzem olduğunu ortaya koydu.
Demokrasi ve adalet denilince asıl olan parti değildir, parti akla gelmemelidir. Bu açıdan demokrasi ve adalet bir partinin tekeline verilemeyecek kadar ortak değerlerdir. Demokrasi nöbetlerine de, adalet yürüyüşüne de milletin büyük ekserisi destek vermiştir. Bazı partilerin adalet yürüyüşüne destek verip yürüyüşe iştirak eden genel başkanlar ve yetkililerin de olması bunu gösterdi. Aynı durum demokrasi nöbetlerinde de geçerlidir. Bunlar birbirinin alternatifi olarak da görülmemelidir.
İşte bu yüzdendir ki, milleti kutuplaştırmaktan vazgeçmek, ortak değerler etrafında birleştirilmesini temin etmek siyaset kurumunun başlıca görevi olmalıdır.
Artık kafaları değiştirmenin zamanı gelmiştir. Demokrasi, hürriyet isteyen de, adalet isteyen de, darbelere karşı olan da bu milletin fertleridir. Artık, bu milleti bölmekten, kutuplaştırmaktan, ayrıştırmaktan vazgeçilmelidir…
Bu vesileyle bir kez daha darbe teşebbüsünde şehit olanlara rahmet ve mağfiret, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz…
«««
ZARFA DEĞİL, İÇİNE BAKMAK LÂZİM…
15 Haziran’da Ankara - Güvenpark’tan başladığı “adalet yürüyüşü”nü 25 günde tamamlayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 9 Temmuz Pazar günü İstanbul’da “adalet mitingi” yapmıştı. Darbe girişiminin lânetlenmesiyle başlayan, OHAL’in kaldırılması ve mağduriyetlerin bitirilmesi gibi 10 maddelik bildiriyi meydanda okumuştu…
O tarihten bu yana mitinge kaç kişinin katıldığıyla ilgili sığ ve gereksiz bir tartışma yaşanıyor. Miting başladığı saatlerde CHP’li Özgür Özel, İstanbul Valiliği’nin katılımcı sayısını 1 milyon 600 bin olarak açıkladığını söylemişti. İlerleyen saatlerde Valilik’ten yapılan yazılı açıklamada mitinge 175 bin kişinin katıldığı açıklandı.
Ardından da 175 bin miydi, 1.5 milyon kişi miydi? tartışması başladı. Bu tartışma bir haftadır sürerken burada gözden kaçırılan mitingin amacı olan “adalet”… Adalet talebinin 1 milyon ya da 175 bin kişiden gelmesinin elbette önemi var, ancak önemli olan zarfa değil, içindekine bakmak değil midir?
Tartışmada bir taraf “adalet yok” derken, diğer taraftan “hayır, adalet var” denilmesini beklemek gerekmez mi?
«««
TEMİZLİK YAPILDIYSA…
İktidar ve anamuhalefet arasında farklı yönleriyle “adalet yürüyüşü” tartışması devam ederken, “FETÖ’nün siyasî ayağı” restleşmesi de sürüyor.
CHP’nin açıkladığı “adalet bildirisi”nin ilk maddesinde yer alan “FETÖ’nün siyasî ayağının ortaya çıkarılması” maddesine cevap veren Parti Sözcüsü Mahir Ünal, “17-25 Aralık 2013’ten sonra AK Parti yerel seçimler, 2 genel seçim ve kongrede kendi temizliğini yapmıştır” sözü ile “temizlik” tartışması da yaşanıyor.
Bu sözler üzerine CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Başbakan Binali Yıldırım’ın cevaplandırması isteğiyle Meclis Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, “Temizlik yapıldığı söylenen kişiler kimdir? Bu kişiler hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?” diye sordu.
Başbakan Yıldırım bu soruya cevap verecek mi bilmiyoruz, ama vermezse, bu “temizlik” konusu epey gündemde olacak…
«««
GENEL BAŞKAN MI, LİDER Mİ?
Siyasî partilerde bir genel başkan vardır bir de o partinin lideri. Öyle genel başkanlar vardır ki, ondan bahsedilirken “lider” yerine genel başkan ifadesi kullanılır. Lider olmadan genel başkanken siyaset sahnesinden çekilen birçok isim saymak mümkün.
Kılıçdaroğlu’nun 25 günlük adalet yürüyüşünden sonra “Genel başkandı, şimdi lider oldu” yorumları yapıldı. Yorum yapanlardan birisi de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ oldu. Bozdağ, twitter hesabından Kılıçdaroğlu’nu kastederek, “Liderliğe terfi ettirilen dünyada tek siyasetçidir” yazınca “lider kimdir?” sorusu kafalara takıldı.
Bozdağ, paylaşımının devamında şöyle diyor: “Kılıçdaroğlu, tabana kuvvet yürüdükten sonra Genel Başkanlık’tan liderliğe terfi ettirilen dünyadaki tek siyasetçidir. Artık lider olmak, genel başkanlıktan liderliğe terfi etmek çok kolay. Bir yerden diğer bir yere belli bir amaçla yürüdünüz mü işlem tamam! Lider, herkesle istişare eder ve yönünü, yolunu kendi tayin eder. Herkesin kendisine yön, yol tarif ettiğinden lider olmaz…”
Buna göre Kılıçdaroğlu lider midir, genel başkan mıdır? Ne dersiniz…