Bu durum “aldatıldık, kandırıldık, kumpasmış” türü sözlerle ifade edilir oldu.

Başbakan Binali Yıldırım, dış politikada izleyecekleri yolu, “Dostlarımızın sayısını arttırıp, düşmanlarımızın sayısını azaltmak” olarak târif ediyor. Açıklamalarda, dış politikada bir revizyona ve restorasyona gidildiği dile getiriliyor. Dış politikada “stratejik yalnızlığın” yaralarının sarılacağı ifade ediliyor!

Tabiî “stratejik yalnızlık” derken, Davutoğlu’nun yazmış olduğu “stratejik derinlik” kitabını akıllara getiriyor.

“Yaraları saralım” tesbiti, Davutoğlu’nun izlerinin silineceğini gösteriyor.

Davutoğlu hükümeti dış politikasını “komşularla sıfır sorun” sözü üzerine inşa etmişti. Ancak izlenen dış politikalardan sonra neredeyse “sorunlu” olmadığımız komşumuz kalmadı.

Şimdi Binali Yıldırım, “dostlarımızı arttıracağız” derken şu gerçekler aklımıza geliyor. Mısır’da ne değişti, darbeci Sisi hâlâ görevde… Eski yöneticiler yargılanıyor, idama mahkûm ediliyor. İsrail’de değişen hiçbir şey yok. Gazze’de abluka ve ambargo devam ediyor. Suriye’de Esad hâlâ görevde ve katliâmlarına devam ediyor.

Rusya’nın savaş uçağı sınırımızı ihlâl etmesinden dolayı haklı olarak düşürdük. Onlar da bir yumuşama yok. Özürle, düşen uçaktaki pilotu vuranların yargılanması ve tazminat bekliyorlar.

«««

Bütün bunlara rağmen, Mısır’da irtibat bürosu açılıyor, İsrail’le anlaşmanın sonuna gelindiğini övünerek söyleniyor. Böyle giderse Rusya’dan yakında özür diler ve zararlarını tazmin edilme yoluna gidilir.

Bütün bunları görünce bir de aklımıza, “Ülkeyi sanki başka bir hükümet mi yönetiyor?” sorusu geliyor. Mevcut başbakan hükümette bakandı, bakanların çoğu hâlâ hükümette. Dışişleri Bakanı aynı… Hükümet AKP hükümeti…

Diğer yandan, yeni Başbakan “dostlarımızı arttıracağız” derken, önemli olan “doğal lider” Erdoğan’ın ne söyleyeceği... Zira, en son sözü her zaman o söylüyor. “Düşmanlarımızı azaltıp, dostlarımızı arttıracak mıyız?” konusunda Erdoğan’ın sözüne bakmak lâzım. Gerçi, Erdoğan’ın son günlerde “katil Esed” dediğine de pek rastlamıyoruz. Mısır’daki idam kararlarına da… Bu durumda dikkatten kaçmıyor tabiî…

İsrail’le ilişkilerin normale dönmesi için Mavi Marmara katliâmı ile ilgili olarak üç şart öne sürülmüştü. Bunlardan sadece dil ucuyla söylenen “özür” şartı yerine getirilmiş durumda. Ne zararlar tazmin edildi, ne de İsrail’in Gazze ablukası kaldırıldı. Şimdi zararlarının karşılanacağı ve Gazze ablukasının hafifletileceği söyleniyor. Mavi Marmara’da vefat edenlerin yakınları ve İHH bu konuda geri adım atılmayacağını söylese de, bakalım hükümet, “ablukanın hafifletilmesi”ni, kaldırılması şartını kabul edecek mi?

«««

Öyle görünüyor ki, dış politikadaki restorasyon birilerinin üzerine “suçu” atıp kurtulmaya çalışılacak. Bu kişinin de Davutoğlu olacağı görülüyor. Zira, dış politikada kabahat Davutoğlu’nun üzerine atılıp, sorunlu ülkelerle yumuşamaya gidileceği yazılmaya başlandı bile…

Hem Rusya uçağının düşürülmesinden sonra “Emri ben verdim” diyen Davutoğlu’ydu. Bu sözler bunu yapacakların en büyük kozu olacak gibi…

Suriye’de de suç Davutoğlu’na atılabilir, ama İsrail’le ve Mısır’la “yumuşama” olacaksa suç kime atılacak? Orasını şimdilik net değil. Kabahatleri Davutoğlu’nun üzerine atılıp kurtulmak çok zor görünüyor, ama ona da alışırız.

Tıpkı, bundan önce olduğu gibi, suç başkasına atılıp, “kandırıldık, aldatıldık, biz böyle bilmiyorduk” türü beyanlarla bir algı oluşturulup sanki dış politikada sorun yokmuş gibi yapmayı sürdürürüz!

Nasıl olsa çabuk unutan bir toplumuz!