Çok uzun zamandanberi her fırsatta milleti kutuplaştıracak bir konu bulunduğundan şikâyet ediliyor. Ama bu kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı konuşmalardan bir türlü vazgeçilemiyor.
Bundan vazgeçilememesinin birinci sebebi, “safları sıklaştırmak” ve bundan “nemalanmak” olduğu da belli. Bazılarına göre kutuplaşmak kötü bir şey değil, hatta iyi bir şey! Bir konuya itiraz etmek, o konunun daha iyi olmasını sağlamak içindir. Aslında eleştiri başta eleştirilen kişiye iyilik etmek demektir.
***
DEĞİŞİKLİK 13 GÜN NEDEN GÖNDERİLMEDİ?
“Cumhurbaşkanlığı sistemi” odaklı anayasa değişiklik teklifiyle ilgili tâ başından beri enteresan şeyler yaşandı, yaşanıyor…
AKP ve MHP’den yetkililerinin görüşmelerinin ardından Genel Kurul’a gelmişti. 7 gün süren ilk tur görüşmeleri de komisyondaki gibi tartışmalı geçmişti. Aradan 2 tam gün geçtikten sonra yine sabahlara kadar süren ve Meclis’e yakışmayan görüntülerin yaşandığı 2. tur görüşmeleri 4 günde bitirilmişti.
Teklifin Meclis’ten geçme tarihi 20 Ocak… Teklifin genel kuruldaki iki turunda da milletvekilleri o kadar yoğun çalıştı ki, sanırsınız teklif kabul edildiği gün Cumhurbaşkanına gönderilecek! 60 günü takip eden ilk Pazar günü de referandum yapılacak…
Ancak öyle olmadı. Teklif 13 gün boyunca Meclis’ten Cumhurbaşkanlığı’na gönderilmedi.
Teklif gündeme geldiğinde, yürürlüğe girmesi için yaklaşık üç senelik bir zaman varken bu acelenin neden olduğu sorulmuş, bu soruya cevap alınamazken “erken seçimi” akıllara getirmişti.
Bu gecikmeye Erdoğan’ın Afrika gezisi sırasında 4 gün cumhurbaşkanlığına vekâlet eden Ahmet Aydın, “Mecliste referandum paketinin son yazımı ile imlâ işlemleri redakte ediliyor” diye cevap vermeye çalışması da ilginç.
Bu durumu “AKP’nin yaptırdığı anketlerde ‘hayır’ oyunun yüksek çıkması”na bağlayanlar oldu. Deniz Baykal’ın, “Gecikme sağduyu hâkim olurda imzalanmaz umudu meydana getirdiği”ni söylemesi de farklı bir bakış açısı oldu. Ama, teklifin gönderilmemesinin asıl sebebinin ise referandum tarihini ayarlamak amaçlı olduğu da görülüyor.
***
REFERANDUM KAMPANYASI, HÜR, EŞİT VE ŞEFFAF OLMALI
Teklif üzerinde bu garipliği aktardıktan sonra başta bahsettiğimiz konuya dönersek…
Daha teklif resmî gazetede yayınlanmadan önce yine bir kutuplaşma başladı.
Bu hem “evet” diyenler hem de “hayır” diyenler için geçerli. Her iki tarafta birbirini “hainlikle” suçlamaya başladı.
Bu durum millete kötülük etmek demektir. Demokrasiye, kişinin düşünce ve fikrini açıklama hürriyetine saygısızlıktır.
Söz milletin deniyorsa, o zaman sandıkta konuşulmalı. “Evet” diyecek de, “hayır” diyecekte bu vatanın insanları… O zaman bu kavga bu gürültü, bu hakaret bu kutuplaşma neden? Kavgasız, hakaret etmeden, milleti bölmeden, kutuplaştırmadan bir seçim artık yapamayacak mıyız?
Önümüzdeki günlerde meydanlar ısınacak. Hiç değilse bu dönem “evet” diyenlerde “hayır” diyenler birbirlerine saygılı olsun.
Hür iradeye saygı duyan herkes, tercihlere saygı göstermelidir... Diğer yandan da referandum kampanyaları şeffaf, hür ve eşit şartlarda yapılsın.
Akl-ı selim hâkim olsun, sağduyulu ve saygılı olalım ki, ülke, millet ve demokrasi kazansın… Kutuplaştırmadan medet umanlar kaybetsin…