18 maddelik anayasa değişikliğinin ülkemiz ve milletimiz için neleri getirip neleri götürdüğü tartışılması gerekirken kutuplaşma üzerinden, ayrıştırıcı bir dil kullanmak suretiyle bir kampanya dönemi yaşıyoruz.

Kampanyanın başladığı günden itibaren, tehdit etme, terör örgütü ile irtibatlandırma, 15 Temmuz hatırlatması, “hain”, vatanseverlik ölçümüne kadar demokratik bir ortamda yapılmaması gereken birçok hatalı söylemle kampanya yürütülüyor.

Diğer yandan da her gün 2-3 miting yapılırken dikkate alınmayan “güvenlik tehdidi” salon toplantılarında, düğün salonlarında hatta üniversite konferans salonlarında birden akıllara gelip, toplantılar iptal ediliyor.

İktidar partisinin bir milletvekili, “Bu Anayasa değişikliğine, hayır oyu verecek olanların yalan ve kara propagandaları nedeniyle maalesef sağlıklı bir şekilde tartışamıyoruz” derken, aslında bunun tam tersinin olduğunu bütün millet görüyor, yaşıyor.

Bir sivil toplum kuruluşu tercihini anlatmak için toplantılar yapması sert şekilde eleştirilirken, başka sivil toplum kuruluşları ile ortak toplantılar yapılabiliyor.

Milletin özgürce tercihini açıklaması maalesef bu dönemde pek yapılamıyor. Demokrasinin temel değerlerinden olan düşünce ve fikir hürriyeti bu tür yaklaşımlar dolayısıyla zarar görüyor.

«««

“SOKAKTAN BİR TANE VEKİL”

Meselâ, milletvekili olma yaşı neden 18’e indirildi? Milletvekili sayısı neden 600’e çıktı? Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin genel başkanı olması tarafsızlığını tartışma konusu yapmayacak mı? Cumhurbaşkanı’nın OHAL ilân etmesi ve KHK’yla ülkeyi yönetmesi milletin hayrına mı, değil mi? Bunlarla ilgili “aydınlatıcı ve bilgilendirici” bir cevap duyulmuyor…

Bir bakan eleştirilerine cevap verirken, “Öyle sokaktan bir tane 18 yaşındaki genci alıp milletvekili yapacak halimiz yok. ‘Ağzı süt kokan çocuk mu bizi idare edecek’ diyenler var, idare edecek diye bir şey yok” demiş. Peki, o zaman neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyuldu?

“Türk tipi cumhurbaşkanlığı hükümeti” sistemi ne getiriyor, ne götürüyor bilmiyor. Ya anlatılmıyor, ya da anlatılamıyor. Hep hamaset üzerinden, “şunun için evet”, “bunun için hayır” demek suretiyle maddeler adeta milletten saklanıyor.

Neresinden bakarsak bakalım, hür bir ortamda referandum kampanyaları yapılamıyor. Hiç değilse son 28 günde bu yapılabilsin.

«««

BAŞBAKANIMA DOKUNMA!

Referanduma sunulan anayasa değişiklik teklifine göre yürütmenin başı olan Başbakanlık makamı kalkıyor, yürütme cumhurbaşkanına bağlanıyor. Bakanlar Kurulu’nu Cumhurbaşkanı seçiyor (daha doğrusu atıyor). Milletvekilleri arasından bakan seçilemiyor, seçilirse de milletvekilliği düşüyor.

Bir okuyucumuzun anlattığı bir olayı anlatmak istiyorum. Bir televizyon kanalı sokakta vatandaşlara mikrofon uzatıyor ve referandumdaki tercihi öğrenmeye çalışıyor. Önce hangi partiye oy verdiğini soruyor. Muhabir vatandaşa, şu ana kadar hep AKP’ye oy verdiğini söylüyor.

Muhabir alacağı cevabın kesin “evet” olacağını düşünürken vatandaştan, “hayır” cevabını alınca şaşırıyor. “Nasıl olur efendim. Hem AKP’ye oy verdiğinizi söylüyorsunuz. Hem de ‘hayır’ oyu vereceğinizi ifade ediyorsunuz?” deyince vatandaş, “Ben başbakanımı seviyorum, onun devam etmesini istiyorum…” diyor.

Bu arada “Başbakanıma dokunma!” diye sosyal medyada kampanyalar başlamış durumda…

Bu da bu referanduma başka bir bakış oluyor.