"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mahcubiyetler ardı ardına sıralanıyor

Mehmet KARA
29 Kasım 2014, Cumartesi
Meclis tatile girmeden önce Torba Yasada anayasaya aykırılıklar var diye söylendiğinde iktidara mensup milletvekilleri canhıraşane bir şekilde yasayı savunuyorlardı.

Özellikle Torba Yasada Risale-i Nurları devlet tekeline alınan madde başta olmak üzere bazı maddelerin anayasaya aykırı olduğu konusunda iktidara mensup bazı milletvekillerinin de itirazı vardı. Sonrasında “üst irade”nin de baskısı ile bu görüşlerini rahatlıkla ifade edemez hale gelmişlerdi. Kanun çıkar çıkmaz Meclis’te kabul edilen maddeleri Anayasa Mahkemesine götürme konusunda tek merci olan anamuhalefet partisinin başvurusu sonrasında önce dört madde iptal edilmişti. Ardından 23 madde daha Anayasa Mahkemesine götürüldü, mahkeme bu maddeleri yürürlüğünü durdurma ile birlikte esastan görüşmeye başladı. Kısa zamanda da bu konuda bir karar vermesi bekleniyor.
Torba Kanun çıktı çıkmasına ama, hâlâ uygulamaya girmeyen maddeler var. Hatta yeni çıkan kanunda eksiklikler aradan birkaç ay geçmeden ortaya çıkmaya başladı. Yeni düzenleme yapılma hazırlıkları var.
Kanunun çıkmasından sonra mahcup olan milletvekilleri, bu mahcubiyetlerini yeni söylemeye başlamaları da ibretlik. Kanunu görüşen komisyon başkanvekilinin bu mahcubiyetini açık açık söylemesi daha da ibretlik.
Şimdi, 241 gündür devam eden bandrol engelinde mahcubiyet yaşayanların Risale-i Nurlara devlet tekeline karşısında şimdi yaşamasalar da ileride mahcubiyet yaşacaklarını şimdiden görebiliyoruz.

“Palavra değil, var”

Bir mahcubiyet ve itiraf da, Başbakan Davutoğlu’nun yeni danışmanı Etyen Mahçupyan’dan geldi. Önce, AKP’nin başarısız kaldığı üç alanı, “AKP Batı ile ilişkilerini boşladı. Sosyal tercih ve taleplere sağır kalındı. Tabandan gelen ‘yeni burjuvazi’ hırsına yenik düştü” diye başarısızlıkları ve mahcubiyetleri sıraladı.
Ardından çıktığı özel bir televizyon kanalında söyledikleri ile bu mahcubiyetleri daha üst bir seviyeye çıkarttı. “17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu” ve AKP seçmeninin konuya bakış açısıyla ilgili çok “dikkat çekici tesbitler” de bulundu. Mahçupyan AKP seçmeninin yolsuzluklara inandığını fakat rasyonel bir tercih yaptığını söyledi. Ve şu çarpıcı cümleyi söyledi:
“Yolsuzluklar tamamen palavra değil, var. Ama insanlar terazinin bir kefesine bunu koyduğu zaman ve diğer kefesine de 17-25 Aralık’ta neler olduğunu koydukları zaman ikincisinin çok daha tehditkâr olduğunu düşünüyorlar ve yolsuzluklar sıradanlaşıyor…”
Tabiî bu sözler bazı AKP’lilere hayli sinirlendirdi. Çünkü AKP’de ve onu destekleyenlerde bu tarihte yapılanlar “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” değil, hükümete yapılmak istenen bir “darbe” idi.
Mahçupyan’ın bu mahcubiyetine tepki gösterenler birisi de Adıyaman Milletvekili ve yazar Mehmet Metiner oldu. Gazetedeki yazısında “Ak Saray’ üzerinden yolsuzluk iddialarının gündeme taşınmak istendiği bir dönemde 17-25 Aralık sürecindeki yolsuzluk iddialarının tamamen palavra olmadığını söylemek hangi akla hizmettir? Var mı deliliniz” diye soran Metiner, “Hepimizin bulunduğu konumlar zaman zaman farklılaşabilir. Herkes/hepimiz bulunduğumuz makama göre konuşmak mecburiyetindeyiz... ‘Ben makamın gereklerine göre değil, doğru olduğuna inandığım şeyi söylerim!’ rolüyle kişisel prestij kazanma yoluna gitmek, temsil edilen makama da çok büyük bir haksızlık anlamına gelir” diyerek isim vermeden Mahçupyan’ı suçlaması hayli dikkat çekici. (Yeni Şafak-27.11.2014)

* * *

Şimdi merak edilen bunları kısmen de olsa açık yüreklilikle söylemek mi doğru, yoksa bu yanlışları makamı da dikkate alarak söylememek mi, yani gizlemek mi? Elbette doğru olan yanlışları ve hataları söyleyebilmektir. Hükümet içinde mahcubiyetler sıralanmaya devam mı edilecek. Yoksa, bu mahcubiyetleri söyleyenler “sert şekilde” susturulacak mı? Esas merak edilen şimdi bu…

Biz olmasaydık (!)

Bazılarının “iktidara yakın gazeteler”, bazılarının “havuz medyası” dediği iki gazete de genel yayın yönetmeni düzeyinde görevden almalar haftanın en çok konuşulan konularında arasındaydı.
“Kullanılıp atıldılar” diyen de oldu, “medya operasyonu” diyen de, “yeniden yapılanma gerekçesiyle bu insanların görevlerine son verildi” diyen de… Ama her ne denilirse denilsin, basına bu kadar baskı yapılması ve bu tür görevden almalar hiç normal değil. Bu döneme kadar da böyle şeylerin olmadığı da ortada dururken, sık sık basına “yayın yasağı” getirilmesi, basının tarafsızlığına ve haber alma hürriyetine büyük bir darbe vuruyor.
Tam da bu “operasyon”un tartışıldığı bir sırada bir internet sitesine açıklama yapan, iktidara yakınlığını kendisi de açıkça söyleyen Nagehan Alçı’nın açıklamaları dikkat çekiciydi, itiraf niteliğindeydi. Erdoğan’ın kendi medyasını kurduğunu itiraf eden Alçı, “Kimilerinin yandaş, havuz diye küfrettiği medya olmasaydı Erdoğan ve AKP çoktan devrilmişti. Eğer Erdoğan’ı devirselerdi bizler de Yassıada tipi zindanlarda olacaktık” demesi son günlerdeki mahcubiyet açıklamalarının bir başka versiyonu oldu.
Bundan çıkış yollarını da sıralayan Alçı’nın, “Doğrudan AK Parti’ye angaje bir medya var, ama gazetelerin yüzde 65’i de AK Parti karşıtı. Muhalif medya televizyonda daha az. Bence CHP, MHP, BDP çizgisinde yeni kanallar açılmalı” diye akıl vermesi de işin cabası. (medyaradar.com, 24.11.2014)
Türkiye, basına yapılan bu baskılardan kurtulmadıkça tam demokrasiyi yakalaması bir hayal olarak kalır. Çünkü demokrasinin en büyük ayaklarından birisi hürriyetlerdir. Hürriyet olmazsa demokrasi de olmaz. Diğer yandan da bu baskılar sürdüğü müddetçe de AB kapısında uzun yıllar beklemeyi sürdürürüz. Daha fazla mahcubiyet yaşamamak için de, eleştirilere ve aklı selim sözlere kulak asmak gerekmiyor mu?

Okunma Sayısı: 1607
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    29.11.2014 08:08:26

    AKP yalan ve asparagas medyasıyla öyle beyin yıkamakta ki ehli imandan dahi insanlar denizin dalgalarının sürüklediği gibi bir oyana bir buyana sürüklenmektedirler.Halbuki müslüman yalancının,riyakarın,sahtekarın HARAMİNİN,HARAMİLERİ KORUYAN,GASPÇILARI RESMİLEŞTİREN leri asla ne savunur,ne destekler nede onlara karşı sessiz kalabilir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı