İsrail’in, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı ibadete kapatarak 3 Filistinliyi öldürmesi terör devleti İsrail’in gerçek yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı.
Mescid-i Aksa’da 1969’dan bu yana ilk defa Cuma namazı kılınamadı. Binlerce Müslüman mescid kapatıldığı için Kudüs’e giden yollarda namazını eda etti. Gelen tepkiler üzerine önce 50 yaşın üstündekilere Cuma namazı için Mescid-i Aksa’ya girmelerine izin veren (!) İsrail, türlü türlü oyunlarla terörünü sürdürüyor. Hukuk dışı uygulamalarına her gün bir yenisini ekliyor.
1948 tarihinde Ortadoğu’nun ortasına bir ur gibi yerleşen İsrail, o tarihten bu yana Filistinlilere yapmadığı eziyeti bırakmıyor. Yüzlerce Birleşmiş Milletler kararını hiç sayan İsrail’e karşı dünyanın “kınama” yarışına girmesi onlar için yine bir şey ifade etmiyor. Yükselen tepkilerin kınamanın ötesine geçememesi de hem dünyanın hem İslâm dünyasının bir acizliği…
Arap Birliği, “orantısız güç ve gerçek mermi kullanımı dolayısıyla kınamakla yetinirken, Türkiye “İsrail’i hukuk kuralları içinde hareket etmeye” çağırdı.
ABD Başkanı Trump’un başkanlık yarışı sırasında, “Başkan seçilirse Kudüs’ü İsrail’in başşehri olarak tanıyacağını” açıklamasından da cesaret alan İsrail yönetiminin İslâm’ın kutsallarına karşı yaptığı kabul edilemez tavrı diğer İslâm ülkelerinden de sadece kınamakla yetinildi.
Bundan önce yüzlerce yaptırım kararını veren BM ise, “meşrû güvenlik tedbirlerini anlıyoruz” dedikten sonra “ibadet hürriyetine saygı gösterilmesi” gibi “cılız” bir açıklama yapması da ibretlik…
İsrail’in Mescid-i Aksa işgaline gelen tepkiler üzerine geri adım atması da zulümlerin başka türlü devam edeceğini göstermiyor mu? Daha dün Filistin’in El-Halil şehrinde halkı zorla evinden çıkarıp evlere el koymaya başladı. İsraillilere yeni yerleşim açıyor.
* * *
“KUDÜS’E YETERİ KADAR SAHİP ÇIKAMADIK!”
Bu haftaki Grup toplantılarında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İsrail’e tepki göstermesi önemlidir.
Türkiye’den tepkiler çığ gibi büyürken Erdoğan’ın, İsrail’in bu pervasızlığının, Mescid-i Aksa’nın bahçesine postalları ile kirletmesinin sebebinin Müslümanların Kudüs’e yeteri kadar sahip çıkılmaması olduğunu söylemesi yerinde bir tesbit…
Erdoğan’ın “Kudüs’ü muhafaza için kurulan İslâm İşbirliği Teşkilâtı zirve dönem başkanı olarak bir kez daha İsrail’i hukuka, yerleşik teamüllere ve insanî değerlere uygun davranmaya dâvet ediyorum. Kimden gelirse şiddeti maruz görmediğimizi ve mazur görmediğimizi özellikle ifade ediyorum” diyerek tepki göstermesi İsrail için bir şey ifade etmediğini yaptıkları açıklamalarla ortaya koydu.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın resmî Twitter hesabından yapılan “küstah” açıklamada, “Osmanlı İmparatorluğu’nun günleri çoktan bitti. Yahudi halkının başşehri Kudüs’tür ve öyle de kalacaktır” denilmesine Dışişleri Bakanlığımız cevap verirken, açıklama “haddini bilmez” olarak değerlendirildi ve kınandı. “İsrail’e düşen sorumluluk, bir an önce aklıselimi hâkim kılıp, Harem-i Şerif’te statükoya dönmek ve ibadet özgürlüğünün önündeki engelleri tümüyle kaldırmaktır” denildi. Ancak hukuk ve kutsallık tanımaz, insan haklarını ve yaşama hürriyetini dikkate almayan İsrail’in bundan “alınacağı”nı düşünmek saflık olacaktır.
* * *
ANLAŞMALAR ÇÖPE ATILMALI!
Bunun için yapılması gereken “somut adımlar” atmaktır.
Somut adım atacak en başta İslâm ülkeleridir. Bununla birlikte dünyanın artık bu zulümlere sessiz kalmamasıdır. Bir daha böyle zulümler yapmasının önüne geçmek için İsrail’e yaptırımlar uygulayıp, elini kolunu bağlamakla işe başlanabilmelidir.
Burada Türkiye’nin yapması gereken en başta Mavi Marmara katliâmı sonrası iki ülke arasında “normalleşme” adına yapılan anlaşmaların iptal edilmesidir.
Kültür eski Bakanı Avcı’nın İsrail’e gittiği gün İsrail’in Gazze’ye savaş uçakları ile bomba yağdırması, Türkiye-İsrail anlaşmasının Meclis’te onaylanmasından bir gün geçmeden İsrail’in Gazze’yi vurmasını hatırlıyoruz.
Yine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’ten gelen anlaşmayı imzaladığı gün İsrail’in, yerleşim yerlerine ilâve “yasadışı konut” yaparak bir bakıma “kutlama!” yaptığını, Erdoğan tasarıyı onayladıktan bir gün sonra ise, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın işgal altında tuttuğu Filistin topraklarındaki yasadışı yerleşimlerde 463 ilâve konuta daha onay verdiğini de hatırlıyoruz.
“Normalleşme” sonucunda kapatılan Mavi Marmara ile ilgili dâvâ dosyaları tekrar açılabilmelidir.
Daha 15 gün önce İsrail Enerji, Altyapı ve Su Kaynakları Bakanı Yuval Steinitz ile Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile iki ülke arasındaki doğalgaz boru hattının inşa sürecini görüşmüşlerdi. İsrailli Bakan, “Dört tur görüşmenin ardından, aramızdaki görüşmeleri hızlandırmaya ve bu yıl sonundan önce Türkiye ve İsrail arasındaki boru hattının inşa edilmesini sağlayacak hükümetler arası çatı anlaşmayı tamamlamaya karar verdik” şeklinde duyurduğu Türkiye ile İsrail arasında yıl sonuna kadar imzalanılması düşülen “doğalgaz boru hattı anlaşması”nın olmayacağı deklare edilmeli…
Bütün bunlar yapılabilir mi? Bu zor görünse de İsrail yıllardır sürdürdüğü zulümlere devam etmemesi için mutlaka yapılmasının yolları bulunmalıdır…