"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tartışma kapandı da…

Mehmet KARA
28 Mart 2015, Cumartesi
Seçimler yaklaşırken Saray ile hükümet arasında aslında var olan, ama taraflarca olmadığı söylenen bir “güç savaşı” yaşanıyor. Bu durum zaman zaman su yüzüne çıkıyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı şeffaflık paketinde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan olayında ve son olarak da “çözüm süreci” gidişatı konusunda görüş ayrılığını gördük. Hepsinin akıbeti de, Saray’ın dediğinin olması ile sonuçlandı.

Aslında Arınç’la Gökçek’in arasındaki kapışma öncesindeki gelişmelere daha dikkatli bakmak ve hatırlatmak gerekiyor.

Çözüm sürecinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, “çözüm süreci”ne ilişkin gelişmeleri değerlendirmek üzere Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde HDP heyeti ile bir araya gelmişti. Görüşme de, İçişleri eski Bakanı Efkan Âlâ, Grup Başkanvekili Mahir Ünal, HDP’den Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken katılmıştı Görüşme sonrası yapılan ortak açıklamada silâhsızlanma çağrısı yapmıştı. “PKK’yı silâh bırakma için kongre toplamaya çağırmış ve 10 maddelik bir paket açıklanmıştı. Bu görüşme büyük bir başarı olarak yorumlanmıştı.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dolmabahçe’de yanyana o resmin verilmesini şahsen doğru bulmadım” demesi bu havayı adeta söndürmüştü.

Peşinden Akdoğan Meclis’te Buldan’la görüşmesinden sonra İmralı’ya gidecek bir izleme heyetinin oluşturulduğu ile ilgili haberler konusunda iki tarafından birbiriyle çelişen açıklamaları gelmişti. Akdoğan ilk etapta “külliyen yalan” demiş, ancak daha sonra bu heyetin oluşturulduğunu, hatta bazı isimlerinde belirlendiği söylemişti.

Ama yine Saray devriye girmiş, “İzleme Heyeti haberlerini televizyondan izliyorum olumlu bulmuyorum” tepkisi dile getirmişti.

Ancak bu sefer de, Hükümetin ikinci ismi Bülent Arınç’ın, “Sayın cumhurbaşkanımız habersiz değildir. Cumhurbaşkanımızın sözlerini uygun bulmuyorum. MGK toplantılarında veya bakan arkadaşlarımız tarafından ne zaman emretmişse kendisine bilgi sunulmaktadır. Çözüm sürecinde aktör olan bakan arkadaşlarımız tarafından kendilerine arz edilmektedir” demesi görüş ayrılığını bir kez daha su yüzüne çıkarmıştı.

Hatta Arınç’ın “Sorumluluk hükümetin üstündedir, bunları kendi özgün düşünceleri olarak kabul edebiliriz” demesi Arınç’la Saray’ı karşı karşıya getirmişti.

***

Bütün bu tartışmalar olurken bir de gördük ki, ortaya başka bir tartışma çıkıverdi.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Saray’ı eleştiren Arınç’a kavgada dahi söylenmeyecek, ailesini de işin içine katarak ağır sözler sarf etti. “Seni partide istemiyoruz” diyerek istifasını istedi.

Arınç’ın cevabı o kadar sert oldu ki, kimse böyle bir şey beklemiyordu. 13 yıllık AKP iktidarında da bu neviden bir polemik ilk defa görülüyordu. Arınç öyle ağır ifadeler kullandı ki, yenilir yutulur cinsten değildi. “Parsel parsel Ankara’yı satmak”la suçladı, elinde “100 dosya” olduğunu bunu seçimden hemen sonra açıklayacağını söyledi. Aslında bunlar bir nev’î suç duyurusuydu. Soruşturma açıldı, bu dâvâya dönüştürülür mü onu da göreceğiz.

Peşinden Gökçek’te aynı sertlikle olmasa da cevap verip dâvâ açacağını söyledi. Arınç ise, dâvâ açması durumunda Gökçek’in zor durumda kalacağını ifade etti.

Erdoğan bu kavgalar arasında Başbakan ile iki sefer görüştü. Bunun üzerine Davutoğlu her iki ismi de çağırıp disiplin restini gösterdi .

***

Burada dikkat çekmek istediğimiz ise Gökçek ile Arınç polemiğinde Erdoğan-Arınç polemiğinin unutulması.

Burada neler yaşandı şimdilik bilmiyoruz, ama derin bir ayrılığın ve kavganın olduğu da görülebiliyor. Bu kavga seçimden sonra daha da sertleşecektir.

Diğer yandan da, bir gün önce Arınç ve Gökçek’in bu sözlerini kastederek, “Yanlış yaptılar; disiplin kurulları” işletilecek” diyen Davutoğlu’nun ertesi gün “Bu tartışma bence bitmiş” demesinin gerekçesi nedir?

“Tartışma bitti” demekle bitmeyeceği de ortada. Çünkü Arınç’ın ortaya attığı iddialar yenilir yutulur cinsten değil. Dâvâ açılırsa epey bir şey ortaya döküleceği de şimdiden görülüyor. Tek başına Arınç’ın söylediği 100 dosya unutulabilir mi?

Arınç’ın Meclis’te milletvekilleri ile ilgili düzenlemenin yapılmasıyla ilgili kullandığı “meşhur bir ifadesi” vardı. “Biz kendimize geldiğimiz zaman ‘Aman lâf olur sonra’ Ne lâfı olacak? 3 gün konuşurlar, 4. gün biter kardeşim” demişti.

Bu mesele de “kapattık” demekle ya üç gün konuştuktan sonra dördüncü gün sonra unutulacak bir durum değil. En azından unutturmamak lâzım.

Oy yaydan, kılıç kınından çıktı bir kere…

Diğer yandan dikkatimizi çeken bir durum da oldu. “Gökçek’in Arınç’ı eleştirmesi yanlıştı” diyen çok oldu, ama şu ana kadar “Arınç’ın Erdoğan’ı eleştirmesi yanlıştı” diyen olmadı. Diğer yandan Davutoğlu’nun Gökçek ile yardımcısını aynı kefeye koyması da bir bakıma Arınç’ı yalnız bıraktığı anlamına da geliyor.

Görülen o ki, hükümet ile saray arasındaki görüş ayrılığı hatta güç gösterisi artık saklanamıyor. Çünkü testi kırıldı ve su akıtmaya başladı. Bundan sonra testiyi tamir etmek hayli zor. Tamir edilse de eski halini alması imkânsız. Abdulkadir Selvi’nin dediği gibi artık “büyü bozuldu…”

Okunma Sayısı: 2030
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı