"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Restleşmek çözüm mü?

Mehmet KARA
20 Kasım 2016, Pazar
Son günlerde Türkiye-Avrupa Birliği yetkilileri arasındaki restleşme son sür’at devam ediyor.

Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere Avrupa Birliği Bakanı ve Dışişleri Bakanı da AB İlerleme Raporu ve sonrasında AB yetkililerinin yaptığı “gereksiz” açıklamalarına karşı aynı sertlikte hatta daha fazla tepki gösterdiler. Aslında bu “restleşme” vizesiz seyahat için üç şartın karşılanması ile başlamıştı.

Binali Yıldırım AKP Genel Başkanı ve Başbakan olduğunda ilk açıklamasında, “Dostlukları arttıracağız, düşmanlıkları azaltacağız” demişti.

Bu sözlerden sonra kopan ilişkilerimiz Rusya ve İsrail’le “normale” dönmüştü. Sınırımızı ihlâl eden savaş uçağını düşüren Türkiye, “Bir daha ihlâl olursa yine düşürürüz” den özür dileme noktasına gelmiş ve Rusya ile buzları eritmiştik. Yine Mavi Marmara Gemisi’nde 10 vatandaşımızı şehit eden İsrail’le de bir şekilde ilişkileri normale döndürdük! Hatta şu anda iki ülke arasında elçiler bile göreve başladı.

***

“DOSTLUK” UZUN YILLARA DAYANIYOR

Bunu şunun için anlatıyoruz. İlişkilerin bittiği ülkelerle bile düşmanlıkları azaltıp, dostlukları arttırıyorken, AB’li bir yetkilinin gereksiz açıklaması karşısında “AB için referandum” noktasına gelinmesi normal olmamalı.

Zira AB ile dostluğumuz uzun yıllara dayanır…

Demokrat Parti’nin 31 Temmuz 1959 yılındaki müracaatı, 15 Eylül 1959 tarihinde kabul edildi. Türkiye müracaat tarihinden sonra 1960, 1980 darbelerini yaşamış, 1971 muhtırasını, 28 Şubat postmodern darbelerini görmüş bir ülke. Böyle geçmişi olan bir ülkenin demokrasi projesi olan AB’ye üye olarak alınması zaten beklenemezdi. AB kapısında bekletilmemizin en büyük sebebi budur.

“AB’ye uyum” adı altında yapılan kanunî değişikliklerle demokrasi ve hürriyetler konusundaki ilerlemenin olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Avrupa Birliği’ni sadece bir ekonomik birlik değildir. Kopenhag Kriterleri’ne bakıldığında, istikrarlı demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, çok partili demokratik sistemin yer aldığı görülür.

***

KOPARSA BİZ UĞRAMAYIZ!

Burada Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek’in, “Japonya’ya gittim. En çok sorulan soru şu oldu. Türkiye Avrupa’dan kopacak mı? Koparsa bir uğramayız! Kendi menfaatlerimiz gereği AB ile ilişkileri götürmemiz lâzım” sözleri bir gerçeği ifade etmesi açından önemli.

AB meselesi, günlük siyasî tartışmalarla, AB içindeki bazı yöneticilerin sözleriyle değerlendirilecek bir proje olmamalıdır. “AB’den üyeliğimizi çekeriz” resti çekmenin kimseye bir faydası olmayacaktır.

Türkiye, içine kapanmamalı ve AB perspektifinden vazgeçmemelidir. Şu aşamada AB’nin bazı yöneticilerinin sözlerine bakıp hareket etmek yanlış olur. Çünkü, insanlar gelip geçicidir, AB ise kalıcıdır. Basiretsiz yöneticilerin yüzünden AB’nin bazı değerleri zarar görmektedir. AB ile müzakere tarihi alındığı günlerde, “Türkiye’ye müzakere tarihi verildikten sonra İslâm ile demokrasinin bir arada nasıl olduğunun en güzel örneği görülmüş olacaktır” deniliyordu. Bu duruşa devam edilmelidir.

Türkiye’deki demokrasi, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti, hukuk standartlarına erişmemiz AB proje ile gelişir. Darbeleri üreten anlayıştan ancak demokrasi, hürriyetler ve hukukun üstünlüğü ile kurturuluz.

Bir ay sonra toplanacak (15-16 Aralık) Avrupa Birliği liderler zirvesine kadar Türkiye AB’deki birkaç yetkilinin (menfi Avrupa taraftarlarının) “tuzağına” düşmeden süreci dikkatli bir şekilde devam ettirmeli ve bunun için “diplomatik dil” kullanmalıdır.

Unutmamak gerekir ki, Türkiye’nin AB üyeliği her alanda çok şey kazandıracaktır.

Okunma Sayısı: 2685
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    20.11.2016 15:59:58

    (2) Cumhurbaşkanı seyahat dönüşü uçakta "Varsa yoksa Avrupa Birliği dememeli" beyanından sonra "Şanghay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın? " diye soruyor. Gönlünde yatan aslan o olsa gerek. Bir vatandaş olarak ben de "Türkiye AB içinde niye olmasın? " diye soruyorum. AB içinde girmemizi istemeyen ve engelleyen vardır ve olacaktır. Asıl olan Türkiye' nin girişini kolaylaştıracak hatta onları mecbur edecek şekilde dahili reformların yapılmasıdır. Bunları yapmayıp AB ye rest çekmenin de kızmanın da bir mantığı yoktur. Ve biliyorumz ki tek adamlık rejimi ile AB içinde yer almamız katiyen mümkün değildir. Şanghay Beşlisi için gösterdiğimiz gayreti AB için neden gösteriyoruz?

  • Özcan Erkiş

    20.11.2016 12:29:56

    Sayın Kara, bu güzel ve faydalı yazınız, inşaallah, ısrarla ve inatla Başkanlık diyenlerin uykudan uyanmasına vesile olur. Demek ki birileri kendi iktidar ve saltanatının devamına en büyük engel olarak AB yi görüyor olmalı ki ondan kopmak için adeta her yolu deniyor. AB de demokrasi,hürriyet,adalet,hukukun üstünlüğü, insani temel hak ve hürriyetler diyor halk olarak biz de aynısını söylüyor ve istiyoruz. O halde iktidar neden AB ye rest çekip çatışıyor? Mühim bir sebebi olmalı değil mi? O mühim sebep de tek adamlık rejimine giden yolda en büyük itirazın AB den gelmesi ve en büyük engelin de AB olmasıdır. Gerisi mugalata olup, milletin kafasını karıştırmakla tek adam rejimini kolaylıkla tesis etme faaliyetidir. Lütfen halkı uyarma devam ediniz. Zaten "doğruyu konuşan ceraid/gazeteler" yok ki halk doğru olanı öğrensin ve doğru haber alsın. Yeni Asya hariç....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı