"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasetçilere düşen görevi AYM mi yapmalı?

Mehmet KARA
06 Aralık 2014, Cumartesi
Siyasetin gündemi Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın seçimlerde uygulanacak yüzde 10’luk seçim barajının mahkeme tarafından üç hafta içinde karara bağlanacağını açıklamasına kilitlendi. Peki bu tartışma nereden çıktı?

“Yüzde 10 seçim barajının temel haklara aykırı” olduğu gerekçesi ile bireysel olarak Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilerek Milletvekili Seçimi Kanunu’ndaki bu hükmün iptali talebinde bulunulmuştu. Şimdi Anayasa mahkemesi seçimlere 7 ay kala bu başvuruyu değerlendirip bir karar verecek. Yani, bu başvurunun yapıldığı da biliniyordu, Mahkeme’nin bunu göreceği de… 
Tabiî bu konu siyasetin gündemine adeta bomba gibi düştü. AKP seçim barajının düşmesi için geçmişte bir çalışma yapmış olsa da “bunun altında başka şeylerin olduğu” düşüncesiyle temkinli yaklaşıyor. Başta “Böyle tartışmalarla siyasî dizayna izin vermeyiz” diyen Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere AKP’liler sıcak bakmıyor. Hatta Burhan Kuzu işi daha da ileri götürerek, seçim barajının indirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi’ni “kalsın mı, gitsin mi?” noktasına getireceğini dahi söylüyor. İktidar ve ona destek verenlerin yüzde 10’un gündemine almasını “367, darbe ve vesayet ” gibi kavramlarla itiraz etmeleri de ilginç.
CHP ve BDP barajın inmesi taraftarı, MHP AYM’nin kararını “sabırla” bekleme kararı aldı.
Siyasetin bir numaralı gündemi haline gelen bu konu da mahkemenin vereceği karar elbette siyaseti etkileyecektir. Üzerinde tartışılan sorular şunlar… Mahkemeden yüzde 10 seçim barajının iptali ile ilgili bir karar çıkar mı? Çıkarsa bu kararın önümüzdeki seçimlerde uygulanır mı? Mahkeme yüzde 10 seçim barajını iptal ederse TBMM’nin yeni bir düzenleme yapması gerekir mi, gerekmez mi? Anayasa ve kanunlar o kadar yoruma açık ki, hukukçular hemen her konuda olduğu gibi ikiye bölünmüş durumdular. Tabiri caizse her kafadan ayrı ses çıkıyor.
Aslında seçim barajını indirme konusu elbette siyasetin meselesi. Ancak siyasetçiler muhalefette barajın yüksek olduğunu söyleyip iktidara gelince bu sözlerini unutması ile 12 Eylül darbecilerin getirdiği ve temsilde adalete büyük darbe vuran, millî iradenin Meclis’te tam olarak yansımasını engelleyen bu kanunu unutuyorlar. 
Lâfa geldiğinde herkes seçim barajının yüksekliğinden şikâyetçi, ama “hadi bunu çözelim” denildiğinde her parti “kaygıları”nı dikkate alarak buna yanaşmadılar, yanaşmak istemediler. Şimdi 2010 referandumu ile sağlanan “bireysel başvuru” hakkı kullanılarak yapılan bir başvuruyu değerlendirecek AYM’ye tepki gösterilmesi, aslında siyaset kurumunun bir bakıma acizliğidir.
Yönetimde istikrarı, temsilde adaleti sağlamayan yüzde 10’luk baraj maalesef yıllardır hep konuşulur, ama bir türlü çözülemez. Oyların yüzde 35’ini alan bir parti, Meclis’te yüzde 65 ile temsil edilmesinin haksızlık olduğunu söylemekten kaçınır. Yüzde 9.8 oy olan bir parti Meclis dışında kalır. Baraja takılan partiler Meclis’te temsil imkânı bulamadığı için de maddî mânevî birçok hak kaybına uğrar. Bu yıllardır dile getirilir, ama çare bulanamaz.
Şimdi yine böyle sığ bir tartışma yapılıyor. AYM’nin kararında sonra da bu tartışma yine bu sığlıkla, hukukî olmayan bir tartışmayla devam edeceğe benziyor.
Geçtiğimiz dönemde Demokratikleşme Paketi” tartışmaya açıldığında dönemin başbakanı Erdoğan muhalefete “dar bölge”, “yüzde 5 barajlı daraltılmış bölge” veya “yüzde 10 barajlı mevcut sistemin devamı” şeklinde üç seçenek sunmuştu. Ama o zaman bir sonuç alınamamıştı.
Erdoğan daha sonra milletvekillerine “Dar bölgeyi yapalım bu dönem bu iş bitsin” diye bir söz de etmişti. Mesele başta gündemlerin araya girmesiyle kapanıp gitmişti. Bu yüzden de 2015 seçimlerinde uygulanması için bu yılın Haziran ayında çıkması gereken kanun tozlu raflara kaldırılmıştı. 

* * *

Aslında siyasetin başını iki elinin arasına koyup, bütün önyargılardan kurtulmuş, siyasî çıkarını düşünmeden şunları artık düşünmesi gerekiyor:
Eğer seçim sisteminde tam bir demokratikleşme isteniyorsa en başta seçim barajının düşürülmesi, tercih sistemi, aday tesbitlerinin hâkim nezaretinde yapılması, milletvekili dokunulmazlığı, sandık güvenliğinin sağlanması ve bunun gibi birçok değişikliğe gidilmesi gerekiyor.
Seçimlerde kullanılabilecek en kötü sistem şu anda uygulanan yüzde 10 seçim barajlı sistem. Çünkü, seçmen kimi seçtiğini bilmiyor. Yüzde 10 seçim barajı uygulandığı için de temsilde adaleti sağlamıyor. Millet iradesi sandığa yansımıyor. Son seçimi dikkate alırsak yüzde 49 oy alan AKP’nin Meclis’te yüzde 63 ile temsil edilmesi bunun ispatı. Kimin seçileceğine genel merkezin karar verdiği millete “bunu seç” denilen yani, milletvekilinin hür olmadığı seçimle Türkiye yoluna devam ediyor. 
Ülke madem darbe anayasasından kurtarılamadı, hiç değilse bu anayasaya dayanılarak yapılan kanunlar değiştirilebilmeli. Bunların başında Siyasî Partiler Kanunu (SPK) ve Seçim Kanunu geliyor. Millet iradesini tam olarak sandığı yansıtmayan, içinde antidemokratik uygulamalar barındıran bu kanunların artık değiştirilip tartışmaların en aza indirilmesi artık elzem hale geldi. Mahkemenin böyle bir kararı verecek olmasını eleştirmek yerine önce siyasetçiler üzerine düşün görevi lâyıkıyla yapmalı…
Bunu tartışma buna vesile olsun. Önümüzdeki seçimde uygulanmasa da, bundan sonrası için uygulanabilsin.
Şimdi, asıl soru şu, siyasetçilere düşen görevi AYM mi yapmalı?

Okunma Sayısı: 1268
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı