Vefatının 1. yılında rahmetle andığımız Süleyman Demirel’in hayatına bakıldığında ömrünü millete hizmet yolunda geçirdiğini görürüz.
Yasakların kalkmasıyla başlayan, muhalefet partisi genel başkanlığı, ardından başbakanlık, peşinden de Cumhurbaşkanlığına uzanan yolda ve sonrasında Türkiye’yi karış karış gezen Demirel’le beraber 10-11 il hariç biz de gazeteci olarak beraber olduk. Buralarda gördük ki, Demirel milletin refahının artması, hayat şartlarının iyileşmesi, ülkenin kalkınması, hürriyetlerin genişlemesi, demokrasinin tam mânâsıyla yerleşmesi için olanca gücüyle mücadele etmiştir.
Mitinglerinde hep milletle iç içe olmuştur. Şimdiki siyasetçilerin yaptığı gibi kürsüyü ve seçim otobüsünü milleten metrelerce uzağında değil, tam ortasında konuşlandırıp orada konuşmuştur. Konuşurken de milletin anladığı dille konuşup, onlarla sık sık diyaloğa girerdi.
Millete yakın olduğu için millet kendisine “çoban sülü”, “barajlar kralı” ya da “baba” lâkaplarını yakıştırmış ve böyle hatırlamış, “Padişah, halife, millî şef” gibi yakıştırmalar hiç yapmamıştır.
***
Hafızasını bilmeyen yoktur. Bir gördüğünü hiç unutmazdı, yıllar sonra ismiyle hitap eder, onu onore ederdi. Mitinglerinde seçim otobüsü üzerinden onlarca kez buna şahit olduk. Bir seferinde 30 yıl önce partisinin ilçe başkanlığını yapan bir kişiyi binlerce kişinin içinde tanıyıp seçim otobüsü üzerine çağırmasına şahit olmuştuk.
1994 yılında askerlik hizmetine giderken, özel olarak görüştüğümüzde, “askerlik hatıraları önemlidir, tezkereni aldığında bunları dinlemek isterim” demişti. 8 ay sonra askerliğimi yapıp geldiğimde Köşk’te bir basın toplantısının hemen başında, “Mehmet askerden geldin, hatıralarını anlatmadın” dediğinde hem şaşırmış hem de hafızasına bir kez daha hayran kalmıştım. Çünkü, benimle ilgili olduğu halde bu konuşmayı unutmuştum bile…
Gazeteciler arasında hiç ayrım yapmazdı. En aykırı sorulara dahi kızmadan cevap verir, o gazeteciyi bir daha programına dâvet etmeme gibi bir durum içine hiç girmezdi. Şimdi olduğu gibi geziler uçaklarla değil, otobüslerle yapılır, internet olmadığı için haberler ya telefonla ya da teleksle yazılırdı. Demirel konuştuktan sonra muhabirlerin haberlerini yazdırmasını bizzat takip eder, bir aksaklık olmamasını isterdi. Saatler süren Ankara’ya yolculuktan sonra gece yarısı dahi gelsek, tek tek muhabirlerin evlerine gittiğini haber aldıktan sonra kendi evine giderdi.
Başbakanlığı döneminde yine milletle içiçe olmuştu. Günlerce, saatler boyu eski başbakanlık binasında milletle beraber olup onların şikâyetlerini, isteklerini tek tek dinlemiştir.
Cumhurbaşkanlığı döneminde de milletle görüşmelerini sürdürmüştür.
Sonrasında da önce özel bürosu ardından da “demokrasi müzesi” olan Güniz Sokak’ta milletin dertleriyle dertlenmiş, tıpkı bir başbakan, bir cumhurbaşkanı gibi günlük ekonomik, dış politika ve siyasetteki gelişmeleri takip edip, görüşlerini fırsat bulduğu ölçüde açıklamıştı.
***
Gazetemizin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular başkanlığında, Ali Vapurlu, Sami Cebeci, Hasan Şen, Ali Kanıbir, Bekir İbiş, Nurettin Tokdemir, Cevher İlhan, Mustafa Köleoğlu ile 18 Ekim 2009 yılında Güniz Sokak’taki ziyaretimizde, Demirel’in “Allah şâhittir, bir ömrü insanların iyiliği için harcadık” sözleri de millete verdiği önemi göstermesi açısından ve siyasetçilerin örnek alması gereken sözlerinden birisi olmuştu.
Bu ziyaretimizde şunları anlatmıştı: “Evet, Allah ve siz şahitsiniz biz boşa geçirmedik ömrümüzü. İnsanların iyiliği için, huzuru, sükûnu, refahı, hakkı ve hukuku için uğraştık. Bu inşallah İslâmköy’deki müzenin kapısında da yazılacaktır. Nemelâzım demedik, bu bizi ilgilendirmez demedik. Bizim halkımız barışı sever bir halk, kavgayı sevmez. Ama bir yere kadar barış. Bu herşeye rağmen olursa o zaman teslimiyet olur. Hiçbir zaman teslimiyeti kabul etmedik. ‘Bu yanlıştır, düzeltilmesi lâzım’ dedik. Halkımızı aydınlatmaya çalıştık. Allah şâhittir ki ihlâs ile hareket ettik. Kötülüğü niyet etmedik, kötülük düşünmedik. Kötülük yapmış olabiliriz, ama bunu kötü niyetle yapmadık…”
Evet, Demirel böyle bir insandı.
Yıllarca seçim meydanlarında takip ettiğimiz Demirel’in millete yakınlığını, onların dertleriyle dertlendiğine yüzlerce, binlerce olayla şahit olduk. Vefatının birinci yılında bir çırpıda bunları hatırladık.
Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun…