Siyasetçilerin aralarındaki polemikleri, üslûpsuz konuşmaları ve kavgaları sokağa taşmaya başlamıştı. İnsanlar tahammülsüz hale gelmişti. Kutuplaşmalar arttığı için de ne söylenirse söylensin yanlış anlaşılıyordu. O hale geldi ki, “ya benim gibi düşünürsün ya da karşımdasın” deniliyordu. Hatta karşı taraf “düşman” dahi ilân edildiği oluyordu.
«««
Son günlerde siyasetçilerin art arda yaptıkları açıklamalarda bu gerçeğin altını çizmeye başlamaları memnuniyet vericiydi. Yıllardır dile getirilenleri geçte olsa görmeleri sevindiriyordu. Siyasette yumuşumu sinyalleri ve mesajları verilmeye başlandığında ve üslûptan şikâyet edilmeye başlandığında, “Ha şunu bileydiniz” diye içimizden geçirmiştik.
Başbakan Davutoğlu, siyasette yumuşamadan yana olduğunu belirtirken, “Başbakanlığı aldıktan sonra ağzımdan kutuplaştırıcı bir söylem duydunuz mu?” diyerek bu gerçeğin altını çizmişti.
Peşinden, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Vatandaş tartışmalardan bıktı. Rahatlatacak projelerle vatandaşın karşısına çıkacağız” diyerek buna bir nevi destek vermişti.
Aslında ortamı geren konuşmaları yapan siyasetçilerin bu noktaya gelmesinde yazıların büyük etkisi olduğunu düşünüp basın adına kendimize de pay bile çıkartmıştık bile…
Bir de gördük ki, yumuşama isteyenler başta olmak üzere gazete sütunlarından, televizyon ekranlarından birbirlerine cevap vermeye başladılar. Bunları duydukça, memnuniyetimiz ve sevincimiz adeta kursağımızda kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında, “Yapıcı eleştirileri her zaman dinler, dikkate de alırız” derken, bir taraftan muhalefete, diğer yandan bir kısım basını ağır şekilde eleştirmesi de “yapıcı eleştiri”yi ne kadar dikkate aldığını gösterdi!
Erdoğan’ın şu sözünü de kayıtlara geçirmekte fayda var: “Eski kavgaları kutuplaşmaları muhafaza etmenin hiç kimseye faydası olmaz. Yapay gerilimleri geride bırakmak zorundayız. Bütün siyasî partiler, bütün STK’lar bu hassasiyeti taşımalıdır. Zaman yumrukları sıkma zamanı değildir, tokalaşma zamanıdır… ”
Erdoğan’ın, bu sözleri hayata geçirmesi başta kendisinin imajını düzeltmesine faydası olacak. Bu sözleri, geç te olsa yanlış üslûbun fark edilmesi olarak değerlendirebiliriz. İşte bizim de yıllardır söylediğimiz buydu. Bu noktaya gelinmesi elbette önemli, ancak bu sözlere uyulması daha da önemli.
«««
Şu anda siyasetçilere düşen bu tansiyonu daha da arttırmak değil, söz ve eylemleri ile tansiyonu düşürmektir.
Millet olarak bize düşen de, siyasetçilere her ortamda da bu tartışmaların kimseye bir yarar getirmeyeceğini bir şekilde anlatmaktır. Ve yumuşama söylemlerini desteklemektir…
Çünkü kutuplaştırıcı ve kayıkçı kavgasına benzer tartışmaların yaşandığı bir ortamda milletin sorunlarına sağlıklı çözümler olmaz. İktidarda olanlar “yapıcı olan” eleştiriye tahammül gösterirse yanlış yapma ihtimalleri azalır. Muhalefet de eleştirilerinde daha yapıcı olursa, bu da onların hayrına olacaktır.
Ülkeyi, siyaseti ve milleti “söylemleri” ile gerenleri, bir kez daha düşünmeye dâvet edelim. Zira, siyasetçinin görevi tahrik etmek değildir, tam tersine sağduyulu ve sakin davranıp örnek olmaktır. Yeni dönemde milletin beklentisi budur.