"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mayıs ayındaki tarihî olaylar!

Mehmet KARA
30 Mayıs 2015, Cumartesi
Mayıs ayı önemli tarihî olayların yaşandığı bir aydır. Özellikle de demokrasi tarihimiz için önemli bir aydır.

DP’nin 14 Mayıs 1950’de iktidara gelmesi “demokrasi bayramı”, 27 Mayıs 1950 kanlı darbesi ise “kara bir leke” olarak tarihe geçmiştir.

14 Mayıs’ı demokrasi bayramı yapan Türkiye’de tek partili baskıcı rejimden, iktidarların seçimle gelip, seçimle gittikleri sistem olan demokrasinin tarihidir. Bu tarih 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti’nin millet iradesiyle iktidara geldiği 14 Mayıs 1950’dir.

Merhum Adnan Menderes’in DP’nin ilk kongresindeki sözleri bu misyonun amacını göstermesi açısından önemlidir. “Devlet partisi, devlet kılıcını kuşanmış, hükümet arabasına binmiş, cansız ve idealsiz bir kadrodan ibaret kalmıştır. Memleketin yürüttüğü demokrasi yolunda hürriyeti sevenlerin hizmeti büyük olmuştur. Demokrasi dâvâsında partimizin yolu açık ve milletimizin bahtı aydınlık olsun…”

İşte bu düşüncelerle kurulan DP, hem 1948 hem de 1949 seçimlerine “seçime güven duymadığı” için katılmadı. 16 Şubat 1950’de gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim Kurulu’nu öngören seçim kanununu kabul edilmesinden sonra, 14 Mayıs 1950’de yapılan genel seçimlere katılarak 487 milletvekilliğinin 408’ini kazandı. DP’nin seçimlerde kullandığı propaganda afişi manidardı: “Yeter! Söz milletindir.” 

2 Haziran 1950’de güvenoyu olan ilk Menderes hükümetinin 16 Haziran 1950’de çıkardığı ilk kanununun, “kanunla yasaklanan!” ezanın ve kametin Arapça okunması yasağını kaldırmak olmuştur. Menderes’in “Bu millet Müslüman’dır ve Müslüman kalacaktır ve İslâmiyetin icâplarını elbette yaşayacaktır” sözü de tarihe geçmiştir. 

* *  *

KARA LEKE: KANLI İHTİLÂL!

27 Mayıs ise, Türkiye’de ihtilâl geleneğinin başladığı, demokrasiye vurulan en büyük darbe olarak,  Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin Adnan Menderes yönetimindeki DP hükümetini görevden uzaklaştırıp, Meclis’i lağvettiği askerî müdahalenin tarihidir.

27 Mayıs darbesinin 20 sene boyunca bayram olarak kutlaması demokrasi tarihimiz için utanç vesilesidir. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın, Türk demokrasi tarihi için utanç verici bir kararla idam edilmesini “bayram” olarak ilân edenler bugün “hayırla yaddedilmezken, milletin maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılayan DP’yi ve Demokrat misyonu unutmaması milletin demokrasiye verdiği önemi göstermektedir.

Belki bunlar çok yazıldı çizildi, ama bu mücadele unutulmamalı, unutturulmamalı. Demokrat fikrini savunanların, demokrasi adına yapılan bu mücadeleyi iyi bilmesi, kuruluşundan kapatılışına kadar olan süreçteki tarihi iyi okuması, yani derslerine iyi çalışması gerekir.

Darbelerin iyisi-kötüsü, haklısı-haksızı olmaz. Demokrat düşünenler için darbeleri tasvip etmek mümkün değildir. Başarılı olmuş, başarısız olmuş, teşebbüs aşamasında olsun bunların hepsine karşı olmak herkesin görevidir. Demokrasiye, millî egemenliğe, milletin irâdesine inanılıyorsa darbelere karşı olmak da gerekir. 

*  * * 

FETHİN SEMBOLÜ HÂLÂ MAHZUN…

Mayıs ayının önemli günlerinden birisi de 29 Mayıs’tır. 29 Mayıs İstanbul’un fethinin yıl dönümüdür.  

Fethi kutlarken unutmamamız gereken ise fethin sembolü olan Ayasofya Camii’nin hâlâ ibadete kapalı olmasıdır. Resmî gazetede dahi yayınlanmayan bir Bakanlar Kurulu kararı (!) ile minarelerinden ezan sesinin susturulmasının üzerinden 81 yıl geçmesine rağmen açılmıyor, açılamıyor. Açılması gündeme getirildiğinde çeşitli bahaneler ileri sürülüyor. Hatta meseleye şaşı bakış sergileniyor.

Malûmunuz, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, Ayasofya’nın ibadete açılmasının hatırlatılması üzerine, “Ayasofya’nın cami olmasıyla ilgili çalışma var mı?” sorusunu, “Şu anda Sultanahmet Camii çok boş. Hemen Ayasofya’nın karşısında. Orası bile dolmuyor. Sultanahmet dolarsa Ayasofya’yı da gündeme alabiliriz…” diye cevaplandırmıştı.

Yine o tarihlerde, AB eski Bakanı Egemen Bağış, “Bu işler imza ile olmaz, ilgili makamın yetkili kişileri ile olur. Fatih Sultan Mehmed’in mirasına biz de sizin gibi sahip çıkıyoruz, Ayasofya bu yüzden önemli, fakat ondan önce Sultan Ahmet Camii’ni doldurmamız gerekiyor daha sonra Ayasofya’yı cami yapmak için çalışmalara başlayalım” demişti.

AKP hükümeti eski Kültür Bakanlardan birisinin de bu mesele hatırlatılınca, “Bu tür tartışmalar ülkeye fayda getirmez. Bu haliyle insanlığa hizmet ediyor” diye meseleye bakışlarını ortaya koymuştu.

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, İstanbul’un fethiyle ilgili bir programda olacaklar. Geçtiğimiz hafta içinde Erdoğan’ın, bugün Ayasofya Camii’nde namaz kılacağı iddiası Cumhurbaşkanlığı tarafından yalanlanırken “bu iddianın gerçeklikten uzak olduğu” açıklandı ve “Erdoğan’ın programında ve gündeminde Ayasofya’ya ilişkin bir konu bulunmadığı” denildi.

Bu açıklamaya rağmen Ayasofya konusu bir şekilde gündeme gelir mi, bilemeyiz, ama daha iki yıl önce bu tür beyanlar orta yerde duruyor. Ve Ayasofya Camiî ezan sesine ve cemaate hasret…

Ne söylenirse söylensin mahzun mabet Ayasofya bugün ibadete kapalı ve açacak irade 81 yıl sonra bile ortaya çıkmıyor.

Okunma Sayısı: 1995
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı